Judy: Gökkuşağının Üzerinde Bir Yerde
The Wizard of Oz (Oz Büyücüsü) filminde Dorthy Gale karakteriyle karşımıza çıkan Amerikalı Aktris ve ve şarkıcı Frances Ethel Gumm, sahne adıyla Judy Garland’ın hayatına odaklanan, biyografik ve dram türündeki Judy’nin başrolünde Renee Zellweger yer alırken Rufus Sewell, Michael Gambon, Jessie Buckley ve Royce Pierreson da Renee Zellweger’a film boyunca eşlik ediyor.
Dram ve biyografik türdeki filmin Judy’si Renee Zellweger rolünü biz seyircilere ustalıkla sunmuş ve oyuncu seçiminin fazlasıyla isabetli olduğunu kanıtlamış. Renee Zellweger ‘Judy’ ile aynı zamanda da 2020 yılında gerçekleşen 92. Oscar ödül töreninde ‘En iyi Kadın Oyuncu’ ödülünün sahibi olmuştu.
Filmde 3 yaşından beri çeşitli şekillerde göz önünde olan ve bundan dolayı da çocukluğu ve gençliği de dahil olmak üzere tüm hayatı müdahaleler ve kısıtlamalarla geçmiş olan Judy Garland’ın hayatının bir kısmına tanıklık ediyoruz. Burada bahsi geçen dönem Judy Garland’ın maddi ve manevi anlamda zor durumda kaldığı için Londra’da verdiği son konserleri ve onu tüketen her şeyin başlangıcı olan geçmişi..
Hem Hollywood hem de Yeşilçam’dan yakinen bildiğimiz üzere yaratılan yıldızlar belli bir beden, güzellik ve cinsiyet kalıbına sığmak zorundalardı. Ne yazık ki şekilcilik günümüzde de hala aşılabilmiş değil. Tek tipleşmiş kalıplara girmek ve niteliğin nicelikle belirlenişi oyuncular ve şarkıcılar için elbette kolay değildi ve hala değil çünkü zevklerden, özgürlüklerden ve duygulardan tavizi gerektiriyor. Judy’de bu tavizleri bir çocuğun, genç kızın istediği yemeği yiyememesiyle, dilediği gibi bir havuzda yüzememesiyle gördük. Basit gibi gözüken bu zevkler bazı ilaçlarla engelleniyor. Engellendiklerinde ilaç bağımlılığı gibi korkunç bir probleme ve çok kuvvetli bir yaşanmamışlık meselesine dönüşüyor. Verilen tavizlerin ve ertelenen yaşanmamışlıkların hüsran sonu ise aldandığımız ışıltının altında yatan gerçek ve tükeniş.. Mutsuz son. Judy beş parasız, çaresiz bir halde çocuklarıyla sokakta kaldığında kim yetişmişti imdadına? Hiç kimse. Işıltı sona ermişti.
Judy’nin sahneye çıkmadan önce kuliste alkol alıp çocuklarını ve bulunduğu durumun vahametini düşündüğü sahnelerde andan nasıl koptuğu hemen hemen herkesi etkilemiştir. Kuliste her şeyden kopmuş, yorgun ve bitkin haldeki Judy mi gerçekti yoksa 10 dakika sonrasında sahnede coşkuyla şarkılar söyleyen Judy mi? Film Judy Garland’ın mücadelesi, tükenişi, annelik yapma isteği için göze aldıkları, hayal kırıklıkları, hayatına giren insanların ondan neler götürdüğü gibi pek çok sorgulamaya gerçekçi bir zemin hazırlamakta. Bu gerçeklik özünü sadece biyografi olmasından değil biyografinin sunum şeklinden de alıyor. Renee Zellweger’ın kendisi olmaktan çıkıp Judy Garland olmasının büyük etkisi dışında; her bir oyuncunun filmin derdini iyi anlaması, dekor ve yönetmenliğin izleyeni Judy’nin çaresizce ilaçlara sığındığı taksinin içine ya da ‘Somewhere Over The Rainbow’ şarkısını söylerken o salondaki dinleyenlerin arasına çekmesi gibi pek çok hissiyat bu filmi izlemek ve sevmek için kuvvetli bir argüman yaratıyor.
Hikâyenin iyi özümsenmiş olmasında Judy Garland’ın hayatının belli bir döneminin altının çizilmesinin çok etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü filmlerde ‘Her şeyden biraz olsun’ arzusunun hikâyenin derinliğini bozduğu kanaatindeyim. Judy Garland’ın hayranlıkla dinlediğimiz şarkıları olmadan film tabi ki çok eksik kalırdı. O sebeple Renee ZellWeger’ın filmde büyük yer tutan ‘Over The Rainbow’ performansıyla yazımı sonlandırıyor, okuyuculara iyi günler diliyorum.
Judy: Gökkuşağının Üzerinde Bir Yerde