Kübra: DM’den Gelen Vahiy!
İlk fragmanı yayınlandığından beri tartışmalara konu olan, “Bizim ülkede bu yapılabilir mi ?” “Yapılırsa ne olur ?” gibi soruları beraberinde getiren Netflix’in yeni dizisi Kübra, dün gösterime girdi.
Başrolünü Çağatay Ulusoy’un üstlendiği, Aslıhan Malbora, Cihan Talay, Ahmet Mümtaz Taylan, Nazan Kesal ve Ahsen Eroğlu gibi tanınmış isimlerin kadrosunda yer aldığı yapım Afşin Kum’un aynı adlı eserinin bir uyarlaması. Yönetmen koltuğunu ise artık Türkiye’de dizi sektörü hakkında biraz bilgisi olan herkesin en azından bir kere isimlerini duyduğu Taylan Biraderler (Yağmur Taylan – Durul Taylan) paylaşıyor.
Hikaye telefonundaki bir sohbet uygulamasından Kübra’nın, yani tanrının, tamirci ustası Gökhan’a mesaj göndermesiyle başlıyor. İlk anda Kübra’nın mesajlarını dikkate almayan Gökhan ısrarla gelen mesajlara kayıtsız kalmıyor ve kendini Kübra ile yazışırken buluyor. İlgi çekici bir üslupta konuşan Kübra, Gökhan’ı ikna etmek için kimsenin bilemeyeceği bazı bilgiler veriyor. Aklı karışan ve zaten askerde yaşadığı olay sebebiyle psikolojisi pek de iyi durumda olmayan Gökhan bu yazışmadan oldukça etkileniyor. Başka bir şey düşünemez hale gelen Gökhan, namı diğer Semavi, tüm şehrin elektriğinin Kübra tarafından aniden kesildiğini de gördüğünde artık Allah ile konuştuğuna iyice inanmaya başlıyor.
Kübra, Gökhan’ı seçilmiş kişi olduğuna inandırdıktan sonra onu bir sınava tabi tutuyor ve bunun sonucunda iş kız kardeşinin intihar girişimini engellemeye kadar varıyor. Allah’ın kendisiyle yazıştığından şüphesi kalmayan Semavi, durumu yakınlarına da anlatmaya başlayıp etrafına ona inanan birilerini toplamaya çalışıyor. Tabi günümüzde çekilen her dizinin ana karakterinin kaçınılmaz sonu olan fenomen olma klişesine düşerek Allah ile konuştuğunu tüm dünyaya ilan ediyor. Öte yandan elektrik kesintisini araştıran polisler Gökhan’ı da sorguluyor ancak bir sonuca ulaşılamıyor. Gittikçe ünlenen ve ona inananları etrafında toplayan Semavi, dost kadar düşman da ediniyor.
Vakıf kuruluyor, çeşitli “mucizeler” sergileniyor hatta araya bir de düğün sıkıştırılıyor. Henüz izlemeyenler için söyleyeyim sonuna geliyoruz. Tüm bu durumların neticesinde Kübra’nın aslında bir yapay zeka olduğu, Gökhan’a ilettiği bilgileri hacklediği telefon ve bilgisayarlardaki datalardan edindiği ortaya çıkmış olsa dahi Semavi olmayı benimseyen, Tanrısı dijital çıksa da Allah inancını yitirmeyen Gökhan doğru bildiği şeyleri yapmaktan vazgeçmiyor.
Konusu farklı olduğunda dizileri/filmleri kısaca anlatmak zorlaşıyor ve itiraf etmeliyim ki bundan keyif alıyorum. Kübra bana benzer sayılabilecek türde yayınlanan “Messiah’ı” , hatta aynı yönetmenlerin çektiği “Ben Gri’yi” hatırlatsa da genel itibariyle farklı ve başarılı bir yapım olduğu ortada. Afşin Kum’un bir önceki şahane eseri Sıcak Kafa’dan sonra çıtayı yükselttiğini söyleyemem ama en azından kendi seviyesinden aşağı düşürmüyor. Kariyerine baktığımızda yeniliklere açık olduğunu gördüğümüz Çağatay Ulusoy’u her ne kadar önceki işlerinde oyunculuğuyla sıklıkla eleştirsem de “Semavi” performansı takdiri hak ediyor. Hatta rol arkadaşlarının aksine oyunuyla izleyiciyi hikayenin içine çekiyor.
Hikayede peygamberlerin anlatılan hikayeleriyle benzerlikler görmek ise hikayelere hakim olanlar için ayrı bir keyif. Her ne kadar röportaj sahnelerinin gerçekçiliği inandırıcılığı artırsa da Kübra’nın Gökhan’a gösterdiği tüm “mucizelerin” teknolojik olması sürprizi erkenden ele veriyor.
Daha önce görmeye alışkın olmadığımız bir hikayeyi izletmenin yanı sıra yapım içerisinde birçok sosyal mesaj da barındırıyor. Hatta o kadar barındırıyor ki kendinizi sosyal mesaj içerisinde boğulurken buluyorsunuz. Konusu itibariyle günümüzde de popüler olan dini inançların sömürülmesini merkezine alan Kübra, mesaj vermeye oldukça müsait alanlar açıyor. Ancak bu fırsatların hiçbirini kaçırmayan senaristler sebebiyle bazen 8 bölümlük bir kamu spotu izliyormuş hissiyatına kapılmamak elde değil. Alkolden uyuşturucuya, spordan siyasete, eğitimden bilime neredeyse her alanda mesaj veren yapımın finalde esas dikkat çektiği noktanın günümüzde kontrolsüzce yaygınlaşan yapay zeka (AI) olması; bu teknolojinin yanlış ellere geçtiğinde ne gibi sonuçlar doğurabileceğini göstermesi de bence oldukça faydalı.
Dini konuların çok hassas ve bu hassasiyete değinecek bir şeyler yapıldığında verilen tepkilerin çok agresif olduğu Türkiye’de böyle bir işe imza atmak gerçekten cesaret isteyen bir şey. İnsanların inançlarını sömüren, şarlatanların sıklıkla bulunduğu tarikatların topluma zararlarının gösterildiği yapımların bile cezalar aldığı dönemde Tanrı ile mesajlaşmak gibi bir durumu merkeze alan dizi yapma fikri nerden bakarsanız bakın “delilik”. Her şey bu kadar tekdüze ilerlerken böyle “delilerin” varlığı, sektörün geleceği adına umut veriyor.
Türk dizi sektörünün yalılardan, konaklardan ibaret olmadığını fark edip böyle bir iş yapmayı akıl eden tüm ekibin emeğini kutluyor, henüz izlemediyseniz Kübra’ya bir şans vermenizi tavsiye ediyorum. Şeyhlerin ve onları uçurmaya çalışan müritlerin olmadığı, seçilmiş kişinin aslında “biz” olduğumuzu fark ettiğimiz bir dünyada yaşamak dileğiyle…
Kübra: DM’den Gelen Vahiy!
1 Yorum:
Yazılarını keyifle okuyorum Furkan. Diziyi izledikten sonra bu yazıyı okumak arkadaşımla sohbet ediyormuşum gibi hissettirdi