Anka: Fikri Hızlı Temposu Yavaş
Anka, başrollerini Ozan Akbaba, Deniz Işın, Uğur Uzunel, Serdar Orçin ve Engin Hepileri’nin paylaştığı yerli aksiyon ve dram filmi. Senaryosunu aynı zamanda filmin başrol oyuncusu olan Ozan Akbaba’nın kaleme aldığı yapım, tema olarak araba yarışını seçen ilk yerli yapım olma özelliğini taşıyor. 4 hafta vizyonda kalan film maalesef yaptığı 131 bin gişeyle çok fazla kişiye ulaşamamış gibi görünse de Netflix gibi bir platformla hedef kitlesine daha kolay ulaşmasını umuyoruz.
Filmde araba kullanma tutkusu henüz çocuk yaşta başlamış, ailesini bir trafik kazasında kaybetmiş Murat’ın hayata tutunma ve başka birine dönüşme çabasını konu ediniyor. Murat arkadaşı Tarık ile birlikte Ejder Baba’nın hurdalıktan bozma tamirhanesinde vakit geçirirken bir yandan da yasa dışı düzenlenen yarışlara katılıyor. Bu yarışlar sayesinde yolu Bulut ile kesişiyor. Bulut, Murat’ın yeteneklerini keşfettiğinde onu kendi işleri için kullanmaya başlıyor ve yarışlara sokuyor.
Bir yandan yarışlarla uğraşırken diğer yandan Ejder Baba ve Zümrüt’ün desteğiyle hayata tutunmaya çalışan Murat, ailesini kaybettiği kazadaki arabayı tamir etmeye karar vererek aynı zamanda filme de ismini veren Anka’yı ortaya çıkartıyor. Zümrüt’e olan aşkından ötürü çatıştığı Salih’in daveti üzerine Anka ile bir yarışa katılması sonucu hikayenin aksiyon dozu artıyor.
Ozan Akbaba’nın kariyerinin henüz başlarındayken yapmayı hayal ettiği filmi çekebilmiş olması takdire şayan ve oldukça ilham verici. Akbaba, filmi evladı gibi ilmek ilmek bu zamana kadar işlemiş öyle ki filmin müziklerinde bile ufak da olsa bir imzası bulunuyor.
Filmin dramatik kısımlarının her ne kadar yarış teması için haddinden fazla hüzünlü olduğunu düşünsem de türünün tek örneği olduğundan bunların mazur görülebilir hatalar olduğunu söyleyebiliriz. Zaten örnek alınan yapımların bizim kültürümüzle pek örtüşmediği de bir gerçek. Öyle ki filmde yarış filmlerinin yurtdışındaki klişeleşmiş ögelerinin neredeyse tamamı kullanılmış: Kötü gülen mafya babaları, yarışçılara habersiz uyuşturucu taşıtılması, IQ’su düşük kötü yan karakterler, yola çivili halat geren trafik polisleri, kahramanın ailevi problemleri ve naif aşk hikayesi. Eksiksiz hepsinin bir arada kullanıldığı filmi genel itibariyle ülkemizde denenmemişleri denediğini de göz önünde bulundurarak başarılı bulduğumu söyleyebilirim.
İçeriğinde kullanılan rap, türkü ve etnik tema müziklerinin harmanlanarak bir arada kullanılması filme ayrı bir hava katmış. Fakat filmin yarış sahneleri dışında bir sanat filmi yavaşlığında ilerlediğini, aksiyon kısımlarında çekilen ilginin ne yazık ki dramatik sahnelerde korunamadığını söylemek mümkün. Gerek ana karakterin suskunluğu gerekse diyaloglardaki eksiklikler sebebiyle filmin temposu dibi görmüşken yarış sahnelerinde sanki biraz evvelki sahneler hiç olmamışçasına aniden yükseliyor. Bu da izleyiciyi bir düşürüp bir yükselttiği için filmin atmosferinden kopmalara ve hikayenin inandırıcılığının azalmasına neden oluyor.
Sonuç olarak Anka, yarış sahnelerindeki görüntüleriyle yurtdışı yapımları aratmayan, eldeki imkanların iyi kullanıldığı bir film. Türünün yanı sıra bir kısmının özel bir Virtual Production stüdyosunda çekildiğini de düşünecek olursak ilklerin filmi olma özelliği de taşıyor.
Tüm olumlu ve olumsuz yanlarını bir kenara bırakacak olursak, ülkemizde bu tarz farklı temalarda kurulan hikayelerin çekilmeye başlanması, en azından senaryoları birbirinin neredeyse aynısı olan yalnızca castı değişen filmlerin dışında filmlerin yapılması ve bunların yapılması için çabalayan birilerinin olduğunu bilmek sinemanın geleceği için umut vaat ediyor. Anka, Ozan Akbaba’nın ilk filmi ve eminim bundan sonrakiler çok daha güzel olacaktır. Beklentiyi çok yüksek tutmadan, keyifli vakit geçirmek için izlenilebilecek bir film olmuş. “Bizim neyimize yarış filmi..” demeden, sektördeki bir şeyleri değiştirmeye gayret eden, büyük hayaller kuran bu güzel ekibi kutlarım, hepsinin emeğine sağlık.
Anka: Fikri Hızlı Temposu Yavaş