Anasayfa İncelemelerDizi İncelemeleri Kızılcık Şerbeti: Alışılmışın Dışında Bir Türk Yapımı

Kızılcık Şerbeti: Alışılmışın Dışında Bir Türk Yapımı

Yazar: Hazal Vardi

Kızılcık Şerbeti: Alışılmışın Dışında Bir Türk Yapımı

Günümüz televizyonu fenomenleşmiş bir tabirle yerli dizilerin yersiz uzun bir şekilde sunulduğu ve farklı isimlerde olsa da birbiriyle çok benzer işlerden oluşan bir şekilde karşımızda yer alıyor. Ulusal kanal yapımlarının ekran süreleri iki saati geçmişken bu işleri izlemek ve bunlar arasından incelemeye, üzerinde konuşmaya değer olanlarını bulabilmek de oldukça zorlaştı. Gerçekten haftada 2 saatinizi ayırmanıza değen iş sayısı yılda en fazla 1-2 oluyor. Bu sezon ise geniş izleyici kitlesinin dikkatini çeken aynı zamanda da birtakım klasik hikayelerin tekrarı olmayıp kendine has gerçek bir dert ortaya koyan Kızılcık Şerbeti göze çarpıyor. Yapımcılığını Gold Film’in yaptığı, yönetmen koltuğunda Hakan Kırvavaç’ın oturduğu, senaryosunu Melis Civelek’in yazdığı Kızılcık Şerbeti, 28 Ekim 2022 tarihinde Show TV’de izleyiciyle buluştu. Dizinin oyuncu kadrosunda Barış Kılıç, Evrim Alasya, Sıla Türkoğlu, Doğukan Güngör, Müjde Uzman, Ceren Yalazoğlu Karakoç, Feyza Civelek, Serkan Tınmaz, Sibel Taşçıoğlu, Aliye Uzunatağan ve Settar Tanrıöğen gibi isimler yer almaktadır.

Diziyi izlemeyip sosyal medyada yarattığı dalgayla birlikte merak edip ‘Bu dizi neyin nesi?’ diyenler için dizinin hikayesinden bahsetmek istiyorum. Dizi; iki ailenin hayatlarının bir noktada kesişmesini ve bu aileler arasındaki ilişkileri, çatışmayı ele alıyor. Eğitimli, modern bir kadın olan Kıvılcım boşanmış, kendi ayakları üzerinde duran ve iki kızını da kendi bildiği ve inandığı değerler göre yetiştirmiş. Büyük kızı Doğa diş hekimliği birinci sınıf öğrencisi, küçük kızı Çimen ise lise son sınıf öğrencisidir. Asıl hikaye; idealleri olan ve henüz birinci sınıf öğrencisi olan Doğa ile erkek arkadaşı Fatih’in hamilelik haberi almaları ve bununla birlikte evlilik yoluna girmeleriyle başlar. Doğa’nın erkek arkadaşı Fatih çok zengin aynı zamanda da muhafazakar bir ailenin çocuğudur. Kıvılcım için damat adayının çok zengin ya da statü sahibi olmasının hiçbir önemi yoktur ve kızının evlenmemesi için elinden gelen her şeyi yapar. Sürekli olarak yargıladığı, yobaz bulduğu tesettürlü insanlara bakış açısını dizinin daha ilk sahnelerinde izleyiciye gösterirler. Korkulu rüyası bu insanlar en sonunda en yakınında, dünürleri olarak yer alır. Onları tanımaya çaba göstermez ve kızının bu denli muhafazakâr bir ailede asla yaşamayacağına inanır. Bu konuda yanılıyor da sayılmaz çünkü Fatih’in ailesi dini gelenek olarak yaşayan, tutucu bir ailedir. Günlük hayatlarında dinin ‘sözel’ olarak bir karşılığı bulunan bu aile her şeye günah, haram, yasak gibi sözlerle yaklaşsalar ve İslam’ın hoşgörü dini olduğunu savunsalar da aslında Kıvılcım gibi, kendileri gibi olmayan herkese yargılayıcı bir noktadan bakmaktadırlar. Dizide de bu iki ailenin çatışmalarını, kültür farklılıklarını izliyoruz.

