Final veya devam sezonlarıyla genel olarak hayal kırıklığına uğratan Netflix serileri, Dark ile bunu değiştiriyor. Birçok zaman dilimini ve karakterlerinin de bu farklı zaman dilimlerini başarılı bir şekilde kurgulayarak başından beri sizi çeken sürükleyici bu macera, üçüncü sezonuyla ihtişamlı bir şekilde bize veda ediyor.
İzleyiciyi baş döndürücü bir zaman yolculuğuna çıkaran Dark, üçüncü sezonuyla paralel evrenler yolculuğuna da çıkarıyor. Üçüncü sezonla birlikte artık hangi dünya sorusu da beliriyor. İlk sezondan beri düğüm düğüm ilerleyen hikâye artık son sezonuyla bu düğümleri çözüyor ve seyirciyi bitiş noktasına, aynı zamanda başlangıç noktasına da götürüyor.
Başladığı andan itibaren birçok paradoksu, ihtimalleri ve zaman çizgilerini başarılı hikâye anlatımıyla izleyiciye sunan Dark, aynı zamanda birçok soru işareti bırakıyor. Üçüncü sezonun ilk bölümünden beri bu soru işaretlerini yanıtlasa da her bölümde yeni sorular yaratıyor. İlk bölümleriyle kafa karışıklığını büyütse de finale yaklaştıkça hızlanan temposuyla da bu kafa karışıklıklarını gideriyor ve finaliyle tüm soruları yanıtlıyor. Almanya’nın küçük bir kasabası Winden’da başlayan bu zaman yolculuğu, tüm kasabanın dâhil olduğu bir savaşı yaratıyor. Bu zamanlar arası savaşta taraflardan kime güveneceğimize asla emin olamasak da final bölümü bu tarafların isteklerini açıklığa kavuşturuyor ve başından beri cevapsız bırakılan sorular artık cevaplanıyor.
Bir yandan Jonas’ın Adam’a olan dönüşümünü izlerken diğer karakterlerin de kökenlerini ve hikâyelerini öğrendiğimiz son sezon, başarılı anlatımı, farklı zamanlar ve karakterler arasında kurduğu ağı ve son olarak tüm bu bileşenlerini tamamlayan finaliyle Netflix’in en başarılı yapımları arasında yer alıyor.
Uyarı: Bu yazının devamı spoiler içermektedir.
Mikkel’in zamandaki yolculuğuyla başlayan bu macera Jonas’ı da içine çekiyor. İkinci sezonda her şeyin nedeninin Mikkel’in bu yolculuğu olduğuna inanan Jonas, kendisini feda etmek uğruna her şeyi düzeltmeyi ve kıyameti engellemeye çalışıyor. İkinci sezonun finaliyle Martha’yla farklı bir evrene giden Jonas, bu gerçeklikte Mikkel’in yolculuk etmediğini ve kendisinin asla var olmadığını görüyor. Buna rağmen bu dünyada da kıyametin gerçekleşecek olması her şeyin nedeninin kendisi olmadığını öğrenmiş oluyor.
Kıyametin gerçekleştiği dünyada 1888’e yolculuk eden orta yaşlı Jonas, Magnus, Fransizka ve Bartosz birlikte cevabı aramaya ve başlangıç noktasına ulaşmaya çalışsalar da zaman ilerledikçe çıkmaza giriyorlar. Jonas ne kadar kaçsa da sonunda Adam’a dönüşüyor ve böylece zamanı değiştiremediğini, kıyametten kaçamadığını öğreniyor. Ayrıca bu zaman diliminde Noah’ın ve Agnus’un da kim olduğunu ve kökenlerini öğreniyoruz. Farklı dünyalardan farklı zamanlardan gelseler de tüm karakterlerin yolları bir şekilde kesişiyor. Böylece ilk sezonlardan beri kafamızda yer eden kim kimdir soruları da bölümler ilerledikçe cevap buluyor.
