The Banshees of Inisherin: Dostluğun Son Nefesi
The Banshees of Inisherin, yönetmenliği ve senaryosu Martin McDonagh’a ait olan, 2022 yapımı bir İngiliz filmidir. Bu yapım, Oscar’da 9, Altın Küre’de 4 ve toplamda 25 ayrı adaylığa sahip olmuş; ‘En İyi Orijinal Senaryo’, ‘En İyi Erkek Oyuncu’, ‘En İyi Kadın Oyuncu’ gibi dallarda toplam 9 ödül kazandı. Tiyatro dünyasında yazdığı oyunlar, sert diyalogları ve kara mizahıyla tanınan McDonagh, sinemaya da özgün senaryolarıyla güçlü bir geçiş yaptı. McDonagh’ın yönetmenlik kariyerindeki ilk uzun metraj filmi olan ‘In Bruges’de de başrolleri paylaştığı Colin Farrell (Pádraic) ve Brendan Gleeson (Colm), The Banshees of Inisherin’de yine başroldeydi. Dramatik, psikolojik derinliğe sahip ve kompleks karakterleri canlandırmada usta olan bu iki oyuncu, bu filmde de canlandırdıkları karakterlerin yolculuklarını izleyiciye en iyi şekilde aktarmayı başarmış; McDonagh’ın yaratmak istediği kasvetli temaya mükemmel uyum sağlamışlardır.
İrlanda’nın batısındaki küçük bir adada geçen film, İrlanda’nın kırsal manzaraları ve pastoral sahneleriyle izleyiciyi adeta o döneme ve mekâna götürüyor. Seçilen müzikler, adanın saf güzelliklerine ve içten içe var olan kasvetine derinlik katıyor. Ara çekimlerle ve karanlık arka planlarla desteklenen bu filmde, senarist-yönetmen McDonagh’ın filmin bohem atmosferini izleyiciye geçirmekte kararlı olduğu anlaşılıyor. Yavaş tempolu ilerleyen bu filmde tüm odağın karakter gelişimleri üzerine yoğunlaştığını söylemek mümkün.
Pádraic ve Colm isimlerindeki iki yakın arkadaşın ilişkisini konu edinen bu film, her şeyin berrak ve basit göründüğü geniş açılı çekimlerle başlıyor. Film ilerledikçe, aynı arka planlar izleyicide artık aynı hisleri uyandırmıyor; bu da filmi çok değerli kılan detaylardan sadece birisi. Başlangıçta karakterlerin hayatları da bir o kadar basit ve yüzeysel olarak tanıtılıyor, ancak bu yüzeyselliğin altındaki karmaşıklık film süresince yavaşça açığa çıkıyor. Filmin bir başka dikkat çeken noktası, karakterlerin bencillikleri üzerine izleyicinin bakış açısının değişmesi oluyor. Olay örgüsü, bir sabah Colm’un, herhangi bir sebep sunmaksızın Pádraic ile arkadaşlığını bitirmesiyle başlıyor. Arkadaşlıklarının temeline henüz vakıf olmadığımız bu aşamada Colm’un bu hareketi kaba ve bencilce görünebilir. Hayatı Colm, kız kardeşi Siobhán ve eşeklerinden ibaret olan Pádraic için bu, yıkıcı bir gelişme oluyor. Colm’un arkadaşlıklarını bitirme sebebinin onun sıkıcılığı olduğunu öğrenen Pádraic, bu gerçeği kabullenmekte zorlanıyor. Film, bir insanın küçük bir hayata hapsolmasından daha kötü olan tek şeyin, o kişinin bunun farkında bile olmaması olduğunu acımasızca gözler önüne seriyor. Arkadaşlıklarını sürdürme konusunda ısrarcı olan Pádraic, Colm’un ciddiyetini belirtmek için ona bir uyarıda bulunduğunda olaylar daha da karmaşık hale geliyor: Colm, Pádraic’la bir daha konuşursa kendi parmaklarını teker teker keseceğini söylüyor. Keman çalmak en büyük tutkusu olan Colm, bu tehdidi keman çaldığı elinden başlayarak gerçekleştireceğini belirtiyor. Bu noktada, Pádraic’in Colm’a “dünya senin etrafında dönmüyor” dediği an, filmin dönüm noktalarından biri olarak öne çıkıyor. Pádraic ile aynı duyguları paylaşırken, film sona erdiğinde bu duyguların değiştiğini fark edeceksiniz.