Dizi Türk televizyonuna bomba gibi düştü diyebilirim. Daha ilk fragmanda tesettürlü insanlara bakış açısıyla ilgili bir hikayenin göze çarpması izleyiciyi şaşırttı ve bir kesim de Müslümanlığın yanlış aktarıldığına karar verdi. Aslına bakarsanız dizinin ilk fragmanını gördüğümde ben de seküler ya da muhafazakâr kesimden birinin tarafından bakılan yanlı bir hikaye izleyeceğimizi düşünmüştüm. Diziye bir şans verince aslında güzel mesajlar verdiğini anlıyorsunuz. Konumuza dönecek olursak; karakter isimleri bile özenle ve konuya uygun seçilmiş mesela Abdullah, Nursema, Ömer, Fatih, Mustafa ailedeki tek farklı isim evin annesi Pembe ve büyük gelin Nilay’ın ismidir. Doğa’nın ailesindeki isimler de göreceli olarak modern denilebilecek Alev, Kıvılcım, Çimen, Sönmez gibi isimlerdir. İki farklı aile yaşantısı… Biri modern, yenilikçi, bir bakıma seküler diğeri ise yerine göre yobaz yerine göre dindar; bir kavramın içine alınacaksa muhafazakâr denilebilir.

Ünal ailesi Fatih’in Doğa’yla olan evliliğinden sonra değişimler ve çatırdamalar yaşıyor çünkü Doğa onların ailesine tamamen zıt bir tarafta ve uyum sağlamakta zorluk çekiyor. Aileye dindardan ziyade muhafazakâr ya da geleneksel bir şekilde dini yaşıyor diyebiliriz. Mesela alkol dinimizde haramdır diye kolonya bile kullanmaktan rahatsızlık duyuyor, domuz figürü olan şeyleri yırtıp atıyor, İslam’ın hoşgörü dini olduğunu savunuyor bir yandan da Doğa’nın ailesini kucakladıklarını dile getirip sabah akşam dedikodularını yapıyorlar. Bakıldığında Müslümanlığın belli başlı şeylerinden yoksun bir aile fakat onun dışında namaz, oruç ya da Kuran okumak gibi ibadetlerini yerine getirdiklerini de görüyoruz. Yani aile dinin ibadet kısmını almış ama ahlak kısmında sıkıntıları olan bir aile. Doğa ve Fatih’in evlenmeden beraber olmaları bu tarz ailelerde kabul edilebilecek şeyler olmamasına rağmen erkek çocuk olduğu için seslerini çıkarmamaları, evin iki erkek çocuğunun sevdikleri insanlarla evlenmeleri ama evin kız çocuğu olan Nursema’nın, kadın olduğu için yaşının büyüklüğü küçüklüğü fark etmeksizin sevdiği biri yerine zorla başka biriyle evlendirilmesi tamamen şekilci bir ailenin yapabileceği şeyler. Dizinin dürüst ahlaklı baba figürü Abdullah Bey’in (Settar Tanrıöğen) ‘evliyken’ Doğa’nın teyzesine aşık olması böyle bir ailede kabul edilebilir bir şey değil ve bir babaya asla yakışmayacak bir durum. Dizideki bu ilişkiler yumağı kafanızı karıştırmış olabilir. Kıvılcım ve ailesi dizinin ilk bölümlerinde kapalılığa ya da dine aşırı karşı bireyler gibi gösterilse de ilerleyen bölümlerde bu yumuşatılıp herkesin görüşüne saygı duymaya doğru evriliyor. Dünür oldukları için birbirlerine de alışıyorlar açıkçası. Kıvılcım’ın tesettürlü insanlara karşı bakış açısı değişiyor ve dine karşı olmadığını Arap kültürüne karşı olduğunu dile getiriyor.

Dizi bana göre iki farklı aileye de aynı tarafsızlıkla bakıyor. Bir tarafı yüceltip öbür tarafı aşağı göstermiyor ve bakıldığında din adı altında hoşgörüsüz ve saygısızca kızlarını zorla evlendiren, ayrımcılık ve türlü ahlaksızlıklar yapan aileler var mı? Tabi ki var. Bir kesim bir dönem tesettürlü insanlara ve muhafazakar ailelere böyle mi bakıyordu? Evet, tüm tesettürlüleri yobaz olarak niteleyip sadece başı açık insanların aydın, çağdaş olduğunu düşünen bir kesim vardı. Bundan dolayı bu konunun eğitimle ya da başka bir şeyle alakası yok. Ünal ailesi okumuş, iş kurmuş, belli bir noktaya gelmiş insanlar, kızları Nursema’yı Amerika’da okutmuşlar yani bakıldığında eğitimsiz insanlar değiller. Dolayısıyla önemli olanın bakış açısı ve insanları dış görünüşlerine göre yargılamamak olduğunu ve dizinin 1.bölümünden 21. bölümüne kadar bu ailelerdeki yumuşamayı, saygıyı, bir noktada kabul etmeyi de görüyoruz.