Üçüncü sezonla 1888’den 2053’e destansı bir anlatım sunan Dark, 7. bölümün sonunda artık tüm karakterlerin ve tüm bu zaman dilimlerinin hikâyesini sunmuş oluyor. Einstein’ın zamanın tam olarak ölçülemeyeceğini ve dün, bugün ve yarının bir yanılsama olduğu teorisinin yanına “Schrödinger’in Kedisi” teorisini de ekleyerek ikili gerçeklik yaratıyor ve karakterlerin yolculuğunu bu teoriyle açıklıyor.
Son başlıyor ve başlangıç sona eriyor
Başından beri yılları temsil ettiğini düşündüğümüz bu sembolün aslında üç farklı evreni simgelediğini ve düğümün çözümünü bu evrenlerde aramamız gerektiğini öğreniyoruz. Kendi dünyalarını kurtarmaya çalışırken karşı karşıya gelen Eva ve Adam, cevabı zamanda ve bu iki evren arasında yolculuk yaparak ararken, Claudia bu evrenler arasında tüm olayların kaynağını arıyor ve bu iki evrenin yaratıldığı üçüncü evrene, başlangıç noktasına ulaşıyor. Tannhaus’un ailesini kurtarmak için zamanda bir kapı açtığı ve bu farklı iki evreni yarattığını öğrenen Claudia sonunda düğümün çözümünü öğreniyor. Kaderleri birbirine bağlı, bir elmanın iki yarısı olan Jonas ve Martha, Adam ve Eva bu iki evrende varlıklarını sürdürüyor.
Jonas ve Martha bu düğümü çözebilmek için ve bu iki farklı evrenin yaratılmasını engellemek için başlangıç noktasına geri dönmeliler. Ancak bunu yaparak kendi varlıklarından da vazgeçmeleri gerek. Zaman ve dünyaları aşan bu efsanevi aşk hikâyesi yine efsanevi bir son bulmalı ve bunu birlikte yapmalılar. Claudia’dan bu çıkış noktasını öğrenen Adam, Jonas’ı bu kez farklı yönlendiriyor ve Martha’yla birlikte onu bu üçüncü evrene gönderiyor. “İstediğimizi yapabiliriz ama istediğimizi seçmekte özgür değiliz.” Başından beri Jonas’ın seçimlerini yönlendiren ve kıyamet yolunda bir değişiklik yapmayan bu kez farklı bir seçim yaparak söz verdiği gibi her şeyi düzeltmeyi umuyor. Aynı şekilde Eva’nın yönlendirdiği Martha da bu kez farklı seçim yaparak nihayet başlangıç noktasına ulaşıyor. Bir yanda Adam ve Eva birbirine veda ederken diğer yanda başlangıç noktasına ulaşan Jonas ve Martha kapının açılmasını engelliyor. İki dünyada da kıyameti engelleyen Martha ve Jonas birbirlerine veda etmeye artık hazırdırlar. Sic Mundus Creatus Est!
Son sahnede Jonas ve Martha’nın başarılı olduğunu ve dengenin yaratıldığını izliyoruz. Artık farklı evrenlerin olmadığı bu dünyada Jonas ve Martha’nın kaderi hakkında bilgimiz yok ancak son sahnede sarı yağmurluğu görmek ve Hannah’ın oğlu için Jonas ismini düşünmesi hayranlara bir ipucu bırakıyor.
Jonas’ın varlığı hakkında bir soruyla ekrana veda eden Dark, ilk iki sezonuyla aynı çizgide bir üçüncü sezon sunuyor ve başarılı finaliyle seyirciyi tatmin etmeyi başarıyor. Karakter zenginliği bir yana geniş bir zamana yaydığı hikâyesiyle de zaman yolculuğu konulu dizilerin arasında üst sıralarda yer almayı hak ediyor. Paralel evrenler, farklı gerçeklikler ve zaman yolculuğu teorilerini kurgusu ve hikâyesi sayesinde seyirciye başarılı bir şekilde sunuyor ve ikna eden bir anlatım yaratıyor. Tercih ettiği bu kurgu ve anlatım sayesinde de bilim-kurgu dizileri arasında unutulmaz bir yer ediniyor.