Babygirl: Güçlü Kadının Kodları
Babygirl, yılın en çok konuşulan ve en tartışmalı filmlerinden biri oldu. Peki, bu kadar gündemde olmasının ve adından söz ettirmesinin nedeni ne? Kanımca, bunun sebebi kadın cinselliğini ele alması.
Filmin başrollerinde, artık mimikleri yok denecek kadar azalmış hâliyle Nicole Kidman; Triangle of Sadness’ta izleyip “Bu çocuk da iyi oynamış, güzel yüzlü de ama unutulup gider herhâlde.” dediğim ve son zamanlarda The Beatles biyografi filminde yer alacağı iddia edilen genç oyuncu Harris Dickinson ve üstat Antonio Banderas yer alıyor. Kendisinin bu filmde ne aradığını pek anlayamadım doğrusu. Almodóvar’ın tutku oyunlarının kadrolu oyuncusu olduğundan, tutku ve cinsellik deyince buraya da zıplamış gibi.
Genel hatlarıyla konusunu bilerek izlemeye başladığım filmden umutluydum. Çünkü açılış ve devam sahnelerinde bize gösterilen kusursuz kadın imajının derinliklerine ineceğimiz ve bunu irdeleyeceğimiz düşüncesi beni heyecanlandırmıştı. Ancak baştan söylemeliyim ki özellikle son sahnesiyle yapılmak istenen ne varsa ele yüze bulaştırılmış gibiydi.
Film, başarılı bir iş insanı, anne ve eş olan Romy’nin iş yerine yeni gelen stajyerle tanışması ve kendi karanlık bulduğu fantezilerinin gün yüzüne çıkmasıyla şekilleniyor. Romy, kocasıyla 19 yıldır birlikte ve filmde yer alan sahnelerden birinde öfkeyle belirttiği üzere, onunla birlikteyken bir kere bile orgazm olmamış. Romy, Samuel’le tanışıyor ve ne hikmetse Samuel, Romy’nin nasıl biri olduğunu, ne istediğini şıp diye çözüp kendisine ona uygun bir tutumla yaklaşıyor. Yanlış anlaşılmasın, herhangi bir şekilde patronunu baştan çıkarıp daha sonra şantaj yapmaya çalışan bir karakterle karşılaşmıyoruz. Aslında filmin “Ben farklıyım.” izlenimi verdiği noktalardan biri de bu. Samuel’in Romy’den maddi bir beklentisi yok; hatta eşiyle yüzleştiği sahneden anlıyoruz ki Samuel gerçekten Romy’nin istekleriyle ilgileniyor.
Başlangıçta gördüğümüz şey, Romy’nin mutlu bir evlilik içinde tatmin olamadığı ve eşiyle yaşadığı cinsel birliktelikte mutluymuş gibi davrandığı. Samuel ile yakınlaşıp birlikte olmaya başladıktan sonra eşine karşı toleransı artık son raddesine ulaşıyor ve burada öfkesinin ortaya çıktığını görüyoruz. Seyirci ve bir kadın olarak bu öfkeye katıldığımı belirtmeliyim, sevgili okuyucu. Romy’nin 19 yıldır orgazm taklidi yapması ve eşinin bunu fark etmemesi akıl alır gibi değil. Yine de Romy’yi, tolerans gösteren taraf olarak izliyoruz; eşini orgazma ulaştırdıktan sonra koşarak başka bir odaya gidiyor ve porno izleyerek mastürbasyon yapıyor. Ortada bir cinsel birliktelik var ancak Romy sadece görevini yerine getiren konumda. Yıllar içinde beklentisi yok olmuş olmalı ki koşarak yan odaya gidiyor.
Bu sahne ile Romy’nin cinsel dünyasının nasıl olduğunu az çok anladıktan sonra, düşlediği şeyin sadece orgazm olmadığını, daha oyuncaklı fantezilerini görüyoruz. Samuel’le ilişkisi de bu fantezilerin performansa dökülmesini sağlıyor. Samuel’in bir cümlesinden de açıkça anladığımız gibi, bu duygusal ya da romantik bir ilişki değil; daha çok cinsel aktiviteleri içeren bir oyun ve onlar birlikte oyun oynuyorlar. Şunu atlamadan söylemem gerek ki “bir kadının isteklerinden anlama” meselesi inanılmaz sığ bir şekilde ele alınıyor. Hâlâ düşünüyorum: İki günlük stajyer, Romy’nin fantezilerini nasıl hemencecik anlıyor?
