Anasayfa İncelemelerDizi İncelemeleri Teacup: Tam Deminde Bir Çay!

Teacup: Tam Deminde Bir Çay!

Yazar: Canberk Kaçar

Teacup: Tam Deminde Bir Çay!

James Wan, Testere‘nin yaratıcısı, Conjuring ve Insidious serilerini başlatan, Malignant‘ı yöneten ve M3gan ile Night Swim gibi eğlenceli, şaşırtıcı derecede abartılı filmlerin yapımcısı olarak bugünlerde korku dünyasının en büyük isimlerinden biri. Televizyonla o kadar meşgul değildi; birkaç önemsiz DC süper kahraman dizisinin, Prime Video’nun hemen unutulan I Know What You Did Last Summer‘ının ve Netflix’in kısa süre sonra iptal edilen Archive 81‘inin yapımcılığını üstlenmişti. Bu yüzden yeteneklerini Peacock’ın Cadılar Bayramı için tam zamanında yayınlayacağı yeni bir korku dizisine sunması büyük bir olay. Tek merak ettiğimiz, Teacup‘ın sekiz bölümlük sınırlı bir dizi yerine bir film olarak daha iyi olup olmayacağı.

Wan’ın yapımcılığını üstlendiği, ancak Yellowstone ve Chicago Fire yazarı Ian McCulloch tarafından yaratılan dizinin ilk iki bölümü, temponun biraz sorun olabileceğine dair bazı erken işaretler vermesine rağmen, kesinlikle umut verici bir başlangıç yapıyor. Teacup, korku yazarı Robert R. McCammon’ın Stinger adlı kitabından uyarlanıyor.

Stinger, her türlü çete sorununa sahip, başarısız bir Teksas kasabası olan Inferno’da geçiyor. Ancak Teacup çok daha neşeli bir ortamda açılıyor: Georgia’da mutlu bir ailenin yaşadığı küçük bir kırsal çiftlikte. Ailenin o kadar da mutlu olmadığı gerçeği dışında, dizinin açılış anları aslında çiftliğin yakınındaki ormanda cereyan ediyor. Cehennemden çıkmış gibi görünen bir kadın, fermuarlı kelepçelerini sivri bir kayaya vurarak çıkarmaya çalışıyor. Kadın manik bir şekilde “Cinayet işlenebilir” gibi anlaşılması zor bir şeyler söylüyor ve kurt benzeri bir köpek de kadın kurtulup çiftliğe doğru koşarken onu izliyor. Yani özetle, orman, kan ve çiftlik temasıyla bir açılış sahnesi karşılıyor bizi.

Dizi, başlangıç sekansından itibaren bir tedirginlik hissi veriyor. Hatta genel tedirginlik hissine katkıda bulunan bir başka unsur da radyonun sürekli tuhaf sesler çıkarması ve ormana kaçan bir keçi de dahil olmak üzere tüm hayvanların gerçekten korkmuş gibi davranması. Kaçan keçiyi takip eden evin oğlu Arlo ise bize ormandaki gizemi aralamak için yardım ediyor. O sırada çiftliğe yaralı bir at getirilir. Seyirci olarak adeta bir yandan diğer yana koşturarak hikayeyi takip etmeye başlıyoruz bu andan itibaren. Spoiler vermek istemiyorum, ama Arlo ormanda ilk sekanstaki kadınla karşılaşıyor, tahmin edeceğiniz üzere tabi ki. Dizinin başındaki dağınık aile hissiyatı, yardım için gelen diğer insanların da katılmasıyla iyice artıyor. Her kafadan bambaşka sesler çıkmaya başlıyor. DEHB halindeki bir grup insanı izliyormuşuz gibi bir his veriyor, ama haksızlık etmeyeyim. Dizi bu sayede ritmini hiç kaybetmiyor. Arlo ormandan bitik halde dönünce, kısa bir süreliğine yavaşlayan ve rahatlayan karmaşa, ikinci bölümün sonunda gelen üçüncü bir arabayla bizi merak içinde bırakıp diğer bölümleri beklememize yol açıyor.

Yine de tüm bu kurgunun ardından, Teacup‘ın sekiz bölümünün ilk ikisinde pek bir şey olmamış gibi hissediyorsunuz. Ve bir hayvanın çizgiyi aştığı için içinin dışına çıktığını gördükten sonra (ki bu çizgiyi izledikten sonra anlayacaksınız), Teacup‘ın kalan altı saatini nasıl dolduracağını merak ediyorum. Ya çılgınlığın dibine vuracak (ki bu sürdürülebilir görünmüyor) ya da yavaşlamak için bir yerler bulmak zorunda kalacak. Bakalım, devamı için sabırsızlanıyorum.

Teacup: Tam Deminde Bir Çay!

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...