Prey: Avcı Geri Döndü
2018 yılında vizyona giren, Shane Black’in yönettiği The Predator’un yarattığı büyük hayal kırıklığının ardından 2022 yılında Dan Trachtenberg yönetmenliğinde şansını bir kez daha deneyen Predator serisi bu kez şeytanın bacağını kırmayı başarmış. Prey, seriyi hem köklerine geri döndürürken, hem de seriye yeni giriş yapmak isteyenler için mükemmel bir başlangıç filmi olmuş. Diğer filmlerinin aksine sinemalarda vizyona girmeyen Prey, direkt olarak Hulu üzerinden yayınlanmış.
Predator serisinin öncesini anlatan Prey bizi 1700’lü yılların başında, Komançi’lerin yaşadığı Büyük Ovalara(Great Plains) götürüyor. Seride ki diğer filmlerin aksine, yıldız isimleri kadrosunda bulundurmayan Prey’in oyuncu kadrosu, neredeyse tamamen Amerikan yerlilerinden oluşuyor. Bence bu seçim, filmi bir adım daha öteye taşımış ve oyuncuların filmin konusuyla özdeşleşmesini sağlamış. Filmde öne çıkan karakterlerin arasında Amber Midthunder’ın canlandırdığı Naru ve ilk oyunculuk deneyimini bu filmde yaşayan Dakota Beavers’ın hayat verdiği Taabe var. Bu ikilinin abi, kardeş uyumu hiç göze batmıyor ve ilk sahneden itibaren aralarındaki bağı anlayabiliyorsunuz.
Basit ve anlaşılabilir bir konusu olan filmde, kabilesine karşı gelen Naru’nun, onlara bir avcı olduğunu kanıtlamasını izliyoruz. Yalnızca erkeklerin avlandığı bir toplumda, onlar gibi olabileceğini kanıtlamak isteyen Naru, o kabiledeki kadın-erkek rolünün tabularını yıkıyor. Doğada yırtıcı hayvanları avlamaya çalışan Naru’nun hayatı, Predator’un vadiye inmesiyle değişiyor. Her zaman bir avcı olmak isteyen Naru, Predator’un gelişiyle tıpkı doğada ki diğer hayvanlar gibi av durumuna düşüyor. Predator ise Dünya’ya indiği andan itibaren, kendisine rakip gördüğü vahşi hayvanları birer birer öldürerek besin zincirinin tepesine konmuştur bile. Filmde, Fransız kürk avcıları da bulunmakta ki bu avcılar Naru için, en az Predator kadar tehlikeliler. Predator ile Fransız avcıların aralarında olan savaş çok güzel yansıtılmış. Predator’un tıpkı Leonidas gibi ağır çekimde herkesi öldürmesi keyifliydi. Filmde ki aksiyon sahneleri gayet doyurucu olmuş. Dan Trachtenberg bu aksiyon sahneleriyle anlatının hızlı bir şekilde ilerlemesini sağlarken, izleyiciyi hiç sıkmıyor.
Predator serisinin karakter gelişimine önem verdiğini söylemek zor fakat Prey’de bu durum biraz değişmiş. Filmde, Naru’nun zorlu yolculuğunda ki karakter değişimine tanıklık ediyoruz. Naru’nun filmin sonunda Feral Predator’u, doğayı ve zekasını kullanarak yenmesi bunun en önemli örneği. Amber Midthunder’da burada oyunculuk olarak iyi bir iş çıkarmış. Filmde çok fazla diyalog olmamasına rağmen, beden diliyle karakteri öne çıkarmayı başarıyor. Ek olarak ilk oyunculuk deneyimi olmasına rağmen Dakota Beavers’ a da bir parantez açmak gerek. İkili abi kardeş rolünü çok iyi oynayarak mükemmel bir uyum yakalamışlar. Zaten filmi de büyük ölçüde bu iki oyuncu taşıyor.
Yönetmen, bazı sahnelerde, seyirciye ters köşe yapmayı ihmal etmemiş. Naru’nun ilk avını yakalamada başarısız olması veya Naru tamamen çamura kaplandığında Predator ile karşılaşmaması bunlara örnek. Devam eden sahnede kendisini üzerindeki çamuru yıkarken görüyoruz. Bu da filmi monotonluktan çıkartmış. Bir sonraki sahnede acaba ne olacak diye merak ediyorsunuz.
Filmden bu kadar bahsetmişken Predator’dan söz etmemek olmaz tabi. Bu kez Feral Predator olarak adlandırılan, yeni avcımızın kostümü içerisinde Dane DiLiegro bulunuyor. Kendisinin Feral Predator’u gayet iyi canlandırdığını söylemem gerek. Kostüm tasarımı olarak, bir önceki filmlere nazaran daha minimalist bir bakış açısı getirilmiş. Filmin doğasına uygun bir şekilde giyinmiş, ilkel bir Predator var karşımızda. Yalnızca kostüm olarak değil, kullandığı silahlar olarakta bu gözümüze çarpıyor.
Yönetmen, Predator 2 filmine gönderme yapmayı da unutmamış. Predator 2’nin sonunda bulunan Raphael Adolini’nin çakmaklı tabancasının Predator’ların eline nasıl geçtiğini bu film ile öğrenmiş oluyoruz. Predator hayranları için böyle ufak detaylarda filmin içine yedirilmiş.
Filmin müziklerine değinecek olursam, besteci Sarah Schachner, Alan Silvestri’nin geleneksel Predator temasından uzaklaşıp, filmin geçtiği zaman dilimine uygun bir şekilde, kızılderili kabile müziklerine odaklanmış. Bestelenen müzikler, film ile uyumlu olsa da, klasik Predator tema müziğini bir kez duymak bence iyi olabilirdi.
Prey, teknik açıdan da iyi bir film imajı çiziyor. Görüntü yönetmenliğinde ki Jeff Cutter, kamera açıları ve doğru ışık kullanımıyla filmin görselliğini bir üst seviyeye taşımış. Sinematografik olarak harika görünen film göz alıcı ovaları, uçsuz bucaksız çayırları, masmavi nehirleri, yemyeşil ormanları ve kuş bakışı doğa manzaraları ile izleyiciye göz alıcı bir deneyim sunuyor. Seçilen renk tonlarının uyumu, geçtiği dönemi izleyiciye doğru bir şekilde aktarıyor. 65 Milyon Dolar’lık bütçesine rağmen görsel efektlerin minimum oranda kullanıldığı ve gerçek mekanlarda yapılan filmin çekimleri, Alberta’nın Calgary şehrinde gerçekleşmişti.
Prey size bir Predator filminden beklediğiniz her şeyi sunuyor. Bol miktarda kan, kopan uzuvlar, aksiyon, gerilim ve dahası. Dan Trachtenberg’ın, Predator markasını bu film ile kurtardığına hiç şüphe yok. Son olarak, filmi isterseniz Komançi dilinde izleyebiliyorsunuz. Prey, Komançi dilinde dublaj yapılan ilk film olarak tarihe geçti.
Prey’i, Disney+ üzerinden izleyebilirsiniz. İyi seyirler.
Puan: 8/10
Prey: Avcı Geri Döndü