Mamífera: Kadınlıkta Terfi Almak
40 yaşındaki Lola’nın tatmin edici ve sakin bir hayatı vardır; üniversitede sanat eğitimi verdiği işinde başarılırdır, erkek arkadaşı Bruno ve köpeğiyle beraber yaşadığı apartmanda oldukça mutludur. Ta ki beklenmedik bir hamilelik, herkesin huzurunu bozana kadar. Annelik hiçbir zaman planlarının arasında olmayan Lola, bu süreçte hem toplum beklentileriyle hem de kendisiyle yüzleşiyor. “Kutsal” görev olan anneliği kabul etmemenin olası sonuçları ve içsel korkularıyla boğuşurken, gerçekten nasıl bir hayat istediği konusunda netlik arayışına çıkar. Bu arayışta aile, kadınlık ve annelik kavramları hakkındaki sorularına cevap bulmaya çalışan Lola’nın hikayesine ortak oluyoruz.
27. Uçan Süpürge Film Festivali kapsamında izleme fırsatı bulduğum Mamifera, İspanya’lı yönetmen Liliana Torres tarafından yazılıp yönetiliyor. Başrollerde Maria Rodríguez Soto (Lola) ve Enric Auquer’in (Bruno) olduğu film aynı zamanda yönetmenin üçüncü uzun metrajlı filmi. Maria Rodríguez Soto’nun performansı filme SXSW’de Special Jury Award Winner for Performance ödülünü de getirmiş. Diğer iki filminin de hem yazarlığını hem de yönetmenliğini üstlenen Torres; filmlerinde kendi tecrübelerini izleyiciye çevirdiğini, “ben ve sen” arasında çok fark olmadığını söylüyor. Bunu filmi izlerken hem kadın hem erkek bakış açısında oldukça hissediyoruz. Kadınlığın mihenk taşı olarak görülen “annelik” kavramı hiçbirimize çok da uzak olmayan ama bir o kadar da, özellikle Orta Doğu toplumları için, tabu sayılan bir hikayeyle ele alınıyor: beklenmedik bir hamilelik ve karar süreci.
Mamifera, İspanyolca’da “Memeli” demek. Hayvanlar aleminde dişilerin görevi doğurmak. Aynı şey insanlar için de geçerli mi sorusu bazen bir öğleden sonra uzanıp kahvesini içerken, bazense hamilelik testini elinde tutarken yakalayabiliyor kadınları. Lola’nın durumu ikincisine daha yakın. Şahit olduğumuz karar verme süresi boyunca yönetmenin yer yer alaycı bir tutum izlemesi, müzik seçimleri ve Lola’nın ders verdiği alan olan “kolaj” sanatını filme yedirmesi ortamdaki gergin havayı dağıtmaya yardımcı olmuş. Özellikle Bruno karakterinin çocuksu tavırlarıyla yaptığı yorumlarının ve destekleyici eş portresinin izleyici tarafından aldığı reaksiyon oldukça pozitifti.
Yazının bundan sonrası spoiler içermektedir.
Film Lola ve Bruno’nun duştaki sevişme sahnesiyle açılıyor. Sonraki sahnede ise Bruno Lola’yı önüne oturtmuş saçlarını kurutuyor. Buradan anlıyoruz ki, tutkulu ve bir o kadar da sevgi dolu bir ilişkileri var. Daha sonrasında Lola ile bir gün geçiriyoruz. Onunla işe gidiyor, köpeğini gezdiriyor, kız arkadaşlarıyla buluşmasına dahil oluyoruz. Ertesi sabah Lola, midesinin kötü olduğunu fark ediyor. Sebebinin yediği bir şeyden olduğunu sanan Lola, tedbir amaçlı doktora gidiyor ve tabiri caizse ayvayı yiyor: Tebrikler, hamilesiniz! Burada yönetmen güzel bir sahneyle film boyunca işlenecek konseptlere göz kırpmış. Lola haberi aldıktan sonra adeta bir şok ifadesiyle hastanenin döner kapısından çıkıp kameranın tam ortasında biraz duruyor. Bu sırada tekerlekli sandalyede yaşlı bir kadın Lola’nın tam sol tarafından çıkarken, sağ taraftan pusetinde bebeğiyle başka bir kadın hastaneye giriyor. Lola’nın yaşına ilk vurgu burada yapılmış ve dönüşüm sürecine bir metafor niteliğinde döner kapı kullanılmış.
