Anasayfa İncelemelerBelgesel İncelemeleri Return Of The King: Yükselmek İçin Kendi Sesini Bulmalısın

Return Of The King: Yükselmek İçin Kendi Sesini Bulmalısın

Yazar: Ömer Acıoğlu

Return Of The King: Yükselmek İçin Kendi Sesini Bulmalısın

Return of the King: The Fall and Rise of Elvis Presley, Elvis Presley’nin kariyerindeki en riskli (Elvis’in kariyerini etkileyecek bir iş) işlerinden biri olan Comeback Special ’68 programının hazırlığını ve program öncesinde Elvis’in inişli çıkışlı kariyerini gözler önüne seriyor. Jason Hehir’in yönetmenliğini üstlendiği bu belgesel, Netflix üzerinden izlenebiliyor. Eğer sıkı bir Elvis hayranı ve Rock & Roll müziğini seven biriyseniz ve en önemlisi Elvis’i ve Rock & Roll türünü merak ediyorsanız, bu filmi 7’den 70’e herkes gönül rahatlığıyla izleyebilir. Bu belgeselde sadece Elvis’i değil, aynı zamanda Billy Corgan, Conan O’Brien, Bruce Springsteen, Elvis’in eski eşi Priscilla Presley ve Elvis (2022) filminin yönetmeni Baz Luhrmann’ı görebileceksiniz. Yazının ilerleyen bölümlerinde, röportajlarda eksik bir kişiden bahsedeceğim.

Belgesel, Elvis’in Comeback Special ’68 programı için yıllar sonra seyirci karşısına çıkmaya çalışmasıyla açılıyor. Ağır kamera hareketleri ve yavaş çekimleriyle Elvis’in o gerginliğini bize geçirmeyi başarıyor. Ancak bu açılışı bize göstermiyor ve tam o anda, bizi 1950’lerin başına götürüyor. 1950’li yıllar, Amerikan tarihi açısından en çalkantılı yıllardan biridir, çünkü Amerika o yıllarda Sovyetler Birliği ile bir Soğuk Savaş içerisindedir. Aynı zamanda Rock’n Roll isimli müzik türünün doğduğu yıllardır. Rock’n Roll, Amerikan folk müziği olarak sayabileceğimiz Country ile Gospel müziğinin birleşiminden doğan bir müzik türüdür. Elvis, Rock’n Roll müziğinin en popüler ve en sevilen şarkıcılarından biridir. Üstelik, Elvis ve Rock’n Roll türü sayesinde müzik artık gençlere de hitap etmeye başlamıştır. Albay Tom Parker ile anlaşmasıyla, sadece Rock’n Roll türünün değil, Amerika’nın en ünlü müzisyeni olmuştur. Ta ki, Berlin Duvarı ile bölünmüş Almanya’da askerlik yapana kadar. Bu dönemin ardından Elvis’in anlaşmazlıklarına, isteksizliğine, suistimallere, evliliğine ve kendi arzularının yanı sıra, dünyanın değişen kültürü ve müzik zevklerine şahit oluruz. Bunları hem röportaj verenlerin hem de Elvis’in kendisinden dinleriz.

Elvis’in bu belgeseli, görsellik açısından yüzlerce arşiv görüntüsü ve Elvis’in oynadığı filmlerden alınan sahneler, röportaj çekimleri ve sahne arkasındaki enstrümanların yavaş çekimleriyle dikkat çekiyor. Filmde enstrümanlar üzerinden yapılan yavaş çekimler, filme ilgimizi çekerken Elvis’in aslında ne yapmak ve kim olmak istediğini de görsel bir dille anlatıyor. Ayrıca, 1968 yılındaki konserde büyük harflerle yazılmış Elvis yazısı ise gerçekten üzerinde konuşulması gereken başka bir unsur. Müzikte bir kral olduğunu belki de bu yazı ile görmemiz mümkün olabiliyor. Müzik dünyası ne kadar değişirse değişsin.

Filmdeki röportajlar konusunda bazı eksiklikler göze çarpıyor. Başta eski eşi Priscilla Presley ve Elvis filminin yönetmeni Baz Luhrmann olmak üzere, Elvis’i tanıyan, onunla çalışan herkesin ağzından Elvis hakkında çarpıcı gerçekleri dinleriz. İsyankarlıklarını, pişmanlıklarını, kendisine yapılan büyük baskıları hiç geçiştirmeden anlatırlar. Ancak eksik olan kısım, Priscilla’nın hayatını ve Elvis ile olan evliliğini anlatan Priscilla (2023) filminin yönetmeni Sofia Coppola’nın bu belgeselde yer almaması. Evet, Sofia Coppola, Elvis’in hayatını değil Priscilla’nın hayatını anlattı, ama en azından onun da gözünden Elvis’in hayatını biraz duymak isterdik. Ki Coppola sayesinde, farklı yönlerini de duyardık.

Bir de filmin müzikleri gerçekten kulağınızın pasını siliyor. Özellikle Elvis’e ve Rock’n Roll türüne aşinaysanız, bu filmde dinlemekten keyif alacağınız parçalar var. Elvis Presley’nin “Jailhouse Rock”, “Can’t Help Falling in Love”, “Blue Hawaii”, “Blue Suede Shoes” gibi parçalarının yanı sıra, Chuck Berry ve The Beatles gibi ünlü müzisyenlerin şarkılarını da duyacaksınız. Eğer büyüklerimizden Elvis’i dinlemiş olanlar varsa, onlarla birlikte geçmişi yad edebilirsiniz.

İzniniz olursa yavaşça toparlamaya geçiyorum. Return of the King: The Fall and Rise of Elvis Presley, oldukça düzgün, başarılı ve etkileyici bir belgesel olmuş. Yükselişi, düşüşü ve en önemlisi de yeniden ayağa kalkışı abartısız bir şekilde anlatıyor. Son iki yıl içinde kurmaca yapımlar sayesinde Elvis Presley’i yeniden görmenin ardından, bu belgesel ile gerçek arşiv görüntüleri eşliğinde onu izlemek çok hoş oldu. Şaka bir yana, belgeselde gösterilen görüntülerin Elvis filminde izlediklerimize çok benzer olduğunu da söylemeden geçmeyeyim. Bu belgesel Netflix’te, hepinize şimdiden iyi seyirler dilerim.

Return Of The King: Yükselmek İçin Kendi Sesini Bulmalısın

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...