Wicked: For Good: İyiden Kötüye, Oz’dan Yoza Rengârenk Bir Katalog
İlk kısmını geçen yıl izlediğimiz Wicked’ın devam filmi Wicked: For Good, geçtiğimiz salı Türkiye’deki basın gösterimini yaptı ve bu cuma da vizyon izleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor. Jon M. Chu’nun çoğunlukla aynı isimli Broadway müzikalinden olmak üzere klasik The Wizard of Oz metinlerinden de esinlenerek oluşturduğu filmlerin büyülü hikâyesi tamamlanırken, başrollerde yeniden Ariana Grande ve Cynthia Erivo’yu izliyoruz.
İlk film, doğuştan yeşil ten rengine sahip olan Elphaba’nın (Erivo), “Batı’nın Kötü Cadısı’’ olarak lanse edilmesine varan çarpık karakter inşasına şahit olmamızla ve onun, korkunç sonuçları olan yanlış bir büyüyü gerçekleştirdikten sonra Oz Büyücüsü’nün şatosundaki maymun muhafızların hedefi hâline gelmesiyle sona ermişti. Bunun sonucunda da Elphaba’nın, efsanevi büyü kitabı Grimmerie’yi beraberinde götürerek kayıplara karışmasını izlemiştik.
Bu hareketiyle, hâlihazırda kendisine biçilmiş kötü itibarı pekiştirerek tüm Oz halkının gözünde bir cadıya, dolayısıyla da otomatik bir korku nesnesine ve düşmana dönüşmüş olduğuna ikinci filmin açılış sahnesinde tanık oluyoruz. Ancak ilk filmin açılış kısmındaki flashforward sahnesinde de Batı’nın Kötü Cadısı’nın, yani Elphaba’nın öldüğünün kutlamalar eşliğinde duyurulduğuna şahit olmuştuk.
Haliyle, olayların nasıl bu noktaya geldiğini ve Elphaba’nın ölümü karşısında dostu Glinda’nın (Grande) soğukkanlılığının altında yatan gerçekleri anlamaya çalışan seyirci bu filmi büyük bir merak ve heyecanla bekliyordu. Müzikal oyuna aşina olan seyirciler için filmde pek olağanüstü sürpriz gelişmeler yaşanmıyor çünkü Chu, filmi müzikalle olabildiğince paralel bir şekilde perdeye uyarlıyor.
Wicked: For Good: İyiden Kötüye, Oz’dan Yoza Rengârenk Bir Katalog
Devam filmi Wicked: For Good’u hem senaryoyu hem de karakterleri merkeze alarak ilk filmle karşılaştıracak şekilde değerlendirmek istiyorum. Bana kalırsa, devam filmi teknik açılardan neredeyse ilk filmle aynı seviyede ilerlese de bu kez senaryo kesinlikle daha tatmin ediciydi. Sanıyorum ki bu, teatral bir eserin uyarlaması olduğu için hem senaryonun hem de karakterlerin derinlik kazanmasına çok fazla olanak tanımıyor.
Wicked: For Good adına konuştuğumuzda, özellikle ana karakterlerden biri olan Glinda’ya bakınca, ilk filmdekiyle devam filmindeki Glinda arasında ciddi bir uçurum var ki bunu tamamen karakter gelişimini övmek amacıyla söylüyorum. Wicked’da son derece bencil, duyarsız ve yüzeysel bir kişilikle karşımıza çıktıktan sonra Shiz’de beraberinde dolaşan “minyonları’’ dışında birkaç gerçek arkadaş edinmesiyle bu karakter gelişiminin sinyalleri ufak ufak verilmişti aslında.
Wicked: For Good: İyiden Kötüye, Oz’dan Yoza Rengârenk Bir Katalog
Devam filminde bunun gerçekleşmesini izlemek, özellikle finale yaklaşırken oldukça keyifliydi. Yıllar geçerken yaşadığı büyük hayal kırıklıkları ve kalp kırıkları sonrasında pembe baloncuğunun dışına çıkarak gerçek dünyayla yüzleşmesi ve olgunlaşması her ne kadar fazla açık bir şekilde gösterilse de hem Elphaba’yla bağı hem de gerçeklerin gitgide daha sert biçimde yüzüne vurması sayesinde bu pırıl pırıl illüzyonun bir noktada dağılması ve Glinda’nın “iyi’’ olmanın ne kadar kırılgan ve politik bir mevzu olduğunu fark etmesi karakteri seyircinin gözünde çok daha insani kılıyor ve seyircinin kalbinde onun için daha başka bir sevgi ve anlayış alanı açıyor.
Wicked: For Good: İyiden Kötüye, Oz’dan Yoza Rengârenk Bir Katalog
Görünüşünden dolayı her zaman önyargıyla konumlandırılan ve yanlış anlaşılmasına bağlı olarak seyircinin gözünde kurbanlaştırılan Elphaba baştan beri çok sevilse de ikinci filmde onun hikâyesi de bambaşka bir ağırlık kazanıyor. Kaderini kabul etmekle kendi kaderini yazma çabası arasında denge kurmaya çalışan karakterin elinde bulunan Grimmerie kitabı da ona bahşettiği bilgeliğin yanında büyük sorumluluklar getiriyor.