Şu an sosyal medyada ön planda olan Nursema karakterine değinmeden olmaz. Başlarda çok mutsuz, annesi doğru ya da yanlış ne derse kabul eden, evin içinde tıkılıp kalmış, Doğa ve ailesinden nefret eden bir kadınken Alev’in organizasyon şirketinde çalışan Umut’la tanışıyor ve hayatına bahar geliyor denilebilir. Nursema artık annesinin söyledikleriyle hareket etmeyen, sorgulayan, yalana karşı çıkan ve kendisi için bir şeyler yapmaya çalışan bir kadına dönüşüyor. Umut’la ilişkisi öğrenildiğinde de apar topar tanımadığı ama ailesine çok uygun görülen bir ailenin oğluyla bir gecede imam nikahı, birkaç günde de düğünü yapılıyor. Nursema için çırpınan ve bu evliliğe karşı çıkmaya çalışan tek kişi de o beğenmedikleri Doğa oluyor. Doğa elinden geleni yapıyor ama bu evlilik gerçekleşiyor ve Nursema düğün gecesi zorla evlendirildiği kişi tarafından camdan aşağı itiliyor. Dizide ailelerin ve diğer karakterlerin dönüşümleri zaten başarılı yansıtılsa da Nursema’nın geçirdiği dönüşüm en ilgi çekici olanı.  Son iki bölüm Nursema’nın direnişini ve kadın dayanışmasının en güzel örneğini izliyoruz. Türkiye’de böyle olaylar maalesef ki şaşırdığımız şeyler değil, her gün kadınlarımız ölüyor ve bu gerçeğin dizide kadına şiddet olarak adlandırıp dizinin RTÜK’ten 5 hafta yayın yasağı almış olmasını yersiz buluyorum. Sektörden isimler ve dizinin izleyicisi de bu duruma karşı çıktı. Bu konu tartışılır fakat bir kadının yaşam mücadelesi, ailesine karşı ilk defa sesini çıkarması, kendi için bir şeyler yapması takdire şayan ve seyirciye çok fazla geçtiğini düşündüğüm sahneler izledik. Açıkçası dizi bu kadar sevilmese aynı gün yayında olan ve sezon başından beri yüksek reytingler alan Yalı Çapkını’nı ilk defa geçip 1.sırada yer almazdı.

Dizinin şu an yayında olan dizilerden daha farklı ve gerçek bir hikayesi var. Gerçekten son bölümleri çok heyecanlı ve merak uyandırıyor. Böyle güzel bir ivme kazanmışken ceza alması da üzücü. Bu dizide karakterlerin, kurdukları cümlelerin hayatımızda bir karşılığı var. Dizi şimdiden akıllara kazındı ve yarattığı etkiyle, söylenmeyeni söyleme cesaretiyle unutulmayacak işler arasında yerini aldı. Özellikle de Nursema karakteri… Nursema tüm kadınların sesi olmaya devam etmeli ve onun dönüşümünü izlemeye devam etmeliyiz.

Kızılcık Şerbeti’ni diğer Türk dizilerinden ayıran özellik bana göre hikayesinin tanıdık bir hikaye olması ama bu tanıdıklığı ilk defa ekranlarda görüyor olmamız. İzleyicilerin bir tarafa daha yakın olmaları ya da bu yakınlık yaşadıkları, duydukları, en azından aşina oldukları hayatı gözler önüne seriyor. Diğer dizilere baktığımızda aldatan çiftler, entrikalar, tanıdık polisiyeler gibi her zaman görebileceğimiz bir hikayesi varken Kızılcık Şerbeti gördüğümüz değil çoğunluğun yaşantısını yansıttığını düşünüyorum. İzleyicinin bu diziyi sevmesindeki en önemli etkenin bu olduğunu düşünüyorum.

 

Kızılcık Şerbeti: Alışılmışın Dışında Bir Türk Yapımı

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...