Anasayfa İncelemelerDizi İncelemeleriDexter Resurrection: Finalin Ardından

Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Yazar: İpek Turgay Tan
Dexter Resurrection: Finalin Ardından
Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Neredeyse kusursuza yakın bir sezonu geride bıraktık. Favori seri katilimiz Dexter’ın dirilişi niteliğindeki Dexter Resurrection; kötü bir 8. sezon ve spin-off New Blood’dan sonra ilaç gibi geldi. Şu soruyu sormaktan geri duramadım: “Madem yapabiliyordunuz, neden daha önce yapmadınız?”

Açıkçası Dexter’ın 8. sezonu ve New Blood’dan sonra Resurrection’dan çok umutlu değildim; fakat daha ilk iki bölümden baştan sona iyi tasarlanmış bir hikâye izleyeceğimizin sinyalleri verilmişti.

Dexter izleyicisinin alışık olduğu, günlük cinayetlerle bir sezon boyunca peşinden gidilen esas katil hikâyesi bu sezon da bir şekilde vardı. Kısaca, seri katilleri bir araya getirmekten ve onlardan bir “ödül” toplamayı seven Prater’ın Dexter’la karşılaşmasının ardından, seri katiller kulübünden tek tek bazı kişilerin eksildiğini izledik. Asıl katilimiz ise Prater gibi görünse de “koda uyup uymadığını” anlamak biraz zaman aldı.

Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Bir yandan Dexter’ın Harrison ile olan ilişkisini düzeltme çabaları, bir yandan peşine düşmüş Batista, bir yandan NYPD dedektifleri ve New York Ripper… Bol karakterli, bol hikâye açılımlı bir sezonun başarılı geçmesi ve seyirciden neredeyse tam puan almasının ardından 2. sezon garantilenmiş oldu. Neredeyse her yeni karaktere dair ufak şüphe kırıntılarının serpiştirildiği, New York’taki herkesin karanlık bir yönünün olabileceğinin kısa anlarla vurgulandığı bir yapı vardı.

Yazının buradan sonrası spoiler içerebilir!

Beklentiler her zaman tehlikeli oluyor çünkü özellikle böyle efsanevi dizilerin izleyicileri hayal kırıklığına uğramaya çok müsait. Diriliş sezonu boyunca, 2009’dan beri en güçlü Dexter sezonu olarak geldi ve sondan bir önceki bölümde Angel Batista’nın ölümüyle zirve yaptı. Açıkçası hiçbir zaman Batista’nın Dexter’ın kurbanı olacağını düşünmemiştik ama öleceğini tahmin etmiştik. Dexter onu uyarmıştı! Böyle bir olayın üstüne final yapmak zaten zor, üstüne bir de sezonun yoğun ve tempolu yapısını toparlamak gerekiyordu. Açıkçası 10. bölüm yani And Justice for All kötü bir bölüm değildi; ama bunca kurulumdan sonra biraz fazla temiz, fazla düzenli bir kapanış gibi hissettirdi. Sanki dizinin yaratıcıları, daha önceki iki başarısız finalden sonra risk almak istememişler.

Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Peter Dinklage’ın sahneleri zaten başlı başına ayrı bir sekans. Onu Uma Thurman’la partner yapmaları da büyük bir artıydı. En çok özleyeceğim şey, ikisinin dinamiği olacak. Özellikle ikinci sezonda Uma Thurman’ı görüp görmeyeceğimiz hâlâ bir muamma gibi görünüyor. Ama Dexter’ı kasaya kapatma, Batista’nın telefonunun çalması, Harrison’ın tam zamanında yardıma koşması… biraz fazla kolay çözümlerdi. Yine de kasadaki gizli dosyalar, Cooper Morrison’ın geçmişi ve Prater’ın motivasyonları derinlik kattı. Harrison’ın gala sahneleri de fena değildi; ama sürekli silah zorunda kalması artık klişe oldu.

Finale doğru Prater’la hesaplaşma kaçınılmazdı. Batista’yı öldürmüş olmasıyla birlikte Prater, tam bir “kontrolsüz dürtü” figürüne dönüştü. Dexter’ın Harrison’ı korumak için planladığı iğne hilesi zekiceydi; bu kısmı sevdim. Fakat Harrison’ın tek başına birini öldürmüş olup bu tarz hamleleri hâlâ babasından direktif almadan hatırlayamaması biraz sinir bozucuydu. Ama en çok, Dexter’ın Prater’la masadaki diyaloğu dikkat çekiciydi. “Babamın bana verdiği kod” kısmı, karakterin özünü hatırlatan bir andı. Ve Prater’a ödül bırakmaması, “Seni hatırlamak istemiyorum” demesi, aslında ona yapılan en büyük hakaretti.

Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Bölümün sonunda Dexter’ın Prater’ın cesedini parçalayarak herkese açığa çıkarması, kasıtlı olarak alarmı tetiklemesi, Batista’nın cesedinin bulunması… hepsi diziyi yeni bir yola hazırlayan hamlelerdi. Ama New York Ripper kimliği kısmı, yani “Don Framt” açıklaması, fazlasıyla sıradan geldi. O kadar ipucunun, spekülasyonun üstüne böyle bir sonuç hayal kırıklığı yarattı. Belki yazarlar ileride tekrar oynar ama bu hâliyle biraz boşa gitti. Şimdilik birkaç teori var bu katilin kim olduğuna dair. Benim de en çok aklıma yatan teori — ve New York Ripper’ın ses kaydından benzerlik kurduğum — karakter Trinity’nin oğlu Jonah Mitchell’den başkası değil.

Kapanış ise tam anlamıyla Dexter’ın “geri dönüş” anıydı. Tekne sahnesi, Özgürlük Heykeli fonu, seslendirme monoloğu… “Ben buyum. Ben Dexter Morgan’ım.” cümlesiyle kameraya direkt bakışı, yıllardır beklenen özür gibiydi. Dördüncü duvarın yıkılmasıyla birlikte muhtemelen hepimizin tüyleri diken diken oldu.

Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Kısacası: Diriliş finali, çok iyi anlar barındırsa da fazla düzenli bir şekilde toparlandı. Ama Dexter’ın yeniden “o” haline dönüşü, her şeye rağmen güçlü bir kapanış hissi verdi. İkinci sezonda görüşürüz.

Dexter Resurrection: Finalin Ardından

Get real time update about this post category directly on your device, subscribe now.

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...