Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri 13. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali Altın Terazi Kısa Metraj Kurmaca Film Yarışması İzlenimleri

13. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali Altın Terazi Kısa Metraj Kurmaca Film Yarışması İzlenimleri

Yazar: Betül Aydoğan

13. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali Altın Terazi Kısa Metraj Kurmaca Film Yarışması İzlenimleri

13.Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali sayesinde temelinde adalet arayışı yatan birbirinden başarılı kısa filmleri izleme fırsatı buldum. Kısa film seçkisinde zaman zaman Ali Atay, Evden Duyal gibi tanıdık yüzler görmek mümkün. Seçkideki kısa filmlerin her biri için insanlığımızı derinden tetikleyen bir yerde durduklarını söyleyebilirim. İşte yaşadığımız dünyanın ne derece farkında olduğumuzu düşünmemizi sağlayan o kısa filmler:

Love Has Nothing To Do With (Sevmekle Alakası Yok)

İsrail, 2022 (15′)
Yön. Yotam Knispel

Suç ve Ceza Film Festivali yoluyla izlediğim ilk kısa film Yotam Knispel’in yönetmenliğindeki “Love Has Nothing To Do” filmi oldu. Yazar, yönetmen ve senaryo eğitmeni olan Yotam Knispel, daha önce de çeşitli film festivallerinde gösterilen birçok kısa film yapmış. Verdiği bir röportajda söylediğine göre kısa filmin hikayesine ilham olan bir haber yazısı okumuş ve aklından bir türlü çıkmayan bu haberi sonunda “Love Has Nothing To Do With” isminde bir kısa film aracıyla biz seyircilere ulaştırmış. 15 dakikalık bu kısa filmde zorlu bir durumla karşı karşıya kalan bir anne oğulun hikayesini izliyoruz. Rina adında bir annenin öğrencilerine taciz iddiasıyla suçlanan öğretmen oğlu Dean ile olan tereddütlü ilişkisini görüyoruz. Filmin başında sıcak bir yaz hikayesi izleyecekmişiz gibi hissettiren yönetmen, ilk sekansta uçuşan perdeler, sıcak tonlarda ferah bir ev ile seyirciyi karşılasa da daha sonra hiç beklemediği bir ev içi durumla karşı karşıya bırakıyor. Daha açılış sekansında aileye ait olduğunu anladığımız arabanın tekerinin başkaları tarafından patlatılmış olması, komşuların anne Rina ile konuşmaması bir şeylerin ters gittiğini hissettiriyor ancak durumu yine de anlayamıyoruz.

İlk sahnelerden itibaren anne ve oğulun arasında gerginlik, ev içinde hâkim olan korku ve tereddüt hissi seyirciyi sarsa da anne ve oğul ilişkisi genelde iyi şeyler anımsattığından iyi ve kötü hissetmek arasında tereddütlü bir yerde kalıyoruz. Olaylar çözümlendikçe Dean’in korkunç bir suçlamayla annesinin evinde ev hapsinde yargılanmayı bekleyen bir adam olduğunu anlıyoruz. Mahkemeden bir gün önce dört duvar arasında böyle korkunç bir gerçekle baş başa kalan Rina ve Dean zaman zaman gergin anlar yaşıyorlar. Fakat tüm bu durumların içinde bile onlar temelde birer anne ve oğul kimliğiyle bulunduklarından özellikle Dean karakterine annenin gözünden baktığımız için onu hep çocuk ruhlu ve masum olarak görüyoruz. Anne Rina, mahkemeden önceki bir gününde onu yanında durup durmayacağına karar vermek zorunda. Yönetmen, böyle gerilimli bir süreçte anne oğul ilişkisine bambaşka bir yerden bakmamızı sağlamış. Onların aralarındaki eşsiz bağın böyle kasvetli bir ortamda tereddüt çizgisinde yer alması filmi başarılı bir gergin drama filmi yapmış.