Jinekoloğuna da “Bu yaşta hamile kalmam diye düşündüm, o yüzden çok da korunmadık…” açıklamasını yapınca adeta Lola için bu olasılığın ihtimal dahilinde bile olmadığı, hazırlıksız yakalandığını hissediyoruz. Bu durumun üzerine pek de düşünmek istemeyen, kürtaj kararını veren çifte prosedürden ötürü 3 gün düşünme süresi veriliyor. İlk aklına gelen cevap doğrudur denir, fakat ikinci kez aynı soru sorulursa öteki cevap bir köşede yavaş yavaş tomurcuklanmaya başlar. Bu tomurcuklanma, Lola’da rüyalarında gerçekleşiyor ve kendi kolaj eserleri gibi rüyalar görüyor. Rüya sahneleri estetik açıdan tatmin edici olmasının yanı sıra, Lola’nın o gün içerisinde yüzleştiği şeylerin birkaç dakikalık görsel özetini oluşturuyordu. Bu yönüyle günler arasındaki geçiş de güzel sağlanmış.
Aslında Lola bu fikre uyum sağlamak yerine, “hayatım boyunca kendime bu soruyu sormuş olsaydım ne olurdu”yu gözlemliyor. Her gözlemci gibi özneyle kendi arasına bir mesafe koyuyor ve nötr kalıyor. Aralarındaki sevgi ve açık iletişim buram buram hissedilen sevgilisiyle arasına bile duvar örüyor. Bu sebeplerden ötürü bebeği aldıracağını düşünsem de son ana kadar fikrimden emin olamadım, aynı Lola gibi. İzleyici ve karakter arasındaki eşzamanlılık bu noktada güzel işlenmişti.
Son sahnelerde, artık karar gününe adım adım ilerlediğimiz süreçte Lola en son annesiyle konuşuyor. “Çocuk yapmasaydın hayatın nasıl olurdu?” sorusuna karşılık annenin gülerek, hüzünle karışık yarım kalmış hayallerinden bahsetmesi ve fakat yine de “sizi her şeyden çok seviyorum”u eklemesi belki de filmin en gerçek sahnelerindendi. Ve o gün geliyor. Bruno ve Lola ilişkilerinin toparlanamayacak bir darbe aldığının farkında, yine de hastanedeler ve el eleler. Lola operasyona giriyor.
Bu sefer Lola apartmana girdiğinde onu bekleyen sadece köpeği. Karnında bir bebeği ve onu bekleyen bir sevgilisi yok. Telefon çalıyor ve kız arkadaşları aşağıda. Lola kahkahayla karışık ağlıyor. Buradaki ağlama bana doğumdan hemen sonra annelerin mutluluk ve acıyla karışık rahatlama ağlamaları gibi hissettirdi. Bu yüzden, aslında tüm film bir gebelik anlatıyordu. İlk haberi alış, o sancılı süreç, duygu değişimleri ve doğumla bunların son bulması. Bu yüzden bence Lola hem bir bebeğe hem de bebeksiz bir dünyada kendine ve hayallerine gebeydi. Filmin sonunda bebeği aldırdı fakat sonsuza kadar onunla yaşayacak hayallerini ve kendini doğurdu.
İşin güzel tarafı çok öznel bir konu ele alındığından filmin sonunu, kişinin kendisine göre yorumlayabilecek oluşuydu. Mesela ben filmin sonunu “doğru” karar olarak görsem de beraber izlediğim arkadaşım hep bebeği tutmasını beklediğini söyledi. Yine de ikimiz de karar sürecinin içimize sıkıntı bastırdığında hem fikiriz. İlettiği duygular ve çekim tarzı olarak beni tatmin eden bir film olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca bu kirli dünyaya bir bebek getirmek yerine köpek sahiplenen herkesin kararını da destekliyorum.
Mamífera: Kadınlıkta Terfi Almak