The Bondsman: Konusu İyi Aktarımı Vasat
Prime Video’nun yeni dizisi olarak karşımıza çıkan The Bondsman, bir yandan bizlere aile bağlarının derinliğinden bahsederken, diğer yandan insanın içinde barındırdığı bencil ve günahkâr tarafları ironiyle sunan bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. 4 Nisan’da platformda gösterime giren dizinin her bir bölümü ortalama 30 dakikadan oluşuyor. Dizi, 8 bölümden oluşuyor. Korku türünde karşımıza çıkan yapımda tanıdık yüzlerin yanı sıra yeni yüzler de yer alıyor.
Başrolde bizleri Hub Halloran rolüyle Kevin Bacon karşılıyor. Kendisini Leave The World Behind ya da Apollo 13 filmlerinden tanıyor olabilirsiniz. Hub’un annesi rolünü üstlenen Beth Grant ise Kitty rolüyle karşımıza çıkıyor. Kendisi Donnie Darko ve Chucky 2 gibi yapımlarda rol almış. Yeni yüzler olarak da Jennifer Nettles, Maxwell Jenkins ve Jolene Purdy gibi isimleri sayabilirim. Maxwell Jenkins’i daha önce Sense8, Arcadian ve Reacher gibi yapımları izlemiş olanlar tanıyacaktır. Ancak benim için kendisi yeni bir yüz.
Dizi, konusunu ilk okuduğumda beni heyecanlandırmıştı. Ancak izledikçe konu aktarımının o kadar da iyi olmadığını söyleyebilirim. Doğaüstü bir konuya sahip olan dizi, ödül avcısı olarak yaşamını sürdüren Hub’un, öldükten sonra şeytan tarafından dünyaya geri döndürülmesini ve cehennemden kaçan iblisler için bir iblis avcısı olarak görevlendirilmesini konu alıyor. Konu bakımından bizlere vadedilen içeriğin ortalamanın altında sunulduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Bana göre oyunculuklar ortalamaydı. Çoğu kısımda vasata kaymış demek daha doğru olur. Karakterlerin dizideki hikâyeleri bir nebze de olsa iyi anlatılmıştı. Özellikle başrol olarak sunulan Hub karakteri… Hub karakterini biraz incelemek gerekirse; annesiyle birlikte yaşayan Hub, daha öncesinde evli biriymiş ve eşiyle beraber country müziği yapıyormuş. Müziği bıraktıktan sonraki dönemde boşanmış. Ayrıca kendisinin bir de oğlu var. Aile bağlarına oldukça önem veren ve fedakâr bir karakter olarak izleyiciye sunulan Hub, bir yandan da bencilliğiyle öne çıkıyor. Ne kadar fedakâr bir karakter olarak sunulsa da insanın içinde var olan bencil taraf da vurgulanarak gösteriliyor. Bir madalyonun iki yüzü gibi…
Bazı kısımlarda cevapsız bırakılmış sorular vardı. Mesela Hub neden geri gönderildi? İblis avcısı olarak geri gönderilmenin bir kriteri var mı? Neden iblisler sadece kafalarından aldıkları hasarla ölüyorlar? gibi sorular yanıtlanmamıştı. Ayrıca verilen beş kenarlı pentagramın beşinci kenarının hangi element olarak sunulduğu da diğer boşluklardan biri oldu. Eklemek istediğim bir diğer nokta da şu: İblisler insan bedenine girmeden önce seçtikleri kişileri öldürmek zorunda. Bu, diziyi daha önce izlediğimiz iblis temalı yapımlardan ayıran bir detay. Ancak bu davranışın nedeni dizide açıkça belirtilmemiş.
Dizinin iyi yönlerinden biri de müzik kullanımıydı. Özellikle The Cranberries’in Dreams şarkısının çaldığı sahnedeki uyum ve tezatlık gerçekten güzeldi. Genel olarak country tarzında müzikler kullanılmıştı ve yaşanılan çevreyle bir uyum sağlıyordu. Ancak görsel kullanım ve efektler vasat kalmıştı. Özellikle iblislerin ortaya çıktığı kısımları biraz hızlı geçtiğimi söyleyebilirim. Daha etkileyici görsel efektlere sahip iblis temalı yapımlar izlediğimi söylemeliyim.
Genel olarak toparlamam gerekirse, ben diziyi ortalamanın altında buldum. Verilen akış, anlatım ve oyunculuklar diziyi kurtaramamış. Oysa konusu ilgi çekici. Bölüm sürelerinin 30 dakika olması izlenebilirlik açısından olumlu bir özellik. Ancak izlenebilir olması için birçok açıdan geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca son bölümde ikinci sezona göz kırpılmış. Ancak izlenir mi, tam bir muamma. Ben açıkçası vakit kaybı olarak gördüm. İzlemenizi tavsiye etmem. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…
The Bondsman: Konusu İyi Aktarımı Vasat