Yellow (Sarı)

Afganistan, Birleşik Krallık, 2023 (13′)
Yön. Elham Ehsas

Festivalde izlediğim ikinci film ise Elham Ehsas’ın “Yellow” adlı kısa filmi oldu. 10 yaşında Taliban’dan kaçan bir mülteci olan Elham, Londra’da ve zaman zaman Kabil’de yaşayan yazar ve yönetmen. Elham Esas “Yellow” adlı kısa filmiyle var olan acıları çok alışık olmadığımız bir dille tasvir ediyor. Taliban’ın eline geçen Afganistan’da yaşayan kadınlara yönelik ayrımcılığı anlatan Elham Esas, etkileyici bir filme imza atmış. Bu kısa film; Afganistan’da ilk tam vücut peçesini satın almak için Kabil’deki bir chadari mağazasına giren Laili’nin hikayesini anlatıyor. Filmde tercih edilen renkler bize bir rüya efektini anımsatıyor. Mutlu bir kadın izliyoruz. Laili, dükkandaki satıcı adamın patronundan gizlice bir enstrüman çalışını izliyor. Bu sırada yönetmen, arzunun çeşitli yollarla ifade edilişini bize gösteriyor. Laili’nin kendisine chadari seçerken dönmesi, kullanılan geleneksel müzikler ve özellikle uzun bakışmalar yoluyla arzunun somutlaşmasını izliyoruz. Bildiği renkleri kendi dilinden başka bir dille, İngilizce, yoluyla adama söyleyen Laili aslında kendi sevgi dilini gösteriyor. Artık adam ve kadın arasında ortak sevgili dili renkler oluyor. Böylesine renkli bir hikâyenin içindeyken dükkandaki televizyonda yayınlanan kara haber ise filmin tüm akışını değiştiriyor. Aralık 2022 itibariyle kızların okula gidişi, siyah kıyafet ya da chadari giyme zorunluluğu gibi kısıtlamaları duyan Laili, belirsiz geleceğiyle bir dükkânın ortasında karşı karşıya kalıyor. Ve sonunda bir türlü seçemediği chadariyi seçip, tüm dünyaya o dar, buğulu, yarı kör bırakan chadarinin içinden bakmak zorunda kalıyor. Ben de bu kısa film yoluyla kadınları kısıtlayan tüm bu düzensiz düzene dair düşünme ve sorumlu hissetme fırsatı bulduğumu söyleyebilirim. Tüm kadınların adalet arayışı adına bu filmin güzel şeyler ifade ettiğini söyleyebilirim.