Colm’un, hayatının tekdüzeliğini ve küçüklüğünü fark ettikten sonra dünyaya bir eser bırakmak istemesi; buna karşılık Pádraic’in arkadaşlıklarını devam ettirme ısrarının tek sebebinin Colm’un onun hayatındaki konumunu seviyor olması, karakterlerin derinlemesine işlenmiş psikolojik boyutlarını ortaya koyuyor. Bu noktadan sonra Colm ve Pádraic’e aynı gözlerle bakmak zorlaşacak; izleyici, “Eğer bir insana hiç kötü olma şansı verilmemişse, bu o insanı iyi biri yapar mı?” sorusuyla baş başa kalacak.
Filmde yan karakterler derinlemesine işlenmemiş olsa da, onların küçük hayatları da izleyiciyi güldürmeye ve zaman zaman düşündürmeye yetiyor. Özellikle Dominic karakteri, filme kattığı renk ile dikkat çekiyor; onun varlığı, izleyiciyi hayatın değersizliği fikrinden uzaklaştıkları her an tekrar bu düşünceye döndürüyor. Dostluk, yalnızlık, varoluşsal krizler ve anlamsızlık gibi derin temaları işleyen filmin, aynı zamanda İrlanda İç Savaşı’na ve inanç değerlerine yaptığı ufak göndermeler de izleyicinin farklı bakış açıları kazanmasına olanak sağlıyor.
Derin insanlık gözlemleri ve sade anlatımıyla sinema dünyasında iz bırakmayı başaran bu yapım; görsel ve tematik açıdan etkileyiciliğinin yanı sıra diyaloglarıyla da izleyicide uzun süre yankı bulan izler bırakıyor. Sakin ve pastoral manzaralarla örtülü bu kasvetli hikaye McDonagh’ın kendine has anlatım şekliyle sinemanın sadece bir eğlence aracı değil aynı zamanda insanlık hallerinin güçlü bir aynası olabileceğini de bir kez daha bizlere hatırlatıyor.
The Banshees of Inisherin: Dostluğun Son Nefesi
9 Yorumlar
Aslında hiç benlik film olmasa da cidden izleyesim geldi şahsen. Çok güzel review
Sayın yazar Ayşenur Hanım filmi çok güzel incelemiş. Böyle bir filmden haberim yoktu ve bu akşam izlemeye karar verdim. Teşekkürler Ekranom!
Hem dupduru hem de pasparlak bir zihnin ürünü, harika bir film incelemesi. Yazarı tebrik eder, başarılarının devamını dilerim.
izlenecek filmler listeme bir film daha eklendi, buna vesile olan incelemesi icin Ayşenur Hanım’a tesekkur ederim.
Yazdıklarınız gözümde canlandı. Zaten merak ettiğim bir filmdi, gözlemleriniz ve akıcı yazınız için teşekkürler. Kaleminize sağlık
İlk çıktığı zaman severek izlemiştim bu filmi. İnceleme yazısını görünce bi göz atmak istedim. Hiç bakmadığım bi gözden bakmışsınız. Teşekkürler bu bakış açısı için.
Karanlık ve kasvetini sevmiyorsanız bunaltabilir bu film sizi. Ben çok keyif alarak izlemiştim
Yaklaşık bir sene önce izlediğim The Banshees of Inisherin üzerine kaleme alınan bu inceleme, filmin ruhuna ne kadar derinlemesine nüfuz ettiğini ve bu ruhu okuyucuya aktarmadaki ustalığını bir kez daha kanıtlıyor. İncelemeyi okurken, filmin her sahnesini adeta yeniden yaşadım. McDonagh’ın yönetmenlik tarzının ve senaryonun inceliklerinin bu denli titizlikle ele alınması, hem filmi izlememiş olanlar için güzel bir inceleme sunarken hem de filmi izlemiş olanlara yeni bir perspektif kazandırıyor. Kaleminize sağlık, gerçekten etkileyici bir yazı olmuş.
50+ iki insanın önceki hayatlarına dair en ufak bir kesit sunulmaması ilginç değil mi peki? anne babaları nasıl birileriydi? kaç kardeştiler? hiç hayatlarına bir kadın girip etki bırakmadı mı vs?