Censor: Düşündüren Korku Filmi (İKSV Özel)
Bailey-Bond ve Anthony Fletcher tarafından yazılan ve Prano Bailey-Bond tarafından yönetilen İngiliz yapımı korku film 11 Haziran 2021’de vizyona girdi. 28 Haziran 2021 itibarı ile İKSV aracılığı ile bizler için izlenime açıldı. Yapım, yıllar önce kardeşini kaybetmiş bir film sansürcüsü olan Enid’in hikayesini konu alıyor. Sansürünü yapmak için izlediği son filmde, kardeşi kaybolmadan önce yaşadığı olaya benzer bir olay yaşanıyor ve tekrar kardeşini aramaya başlıyor.
Filmin başrolünde Enid karakterini Niamh Algar canlandırıyor. Enid karakterini başarılı bir şekilde yansıtmış kendisi. Frederick karakterini ise Beuty and Beast, Victoria, The Danish Girl gibi yapımlardan tanıdığımız Adrian Schiller canlandırıyor. Filmde Michael Smiley, Clare Holman, Erin Shanagher gibi isimler de yer alıyor.
Enid, filmlerdeki ekstrem görüntüleri sansürleyen, yaptığı işi hayli ciddiye alan ve profesyonel çalışan bir sansürcü; ayrıca işine takıntılı derecede bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Bir gün sansürünü gerçekleştirdiği bir filmden etkilenen bir seyircinin cinayet işlediği öğreniliyor. Herkes katilin yaptığı canice davranışın altında izlediği filmden etkilenmesi olduğunu düşünüyor ve Enid’in filmin sansürcü olduğunu öğrenip suçu ona atıyorlar. İşinde her zaman mükemmel olmaya çalışan Enid’in psikolojisini bir hayli etkiliyor tabii bu durum. Tam her şey yoluna girmeye başlamışken Frederick North’un çektiği filmin, korkunç bir şekilde kardeşiyle yaşadığı olaya benzediğini görüyor ve şüphelenip bu konunun üstüne gidiyor. Frederick North’un başka bir filminde, kardeşine benzer bir kadın görüyor ve şüpheleri daha da artıyor. Olayın üstüne gidiyor, araştırdıkça karşılaştığı detaylar bir bataklık gibi onu içine çekiyor. Gerçeklik kavramını zamanla kaybetmeye başlayan Enid’in psikolojisi daha çok bozuluyor.
Genellikle biz seyirciler, bir filme başlamadan önce filmin türüne bakarız ve kurguyu kafamızda yer aldığı tür ile birleştirerek beklenti içine gireriz. Bu filmin korku türünde yer alması kalitesini düşürmüş bana göre, seyircilerin filme biçtiği puanların düşük olmasını buna bağlıyorum. Bence film psikoloji türünde ve psikolojik filmler arasında yerini almalıydı. Korku filmlerinin izlenme oranı yüksektir ama psikolojik filmler çoğunluğa hitap etmiyor. Bunun bir pazarlama stratejisi olduğunu düşünüyorum; filmin daha çok izlenmesi amaçlanmış olabilir fakat filmin beğenilmemesine neden olmuş…
Film v/h/s tarzı filmlere benzerliğiyle de dikkatleri üzerine çekmekte. (2012 yılında çıkan v/h/s tarzı filmler normal tarzın dışında kaset içinde kaset tarzı ilerleyen alışılmışın dışında filmlerdir) Karakter gerçeklik kavramını zamanla kaybederken aslında bizde onunla beraber kaybediyoruz; hangisi sahneydi, hangisi gerçekti derken Enid ile beraber bizimde kafamız karışıyor. Bende yarattığı bu karmaşayı başarılı buldum çünkü Enid’i dışardan izleseydik büyük ihtimalle çok sıkıcı bir film olurdu. Ancak onun kafasına girmek ve onunla beraber hissetmek filmi daha iyi kavramamızı sağladı.
Filmde kullanılan ışıkları da başarılı buldum. Sinemada senaryoyu en çok destekleyen şeylerden biri de ışık kullanımıdır, yanlış ışıklandırma iyi senaryoları baltalayabilir örneğin. Korku filmlerinin vazgeçilmesi kırmızının siyahla değil, mavi/negatif yeşil ile birleştirilmesi tercihini çok beğendim. Kırmızı/mavi ışıklandırmanın eski kahverengi bir yapım üzerine yapılması da filme değişik bir hava katmış. Yani ışık kullanımı bile filmin alışılmışın dışında olacağını bangır bangır bağırıyor.
Dürüst olmak gerekirse eğer ben bu eleştiriyi yazacak olmasaydım filmi sonuna kadar izlemezdim. İzleyici yorumlarına da baktığımda çoğu kişiyle hemfikir olduğumu görüyorum. Ancak filmin sonuna geldiğimde; iyi ki eleştiriyi yazacakmışım da filmi sonuna kadar izlemişim diyorum. Çünkü filmin son 20 dakikası olaylar açıklığa kavuşuyor ve daha iyi kavrıyoruz yaşananları. En nihayetinde kötü bir korku filmi, ancak çok başarılı bir psikolojik film izledim diyorsunuz.
Son sahnede, Enid’in artık tamamen gerçekliğini kaybedip kendini mutlu bir aile filminin içinde sanması ve DVD dükkanında eline alıp baktığı ‘The Day The World Began’ filmine gönderme yapılması hoşuma gitti. Küçük detaylar da olsa bu ayrıntıların filme avantaj sağladığını düşünüyorum.
Filmle ilgili teorimden söz edeyim; bence Enid’in kardeşini bir canavar öldürmedi, Frederick’in filminde de izlediğimiz gibi kardeşini kendisi öldürdü. Bu yüzden cinayet işleyen adama bu kadar odaklandılar çünkü oradaki odak noktası aslında adamın filmden etkilenmesi değildi, asıl olay adamın cinayeti işledikten sonra yaptıklarını unutmasıydı. Bence aynısı Enid’e de oldu; kardeşini öldürdü ama bunu hatırlamıyor çünkü beyni bu görüntüleri baskılıyor. Bir diğer örnek ise Enid’in, Frederick’in evine gittiği zaman, Frederick’in ona ben sadece gerçekte yaşanan olayları kullanırım demesiydi. Yazar bize sürekli Enid’in kardeşini öldürdüğünü belirtti ama biz Enid’in kafasına girip onun gibi düşündük, olaylara hep onun perspektifinden baktık ve büyük resmi filmin sonunda gördük.
Çoğu kişi filmi beğenmese de sonradan üstüne düşündüğüm zaman gayet başarılı bir yapım olduğu düşüncesine vardım. Filmin tek olumsuz yönü, filmin korku türünde olduğunun iddia edilmesiydi. Onun dışında oyunculuklar, senaryo, çekimleri gayet başarılı buldum. Senaristlerin düşünce yapısı da hoşuma gitti ve içimde diğer filmlerini izleme isteği uyandırdı.
Okuduğunuz için teşekkür ederim, bir sonraki yazımda görüşmek üzere!
Censor: Düşündüren Korku Filmi (İKSV Özel)
Nisa Nur Gönültaş’ın Diğer Yazıları İçin Tıklayın.