İyi Adamın 10 Günü: Bazen İyi Olmak İçin Kötülük Yaparsın
Netflix’te 3 Mart’ta ilgi çekici bir film yayınlandı: İyi Adamın 10 Günü. Mehmet Eroğlu’nun aynı isimli romanından uyarlanan filmin yönetmenliğini Uluç Bayraktar yapıyor. Nejat İşler yapımın başrolü olarak iyi adamımız Sadık’a hayat verirken kaliteli kadrosu ile dikkat çekiyor. İşler’in yanı sıra kadroda; İlayda Alişan, Şenay Gürler, Nur Fettahoğlu, Yurdaer Okur, Barış Falay, Esra Ronabar, İpek Türktan Kaynak, İlayda Akdoğan, Ata Artman, Gözde Kaya, Kaan Turgut, Erdal Yıldız, Rıza Kocaoğlu ve Kadir Çermik gibi başarılı isimler yer alıyor.
Film çok kanlı, gergin ve etkileyici başlıyor. Bu sahneye daha anlam veremezken ana kahramanımız şahsına münhasır bir yıkık olan Sadık Demir ile tanışıyoruz. Sadık, eski bir avukat, havalı bir yıkık ve en başta bunun sebebini bilmiyoruz. Bu rol için Nejat İşler’den daha uygun bir isim benim aklıma gelmezdi. Karakterin değişik huyları var ve bu bize ilgi çekici geliyor. Her beklediğinde sayı sayma, sürekli süt içme, hep 1969 yapımı Dedektif Marlowe filmini açık tutup karakterle araştırmaları için tartışması ve patavatsız tavırları, içinden geçeni söylemesi ile dikkat çekiyor. Fakat herkesin ona dediği gibi iyi bir adam.
Sadık eski bir avukat, neden mesleğini yapmadığını ilk başta bilmesek de film ilerledikçe hem bunun cevabını, hem neden yıkık olduğunu, hem de neden herkesin ona iyi adam dediğini öğreniyoruz. Avukatlık yapmasa da eski bir avukat arkadaşınının davalarında dedektif ve araştırmacı olarak çalışan Sadık ve bizim için hikaye arkadaşından basit bir olayı araştırması için gelen rica ile başlıyor. 1 hafta kadar kaybolan birini arayacak eğer bulamazsa da daha fazla aramayacak. Çok da önemli bir şey olmadığını düşünen Sadık araştırmaya başlıyor. Bu noktadan itibaren işler sarpa sarıyor. O kadar hızlı ve anlamsız sarpa sarıyor ki Sadık ile beraber biz de neler olduğunu anlamıyoruz.
Sadık; dayak yemesine, kaçırılmasına ve tehdit edilmesine rağmen kayıp çocuğu aramaktan vazgeçmiyor. Yapımda çok yüksek aksiyon sahneleri yok eski tarz bir dedektiflik hikayesi izliyoruz. Sadık’ın hareketleri de bize aynı imajı veriyor. Hikaye ilerledikçe işler çok kaotik, karmaşık bir hal alıyor. Ana hikaye olan kayıp çocuğu aramanın yanı sıra karakterin geçmişinden gelen, ya da etrafında gelişen yan hikayelerde ana hikayeye entegre oluyor, üst üste geliyor ve karakterimiz bütün bunlarla aynı anda uğraşıyor bir noktadan sonra içinden nasıl çıkılacağını anlayamadığımız bir hal alıyor. Sadık 4. duvarı aşmasa da karmaşık konuları Marlowe ile konuşurken aynı zamanda bize de kısa bir özet geçip kafamızı berraklaştırıyor.
Yan hikayelerin de dahil olması ve yerinde flashbacklerle Sadık’ın geçmişini öğreniyoruz. O noktada bir başka karakterin de dediği gibi Sadığın iyi bir adamdan enayi bir adama dönüşünü görüyoruz. Karakterimiz hikaye derinleştikçe iyi olmak ile adil olmak arasında pek çok kez kalıyor ve ikisi arasındaki farkı çok net görmeye başlıyor. Bu noktadan sonra Sadık ana hikaye ve yan hikayelerin hepsinde iyi bir sondan çok adil bir son için çalışmaya başlıyor.
Adil sonlar bizi tatmin ederken Sadık tam eski tarz dedektif hikayelerinde ve Scooby-Doo çizgi filminde olduğu gibi bütün olayı oturup anlatıyor ve biz “Vay be” demekten kendimizi alamıyoruz. Final anına yaklaşırken Sadık, zeki, adil, geveze bir anti-kahramana dönüşerek, odak noktasının birden çok yer değiştirdiği yapımı keyifli bir şekilde bitiriyor. Bütün adil sonlar bir noktada birbiri ile etkileşim içine geçiyor. Sadık bütün düğümleri önce birbirine bağlıyor, şaşırtıcı ve tek bir hamlede bitiriyor. Hikaye adında da geçtiği gibi gerçekten 10 günde finale bağlanıyor. Filmin çok karanlık bir adalet ve kara mizah anlayışı var. Kabul etmek gerekirse bu karanlık anlayış bana iyi geldi.
Yardımcı karakterlere değinecek olursak zaten kaliteli isimlere sahip yapımda, kaliteli isimler, kaliteli performans sergilemekten geri kalmıyor. Herkes doğal bir oyunculuk sergilerken İlayda Alişan özellikle doğal tepkileri, enerjik karakteri ve hikayeye katkısı ile dikkat çekici bir performans sergiliyor.
Filmde dikkat çekici bir müzik yok. Daha çok dedektif filmlerine uygun fon müzikleri kullanılıyor. Gergin anlarda başka, komik anlarda başka ve araştırma anlarında başka fonlar kullanılırken Sherlock Holmes romanı okuyor gibi hissediyoruz. Yapım canlı bir temaya sahip, renkleri canlı ama mekanlar bir dedektiflik filmine uygun bir şekilde gergin bir karanlığa sahip. İstanbul’un en keyifli yerlerini bu karanlık içinde görmek hikayede tatmin edici bir yan unsur olarak bize keyif veriyor.
Toparlayacak olursak, İyi Adamın 10 Günü çok iyi ve kaliteli bir hikayeye sahip sürükleyici ve merak unsuru yüksek modern bir dedektiflik yapımı. Bu tarz ilginizi çekiyorsa izlemenizi tavsiye ederim. Sadık ilgi çekici bir karakter ve yapım genişletilecek bir evrene sahip. İyi haber şu ki şimdiden Sadık’ın 3 filmlik bir seriye sahip olacağını biliyoruz. 2. film olacak olan Kötü Adamın 10 Günü yeniden Netflix’te izleyici ile buluşacak.
İyi Adamın 10 Günü: Bazen İyi Olmak İçin Kötülük Yaparsın
1 Yorum:
İyi Adamın 10 Günü filmi çok güzel ve yalın bir şekilde anlatılmış. Devamını bekliyorum👏🏼