Neyse, hiç temellendirilmese de ilişki, yani oyun, bir şekilde başlıyor ve akabinde olanları izliyoruz. Filmin başlangıcında Samuel, sokakta aniden saldırganlaşan bir köpeği herkesi şaşırtacak şekilde sakinleştiriyor. Film boyunca ve final sahnesinde bu köpeğin Romy olduğu anlatılmaya çalışılıyor.
Filmde pek çok çelişki var. Yönetmen/senarist sormak istediği soruları sormuş ama sıra cevaplamaya gelince yolunu kaybetmiş. Romy başarılı bir kadın. Bir çalışanının da belirttiği üzere, başarılı ve lider bir kadın imajında bu tür fantezilere yer yok. Erkek egemen dünyada zirvede yer almak istiyorsanız tek işiniz işiniz olmalı. Kendiniz olmak yasak; zaten kadın olarak kabul edilmişseniz daha ne isteyebilirsiniz? Romy de devamlı olarak bu çelişkilerin içinde kayboluyor. Samuel ile yaşadıkları ilk kopma, Samuel’in Romy’nin ailesiyle yaşadığı evine gelmesiyle oluyor. Çünkü mükemmel ailesi ve mükemmel evi, karanlık arzularının başrolünün orada olmasıyla lekelenmemeli. Yönetmenin söylemek istediği en kıymetli şeyin de bu kendini kabul edememe hâli olduğunu düşünüyorum. Romy, nasıl biri olduğunun farkında ve bundan rahatsız. Samuel ile ilişkisinden zevk alıyor ve aynı zamanda bundan zevk almaktan tiksiniyor. Mesele tam da burada.
Toplum tarafından beynimize işlenmiş bazı kodlar var ve bu kodlar genellikle yasaklar üzerine kurulu. Romy, isteklerinden terapi yoluyla kurtulmaya çalıştığı “tiksindirici fanteziler” olarak bahsediyor. Bahsettiğim kodlar olmasaydı Romy arzularından tiksinmeyebilir, sadece onları olduğu gibi kabul edebilirdi. Savaştığı şey, toplumun genel kanıları olduğu kadar bu kodlar da aynı zamanda.
Tüm bunlar basit bir okumayla çıktıktan sonra izlemeye devam ederken, konunun derinleşmesini bekledim. Fakat film, Romy’nin çelişkilerinden ve suçluluk duygusundan öteye gidemedi. Neden suçluluk hissettiğini kendisine bir kere bile sormadı.
Filmde birçok gereksiz sahne var. Örneğin, kulübe gidip dans etmeleri filmin akışına hiçbir katkı sağlamıyor. Ya da Samuel’in Romy’den ona sarılmasını istediği sahneden ne anlamalıyız? Yönetmen, bilinçli bir kafa karışıklığı mı yaratmak istiyor yoksa gerçekten pedofiliye mi işaret ediyor?
Romy, Samuel ve Jacob’ın yüzleşme sahnesinde Jacob’ın ısrarla “Ona ne yaptın?” diye sorması oldukça sinir bozucuydu. Esas özneye, yani Romy’ye, bu sorunun yöneltilmemesi inanılmaz yorucuydu.
Son sahnede Romy’nin kocasıyla birlikteyken orgazma ulaştığını görürken bir yandan da otel odasında Samuel’in sakinleştirdiği köpeği görüyoruz. Bu sahne, farklı okumalarla berbat anlamlara gelebilecek bir noktada. Romy’nin bedensel zevklere dair düşüncelerini açıkça dile getirdiği ve eşiyle paylaştığı tek bir sahne bile görmeden, filmin onun eylemlerini Samuel’in eylemleriyle aynı gösteren bir sahneyle kapanması şaşırtıcı. Neydi bu şimdi? Kim neyi öğrendi? Romy kendini mi keşfetti, yoksa eşi mi Romy’yi keşfetti?
Son sahnede Romy, kendisini taciz eden adama “Korkmuyorum” dediğinde bir nebze etkilenmiş olabilirim. Ancak bunu, kocasıyla barışıp mutlu yuvasına döndükten sonra söylemesi ne kadar etkileyici olabilir? Eğer bu, kendini kabul etme anlamına geliyorsa ne âlâ!
Filmin temel taşlarından biri de güç ilişkilerinin cinsel dinamikler üzerindeki etkisi. Romy, Samuel’in patronu ve onun buyruklarını önemli bulan biri. Öte yandan, Samuel ile ilişkisinde ihtiyaç sahibi ve ona ne yapması gerektiğinin söylenmesini arzulayan biri. İşte bu, Romy’nin asıl dilemması. Olmak istediği kişiyi bulmaya çalışırken, olduğu kişiyi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Filmde de bu zorlukla yüzleştikten sonra, korkmadığını net bir şekilde ifade edebiliyor.
Babygirl: Güçlü Kadının Kodları