Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri 42. İstanbul Film Festivali İzlenimleri #4: Ayna Ayna – Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu

42. İstanbul Film Festivali İzlenimleri #4: Ayna Ayna – Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu

Yazar: Tunahan İbiş

42. İstanbul Film Festivali İzlenimleri #4: Ayna Ayna – Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu

Herkese merhaba! 42. İstanbul Film Festivali’nden aktardığım izlenimlerime ulusal yarışma seçkisi ile devam ediyorum. Bugün Belmin Söylemez’in bir tiyatro ekibindeki üç kadını odağına aldığı Ayna Ayna’sını ve Barış Fert’in 90’larda bir yazılımın peşindeki kanlı koşuşturmayı anlattığı Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu’nu yazmaya çalıştım. İyi okumalar dilerim.

 

Ayna Ayna

Belmin Söylemez’in Şimdiki Zaman’dan beri beklenen ikinci uzun metrajı Ayna Ayna, nihayet Antalya’dan sonra İstanbul seyircisi ile buluştu. Film, bağımsız bir tiyatro ekibindeki üç kadının şehir hayatı içinde hayallerini gerçekleştirme yolculuklarını anlatıyor. Önceden de olduğu gibi Söylemez’in İstanbul’u kirli, boğucu ve capcanlı haliyle yaşamaya devam ediyor ve bu yüzden Ayna Ayna’nın herhalde festivale tematik anlamda en çok yakışan filmlerden biri olduğunu söylemek lazım. Gelin görün ki, kültürel temsilleri üzerine bu kadar kafa yoran filmin ülkece geldiğimiz yer hakkındaki duruşu, gördüğü her sinir bozucu şeyden sıyrılacak kadar diri ve seyircisine umut veren türden.

Film, İstanbul’da peşine takıldığı üç kadını ortak mekânlarda bambaşka şeyler ararlarken incecik bir ağ üzerinde topluyor. Şehrin kendi geçmişini bir üretim malzemesi haline getirirken yaşadığı kimlik değişimi, her bir karakteri öyle ya da böyle sınırlı bir geleceğin imkânlarına hapsediyor bir nevi. Senaryo bu tutsaklığın kaynağını değil, oradan kurtulma yollarını bulmaya çalışıyor. Sanırım Ayna Ayna’nın hem en büyük başarısı hem de ayağına en çok takılan zaafı tam olarak bu.

Söylemez, hiçbir şekilde karakterlerini birbirleriyle kesiştirmek üzerine çaba sergilemezken daha özgür bir hareket alanına kavuşmuş oluyor. Ancak buna rağmen bazen oldukça ayrıksı hissettiren bu arklar, güçlü ve sessiz bir direnişi sunduğu kadar bence aynı zamanda hikâye gelişimini de aynı oranda zayıflatıyor. Yine de Ayna Ayna’nın bende böyle bir izlenim bırakmasının sebebini zengin anlatısını yeterince keşfedemeyişim olduğunu düşünüyorum. Belki bir kez daha, mümkünse seçimlerden sonra daha taze bir gözle, izleyecek olsam politik atmosferine ait nüanslarını daha rahat bir şekilde yakalayabilirim. Benim göremediklerimi görmeniz dileğiyle.

 

Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu

Vultur, Çürük veya Değişik Zamanlar gibi kısalarından tanıyor olabileceğiniz Barış Fert, ilk uzun metrajı Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu’nun dünya prömiyerini festivalde gerçekleştirdi. Film, onca kirli iş yaptıktan sonra artık hissizleşmiş ve resmen bir suç makinesi haline gelmiş Deniz’in 90’lar İstanbul’unda bir yazılımın peşinde geçirdiği gününü anlatıyor. Fert’in bu hikâye içinde asıl ilgilendiği mevzu, sattıkları şeyden bihaber insanlarla dolu bir suç ağını taşa tutmak. En azından öyle olduğunu sanıyorum.

Maalesef ki, Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu’nun tamamı Tarantino özentisi “small talk” sahnelerinden ibaret. Filmin bu yapısının küçük küçük atışmalarla gerilimi artırmak üzerine kurulu olduğunu tahmin edebilirsiniz ancak Fert’in senaryosunun herhangi bir karakter dinamiğinden veya tansiyon kurma becerisinden nasibini almadığı bir gerçek. Üstüne üstlük sadece kaba ve manasız olmak için uğraşan bu sekanslar, synthwave müzikli ve reklam estetikli bir yürüme sahnesi ile kesilmedikçe hiçbir şekilde bitmek bilmiyor.

Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu, kendi ismiyle bile dalga geçen bir suç filmi parodisi olarak da pekâlâ işleyebilirdi bence. Tabii ancak “havalı” olmaya bu kadar zorlamasa, iyi bir şey yaptığına içten içe inanmasa mümkün olabilirdi böyle bir şey. Barış Fert, kısa filmlerinde yolunu bulmaya çalışırken de oldukça yalpalamıştı ama Değişik Zamanlar’da yönetmenlik becerilerini hafiften oturttuğunu hissetmiştim. O filmden sonra kara leke gibi bir ilk uzun metraj yapmak için sanıyorum ki ya fırsatı varken on üç yaşındayken düşlediği bir senaryoyu çekmek istedi ya da Can Evrenol’un açtığı “Türk usulü sinefil Amerikan filmi” kervanına katılmaya gereğinden fazla heveslendi. Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu’nun henüz ilk sayfasını okudunuz mu fenalaşacağınız senaryosunun başka ne gibi bir sebeple hayata geçmiş olduğuna dair siz de uzun uzun kafa yormak isterseniz bir hata yapıp 84 dakikanızı heba edebilirsiniz.

 

42. İstanbul Film Festivali İzlenimleri #4: Ayna Ayna – Ölüler İçin Yaşam Kılavuzu

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...