Elphaba çok güçlü bir büyücü olmasının yanında bu güçlerinin farkındalığını ve kontrolünü tam olarak edinmiş değil. Bunun yanında tüm dünyanın kendisine sırt çevirmiş ve kelimenin tam anlamıyla bir cadı avının hedefi hâline gelmiş olmasına rağmen özlük hakları ellerinden alınarak bastırılmaya, sürgün edilmeye çalışılan hayvanların hakları konusundaki özverili, ahlaki duruşu seyirciyi kendisine hayran bırakıyor. Taşıdığı vicdani sorumluluk duygusu ve gösterdiği cesaret onunla kurduğumuz bağı güçlendirirken trajik kaderine tanıklık etmeyi daha zor ama anlamlı kılıyor.
Wicked: For Good: İyiden Kötüye, Oz’dan Yoza Rengârenk Bir Katalog
Jonathan Bailey’nin hayat verdiği Fiyero ise her ne kadar karakter gelişimine işaret eden bazı ipuçları yerleştirilmiş olsa da Wicked’da daha belirsiz bir profil çiziyordu ve motivasyonu tam olarak açığa çıkmamıştı. Bu karakterin devam filminde şefkatli ve rasyonel biri olarak ön plana çıkması ve Elphaba ile Glinda arasındaki gerilimli, karmaşık ilişkide dengeleyici bir rol üstlenmesi hem senaryoya aktif bir katkı sunuyor hem de seyirciye daha anlaşılabilir bir figür sağlıyor.
Bunun yanında, ilk filme kıyasla tamamen zıt bir dönüşüme uğrayan bazı karakterler de var ve buna en şaşırtıcı örneklerden biri Wicked’da Elphaba’nın masum ve sevecen kardeşi olarak tanıdığımız Nessarose (Marissa Bode). İlk filmde pasif ve gölgede kalmış olan karakter, sonuçlarından habersiz bir şekilde karanlık tarafa göz kırpıyor ancak durum sadece kendi çıkarlarından ibaret değil.
Ablası Elphaba gibi onu da “cadılaştırmalarından’’ büyük bir korku duyan Nessarose’un bu duruşu bir noktaya kadar anlaşılabilir olsa da karakterin tutarsız ve düşüncesiz eylemleri onu beklenmedik şekilde sevimsiz bir figüre dönüştürüyor.
Wicked: For Good: İyiden Kötüye, Oz’dan Yoza Rengârenk Bir Katalog
İlk filmle kıyasladığımda daha olumlu bulduğum bir diğer önemli değişiklik de Büyücü Oz (Jeff Goldblum) ile ana karakterler yani cadılar arasındaki etkileşim. Bu evrenin kurucusu olan efsanevi yazar L. Frank Baum’un The Wonderful Wizard of Oz romanını okuyanlar veya 1939 yapımı The Wizard of Oz filmini izleyenler bu görüşüme katılacaklardır. Her ne kadar Broadway müzikalinin yazarı Winnie Holzman ve yönetmen Chu bu hikâyeyi bambaşka bir perspektiften ele alıp karakter merkezini tamamen farklılaştırsa da Oz Büyücüsü sadece bir sahtekâr olarak çizilmek için fazla önemli bir karakterdir. Tam anlamıyla bir antagonist olmasına rağmen klasik hikâyede bu evrenin atan kalbi; karakterlerin duygusal gelişimlerini doğrudan etkileyen merkezi bir figürdür.
Wicked: For Good: İyiden Kötüye, Oz’dan Yoza Rengârenk Bir Katalog
Dolayısıyla Wicked’da Oz ve Elphaba arasındaki karşılaşma ve yüzleşme sahneleri fazla hızlı gelişmiş ve karakterin önemi biraz arka planda bırakılmıştı bana kalırsa. Bu kez ikilinin iletişimi daha sağlıklı ele alınıyor ve bu eksiklik biraz olsun gideriliyor; Oz Büyücüsü’nün diğer karakterlerin içsel çatışmalarına ayna tutan ve karar mekanizmalarında doğrudan etkili bir figür olduğu hissediliyor. Yani filmdeki tüm karakterlere daha ayrıntılı odaklanılması, devam filmini Wicked’dan ayıran oldukça hoş bir ayrıntı hâline geliyor.
Filmin en çok hoşuma giden yanlarından biri de yalnızca karakterlerin kişisel dönüşümlerine odaklanmayıp ilk filme kıyasla politik alt metinlerde oldukça somut bir derinleşmeye gidilmiş olması. Wicked: For Good, hayvanların bir grup olarak sistematik şekilde baskılanması ve sessizleştirilmesi üzerinden hem çevresel hem de postkolonyal perspektiflerden okumalara olanak sağlıyor.