Tek Yön

Türkiye, 2022 (20′)
Yön. Kerem Yükseloğlu & R. Hakan Arslan

Suç ve Ceza Film Festivali’nde izlediğim bir diğer kısa film de senaristliğini İpek Erden’in yönetmenliğini ise Hakan Arslan ve Kerem Yükseloğlu’nun yapmış olduğu “Tek Yön” filmiydi. Filmde Ali Atay, Rıza Akın, Murat Kılıç ve daha birçok başarılı oyuncuyu izleme şansı buldum. “Tek Yön” filmi “Vicdan” ve “Suç” gibi insanlığa yönelik temel kavramları sinemaya taşıyor. Ali Atay’ın canlandırdığı “Osman” karakteri atanamamış bir öğretmen olmasının yanında hayatında içinden çıkılamaz bir girdaba dönüşen kan davası ile savaşıyor. Babasının ölümüne neden olan bu davayı bitirmek üzere yola çıkıyor ancak bunu kendi isteğiyle değil amcasının zorlamasıyla yapmak zorunda. Daha açılış sekansında birini öldürmek zorunda olduğunu öğrenen Osman’ın hayatı tepe taklak olurken yönetmen de ters kullanılan bir plan tercih etmiş. Tercih edilen sinematografi ile anlatı paralel ilerliyor. Yönetmenler, görsel kodların gücünü; metafor, alegori ve imgeler yoluyla başarılı bir şekilde filme yansıtmış. Yol boyunca arabasına birçok farklı işler yapan otostopçuyu alan Osman, aslında üstlenmek istemediği bir vicdani yükten kaçmaya çalışıyor. Arabasına binen herkesten içten içe yardım istiyor. Yolun ortasında Osman’ın arabasının camına yapışan salyangoz da başarılı bir metafor barındırıyor. Özellikle sanat yapıtlarında bir imgeye tek bir anlam yüklemek oldukça zor ve anlamsız olacaktır. Çünkü her bireyin; toplumsal konumu, sanata bakışı, kültürel ve coğrafi sebepleri gibi daha birçok nedenden ötürü imgeyi algılayış biçimi farklılık gösterir. “Her imgede bir görme biçimi yatsa da bir imgeyi algılayışımız ya da değerlendirişimiz aynı zamanda görme biçimimize de bağlıdır.” (Berger, s. 10) Salyangoz sarmal bir yapıda kabuğu ile sonsuz bir döngülü bir görünüşe sahip. Osman’ın içinde bulunduğu durum ve gitmesi gereken “tek yön” fikri onu salyangozla yakın hissettiriyor. Diğer yandan salyangozlar yağmurlu havalarda kötü ve çamurlu günlerde ortaya çıkarlar. Osman’ın hayatında da işler sarpa sarmaya başladıktan sonra salyangozu görüyoruz. Bu anlamda onu öldürmemek için silecekleri bile açamayan Osman tabi ki bu cinayetten de kendini kurtarmayı başarıyor. Son aldığı otostopçu bir uyuşturucu taşıyıcısı olunca polislere elindeki çantayı kendisinin taşıdığını söyleyerek vicdanı rahat bir şekilde hapse girmeyi başarıyor. Bu başarılı kısa film, insan üzerine daha fazla düşünmemizi sağlıyor.

Transit

Irak, 2023 (16′)
Yön. Baqer Al-Rubaie

Baqer Al- Rubaie’nin yönettiği “Transit” filmi de festivalde izlediğim önemli kısa filmlerden biriydi. Savaş sırasında bir hastanede çalışan Yakub karakteri, belki de dünyadaki en zor görevlerden birini yapmaya çalışır. Onun görevi, savaş esnasında yakınları kaybolan ailelerin telefonlarını açıp listeden kontrol ettikten sonra ölü,sağ veya tespit edilememiş kimlikler arasında olduğunu iletmek. Arka bahçede binlerce ölünün bulunduğu bu hastanede bomba sesleri ve elektrik kesintileri içindeki Yakub’u izliyoruz. Yakub’un içinde bulunduğu devasa bir liste arşivinden anlıyoruz ki ölü sayısı korkunç derecede fazla. Yakub’un bu zorlu işinde yapması gerekeni yapamıyor oluşu çok anlaşılır. İnsanlara ölülerinin ismini vermekten korkuyor. Tüm bu zorlu sürecin içinde telefon hatlarındaki karışıklık sebebiyle flörtleşen bir çiftin konuşmasını dinlemek zorunda kalan Yakub’un ilk ve tek gülümsemesini görüyoruz. İyi şeylere olan hasretini anlıyoruz o buruk gülümsemeden. Savaşın yıkıcı etkilerini bir hastane çalışanı üzerinden görüp izlemek oldukça ağır bir deneyim oluyor seyirciler için.

Dielli

Kosova, Çek Cumhuriyeti, 2023 (20′)
Yön. Dritero Mehmetaj

Dritero Mehmetaj tarafından yönetilen Dielli festivalde izlediğim başarılı kısa filmlerden biriydi. Bizi dramatik bir baba oğul ilişkisi ile karşı karşıya bırakan “Dielli” filmin adını ana karakteri Dielli’den alıyor. Alkolik bir babaya sahip olan Dielli, babasının durumunu düzeltmek için büyük bir çaba sarf ediyor. Daha önceden babasına olan sinirinden dolayı babasının arabasına zarar veren Dielli de bir tür ceza olarak kütüphaneye gitmek zorunda. Babası da oğluna verdiği sözler yoluyla alkolü bıraktığını iddia ediyor. Bu baba- oğul anlaşmasında her şey yolunda gibi gözükürken babasının tekrar alkole başladığını anlayan Dielli babasına sinirleniyor ve büyük bir kavga etmeye başlıyorlar. Kavganın sonucunda ise baba oğluna vuruyor ve çocuğun yüzü kan içinde kalıyor. Bu ikili ilişkide ergenlik yaşlarındaki bir çocuğun omuzlarındaki yükle nasıl başa çıktığını izliyoruz. Bu kısa film yoluyla aile dinamiklerinin zaman zaman ne kadar yıpratıcı bir hal alabileceğini de görmüş oluyoruz. Bu anlamda yönetmenin bir çocuk oyuncuyla oyuncu yönetimi anlamında iyi çalıştığını söyleyebiliriz. Kısa filmlerde görmeye alışık olduğumuz oyunculuğun dışında daha gerçekçi bir performans ile karşı karşıya kalıyoruz.

Baycotte (Boykot)

İran, 2023 (13′)
Yön. Amin Rafiei Khameneh

Baycotte filmi ise Amin Rafiei Khame tarafından yönetilen bir kısa dram filmi. İzlerken dakikaların ağırlaştığı bir film. Filmde işlenen konu itibariyle zaman zaman izlediğiniz sahnelerin ağırlığını kaldıramayabiliyorsunuz. İran’ın bazı bölgelerindeki yoksulluğu bir çocuk üzerinden sunan film zengin- yoksul ayrımını somutlaştırmış. Babası hapishanede olan Arash bir oto tamircide çalışmak zorunda. İlk sekansa bir arabanın altında gördüğümüz Arash, filmin ilerleyen sahnelerinde de konum olarak aşağılarda konumlandırılmış. Açılış sahnesinde patronu oğluna aldığı PlayStation’a 30.000 ödediğinden bahsediyor ancak babasını hapse ziyarete gideceğini söyleyen Arash’a para vermiyor. Kendisi gibi yoksul bir kız çocuğu olan Setayesh ise okul çıkışlarında enstrümanıyla sokakta şarkı söylemek zorunda. Bu iki çocuğun arasındaki iletişim daha çok nasıl yemek yapılır gibi yaşam sıkıntılarıyla ilgili. İran’daki yoksulluğu en gerçekçi haliyle tasvir eden “Baycotte” filmi de insanlık adına sorumluluk hissetmemizi sağlıyor.

Yolda

Türkiye, 2023 (17′)
Yön. Özge Uçar Çığşar

Özge Uçar Çığşar’ın yönettiği “Yolda” filmi de kadın hakları adına çok önemli bir kısa film. Film, Stlvia Path’ın “Bir yerlerde mutlu birileri var mı? Bir hayal aleminde ya da kendilerinin ya da başka birinin yarattığı yalanın içinde yaşamıyorlarsa şayet, hayır..” alıntısıyla başlıyor. Tüm bu sözler film akışında anlam buluyor. Kendi içinde üç parta ayrılan kısa film part2’te “çatışma” part3’te ise “yüzleşme” ile son buluyor. Hamile bir kadının Hakan isminde bir erkeği telefonla konuşarak ikna etmeye çalışmasıyla başlıyor. Daha sonradan bu görüntüyü Aysun isminde bir çocuğun çektiğini anlıyoruz. Fotoğraf makinelerine ve video kameralara tutkulu olan Aysun, ilk olarak teyzesinin verdiği kamerayla çektiği video, dönüm noktası oluyor. Gelecekteki haliyle yönetmen olduğunu anladığımız Aysun’a bir gün “veda” isimli bir kaset geliyor ve çocuk Aysun’un çektiği video kaydı izliyoruz kısa film boyunca. Muhafazakâr Anadolulu bir aileden gelen Aysun’un ablası yıllar önce evi terk etmiş ve babasının cenazesine geliyor. Aslında köyü, zorla evlendirildiği Orhan’dan canını kurtarmak için kaçmış. Cenazeden sonra annesini ve kız kardeşi Aysun’u İstanbul’a götürürken başlarına büyük olaylar geliyor. Yolda arabaları bozulunca eski eş Orhan silahla saldırıyor ancak kargaşada Orhan’ın kendisi ölüyor. Neyse ki çocuk Aysun tüm bunları video kaydına alıyor. Yıllar sonra ablasından “Yaşadıklarımızı anlat, sesimizi duyur” notuyla gelen bu kaseti izliyor Aysun. Hikâyenin başından sonuna yol boyunca var olma mücadelesi veren bir kadının hikayesini izliyoruz. Topluma ayna tutan “yolda” isimli kısa film var olmaya çalışan tüm kadınların sesi oluyor.