Örneğin Oz Büyücüsü’nün tarihin kimin elinde nasıl yeniden yazılabileceğine işaret ettiği uzun monoloğu bana doğrudan “counter-memory’’ kavramını hatırlatıyor. Madame Morrible başta olmak üzere Oz’a yakın kişilerin sıkça medya manipülasyonuna başvurmaları, Zümrüt Şehir’in olanca görkemiyle gizlenen baskıcı düzeninin aslında ne kadar kırılgan bir yanılsamaya dayandığını doğruluyor.
Wicked: For Good: İyiden Kötüye, Oz’dan Yoza Rengârenk Bir Katalog
Gücü elinde bulunduran kişilerin temelde bir “öteki’’ yaratarak kimin “iyi”, kimin “kötü’’ olduğuna karar verdiği bu iktidar mekanizmasında gerçekler sürekli olarak yeniden çerçeveleniyor ve Oz halkı da bu kurgulanmış anlatıları sorgulamadan benimsemek durumunda kalıyor. Böylelikle hikâye tamamen kişisel bir anlatı olmaktan çıkarak toplumsal hafızaya dair bir eleştiri sunmuş oluyor.
L. Frank Baum’un 1900’de yarattığı masalsı evrenin günümüzde bu şekilde çağdaş bir altyapı sağlanarak yeniden üretilmesi de bu “remake’’i anlamlı kılan unsurlardan biri oluyor. Chu’nun Baum’un klasik evrenine duyduğu saygı Wicked: For Good’da güçlü bir şekilde hissediliyor. Dorothy Gale ve arkadaşları Toto, Teneke Adam, Ürkek Aslan ve Korkuluk’un bu filme özgün bir anlatımla dâhil olmaları ve ikonik kırmızı pabuçlarla Sarı Tuğlalı Yol’un da unutulmaması benim için ayrı bir anlam taşıyor.
Çünkü The Wizard of Oz, benim okumaya olan ilgimi gerçekten keşfettiğim ilk roman olduğu gibi bugün aynı heyecan ve tutkuyla edebiyatla bağ kurmamın başlangıç noktası olarak kabul edilebilir. Henüz ikinci sınıfa giderken bir yılbaşı çekilişi vesilesiyle elime geçen bu kitabın sayfa sayısına bakıp önce dehşete kapılmış olmam, hikâyenin bağlamında değerlendirince oldukça ironik ve tatlı bir tesadüf gibi geliyor.
Wicked: For Good: İyiden Kötüye, Oz’dan Yoza Rengârenk Bir Katalog
Bu yüzden Jon M. Chu’nun hem Baum’un evrenine hem de Victor Fleming’in sinemada Technicolor kullanımını unutulmaz bir şekilde sunduğu öncül The Wizard of Oz (1939) filmine olan sadakati doğrultusunda Dorothy ve arkadaşlarının küçük ama yerli yerinde dokunuşlarla dâhil edilmesi benim için nostaljik hissettirmenin de ötesinde dairesel bir tamamlanma duygusu yaratıyor.
Teknik detaylara baktığımızda da Wicked: For Good’u kesinlikle ilk filme tercih ediyorum. Müzikal sahnelerin akışı Wicked’dakinden daha doğal ilerlediği için izleyici açısından fazla zorlayıcı hissettirmiyor. Özellikle Cynthia Erivo’nun seslendirdiği “No Place Like Home’’ ve “No Good Deed”, Ariana’nın seslendirdiği “The Girl in the Bubble’’ ve son olarak birlikte söyledikleri “For Good’’ şarkısı hem karakterlerin duygusal enerjisini hem de anlatının temposunu pürüzsüz biçimde destekler nitelikte aktarılıyor.
Wicked: For Good: İyiden Kötüye, Oz’dan Yoza Rengârenk Bir Katalog
Maksimalist set dizaynı yer yer fazla yoğun ve yorucu olabiliyor ve bazen çok fazla dikkat çekici detayın göz önünde olması karakterlerin ön plana çıkmasının önünde engel oluşturabiliyor. Renk paleti ve dekorasyon estetik olarak dikkat çekici olsa da izleyicinin dikkat süresi açısından bir noktada güç gerektiren bir unsur hâline gelebiliyor. Özellikle fazla hareketli sahnelerde bu durum izleyici deneyimini olumsuz etkiliyor.
Yine de özellikle müzikal sahnelerdeki duygusal iniş çıkışların organik şekilde sergilenmesine gösterilen özen, bu yoğun ve yorucu görselliğin önüne geçmeyi başararak izleme deneyimini tatmin edici kılıyor.
Sonuç olarak her ne kadar Wicked: For Good derin bir sinematik şaheser olmaya uzak bir film olsa da kendi sınıfında oldukça tatlı ve nostaljik bir deneyim vadeden bir yapım. Özellikle ana karakterlerin dönüşümlerindeki samimiyetle ön plana çıkan devam filmi izleyiciye keyifli ve eğlenceli bir vakit geçirme fırsatı sunuyor. Ekranom okurlarının bu enerjik ve canlı dünyayı kesinlikle sinema perdesinde deneyimlemelerini tavsiye ediyorum.
Sonraki yazılarda görüşmek üzere!