Teamül

Türkiye, 2023 (15′)
Yön. Ali Rıza Bayazıt

Ali Rıza Bayazıt’ın çekmiş olduğu “Teamül” isimli kısa film festivaldeki diğer kısa filmlere göre biraz daha gülümsememize sebep olan ve daha pozitif diyebileceğim bir filmdi. Eski Türkiye’deki esnaf kültürünü ve esnaf dayanışmasını değişik açılardan sinemaya taşıyan bir kısa film: Teamül. Hurdacı Selim’in bir gün cuma namazına gitmek için el tezgahını terzi Adem’e emanet etmesiyle başlıyor kısa film. Terzi Adem hiç tanımadığı bir adam için elindeki kumaşlardan el tezgahının üzerini örtüyor ve el tezgahını zabıtadan koruyor. Bunun üzerine Selimden tek bir iyilik istiyor kuyruğu kesik bacağı kırık kediye görürse ona haber vermesini. Günlerce kuyruğu kesik kediyi arayan Selim tam kediyi bulmuş terzi Adem’e haber verecekken diğer esnaflardan Adem’in öldüğünü öğreniyor. Caminin müezzini, terzi Adem gayrimüslim olduğundan ölüm anonsunu yapmayı reddediyor. Bunun üzerin Hurdacı Selim eskicilik yaparken kullandığı megafon ile tüm köyü dolaşıp Adem’in yaptığı iyiliği karşılıksız bırakmıyor. Gayrimüslim ayrımcılığı içinde böyle dostluk ve hoşgörü içeren bir hikâyeyi izlemek çok iyi hissettiriyor.

Ben Sen O Biz Siz Onlar

Türkiye, 2023 (4′)
Yön. Sevin Yaman

Sevin Yaman’ın kısa filmi “Ben Sen O Biz Siz Onlar” festivaldeki diğer filmlere göre daha deneysel kalıyor. Film adındaki gibi toplam 6 parttan oluşuyor. “Ben” olarak adlandırılan ilk kısımda jump cut ile birçok farklı görüntünün üst üste koyulduğunu görüyoruz. Arkadan gelen ses ile görüntüler film akışında anlam kazanmaya başlıyor. İkinci kısım ise “Sen” olarak adlandırılmış. Bu kısımda artık bir kadın tecavüzünü izlediğimizi anlıyoruz ve parçalar yerine oturuyor. Başarılı ses tasarımı ve jump cut, Sevin Yaman’ın özgün planlarıyla birleşince oldukça çarpıcı bir kısa film çıkmış ortaya. Son partlar olan “O,Biz, Siz, Onlar” partlarında ise daha çok genel kitle açısından kadına ve erkeğe olan bakışa dair bazı açılımları görüyoruz. Ülkemizin gerçeği olan Tecavüz vakalarında maalesef hala sıkça duyduğumuz “Zaten bakire değildi” “Bağırmıyorsa rızası vardır.” gibi acı cümleleri filmde dış ses olarak duyuyoruz. Sinematografinin anlatıyı beslediği bu kısa film bizi derin düşünmeye ve artık bir şeyler adına sorumluluk almaya itiyor.

13. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali Altın Terazi Kısa Metraj Kurmaca Film Yarışması İzlenimleri

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...