Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Hiçbir Şey Yerinde Değil: Adım Adım Cinayet

Hiçbir Şey Yerinde Değil: Adım Adım Cinayet

Yazar: Ömer Acıoğlu

Hiçbir Şey Yerinde Değil: Adım Adım Cinayet

Burak Çevik, Türk sinemasında denenmemişi deneyen genç bir yönetmen. Bilmeyenler için Burak Çevik’in genç yaşına rağmen (bu filmi de sayarsak) 5 tane filmi mevcut. İlk filmi Tuzdan Kaide (2018), sonrasında Aidiyet (2019), Sofia Bohdanowicz ve Blake Williams’la ortak çektiği 3D deneysel filmi Gidiş O Gidiş (2022) ve İstanbul Modern’de 16 yıl boyunca saklı kalacak filmi Unutma Biçimleri (2023) ile Türk Sinemasının algılarını değiştiren yapımlara sahip. Şimdi ise Burak Çevik, Hiçbir Şey Yerinde Değil filmiyle cinayeti, suçu, cezayı ve infazı masaya yatırıyor.

Burak Can Aras, Celal Öztürk ve Efe Taşdelen gibi oyuncuların yer aldığı ve gerçek bir olaydan esinlenen filmde Burak Çevik, 1978 yılında yaşanan Bahçelievler Katliamı’nı ve katliamın perde arkasını anlatıyor. Yazıya başlamadan önce hatırlatma yapayım, bu film  18 Ekim Cuma günü Başka Sinema kapsamında vizyona giriyor.

Film bizi 1978 yılına ve Bahçelievler Katliamı’na götürüyor. Ülkede bir silahlanma haberiyle açılan bu filmde, şiddetsiz bir dünyanın hayalini kuran beş sol görüşlü genç öğrenci, bir evde toplanır ve Türkiye’de olup bitenlerden ve ülkenin geleceği için ne yapabileceklerini konuşurlar. Bu masada her şey güzel giderken iki sağ görüşlü genç evi basar. Evin basılmasıyla da tansiyon ve gerilim yükselmeye başlar.

Bu film sağcılar ve solcular arasındaki çatışmayı ya da bir fikir çatışması yaratan protestoyu anlatmıyor. Bu film tam anlamıyla şiddet eylemini, intikam yeminiyle öldürme eylemini anlatıyor. Öldürmeyi, cinayeti ve bir insanın nasıl bir caniye dönüştüğünü anlatıyor. Çevik, hikâyesiyle gerçekten tarafsız ama tıpkı ülkemiz gibi son derece karanlık ve sert bir dille anlatıyor. Hikâye ilerledikçe gerilimi tırmandırmayı başarıyor. Üstelik kendisinin (kurgudan bahsediyorum) yarattığı tek plan da filmin tuzu biberi oluyor ve bu hikâyeyi 1 saat 16 dakikada anlatıyor.

Fakat hikâye ve senaryoda bir kusuru var. Burak Çevik, Aidiyet filminde yaptığı gibi bu filmde de üstü kapalı bir hikaye anlatımı tasarlamış. Bu üstü kapalı anlatım, filmi ve olayı bilmeyenler için biraz can sıkıcı olabilir. Onun dışında filmdeki televizyonda gösterilen Amerikan filminin İngilizce yayınlanması, biraz gerçek dışı görünüyordu, onları söylemeden geçmek istemedim. Fakat onun dışında her şeyiyle gayet iyi gidiyor.

Burak Çevik’i düşündüğümde ilk etapta filmin deneysel estetiği ve filmlerinin amacına hizmet eden karanlık görüntüler aklıma geliyor. Bu filmde de tek planlı, sert ve karanlık bir tona sahip görüntüler eşlik ediyor. Pek çok filmde adını görmeye başladığımız ve aynı zamanda Aidiyet filminin de görüntülerine imza atan isim Barış Aygen’in tekinsiz kamerası, filmin gerilimli atmosferini yaratmayı başarıyor. Kurguyu ise yönetmenin kendisi, Burak Çevik yapmış. Burak Çevik, filmin yönetmenliği kadar kurgusunu da konuşturmayı başarmış. Film neredeyse tek planlı olsa da bazı kesmelerin yapıldığını görebiliyoruz; fakat bu kesmeler hiç ama hiç anlaşılmıyor. Bu da gerçekten filmin tek planlı anlayışını bozmaması konusunda sağlam işlerin başarıldığını gösteriyor. Bir de sanat yönetmenliğini konuşabiliriz. Televizyondan odadaki yataklara, karakterlerin giydiği kıyafetlerden, odadaki kitaplara kadar filmdeki dekorların, eşyaların yani kısacası sanat yönetmenliğinin filmin havasına hâkim bir yapıda olduğunu görebilirsiniz.

Bir de filmin sesleri, bu filmin hikâyesini ve amacını besleyen unsurlardan biri. Filmdeki sesler en çok da karakterlerin gücünü, ruh hâllerini ve çatışmalarını besleyen unsurlar arasında yer alıyor. Taylan Geçit ve Yalın Özgencil’in yarattığı seslerle filmin tekinsiz atmosferine bir adım daha şahit olabiliyorsunuz.

Peki, oyunculuklara ne demeli? Filmin oyuncularının neredeyse hiçbirini tanımıyorum; fakat bu filmdeki oyunculuklar doğallıklarıyla, sessizlikleriyle ve bakışlarıyla güzel performanslar sergilemiş. Burak Can Aras, Yiğit Ege Yazar, Celal Öztürk, Onur Gözeten, Tufan Berk Yıldız, Eren Kol ve Efe Taşdelen, yani bu filmde oynayan herkes, gerçekten yarattıkları karakterlerle, inandırıcılıklarıyla son derece güzel bir şekilde oynamayı başarmışlar. Kendilerini yürekten tebrik ediyorum.

Uzun lafın kısası, Hiçbir Şey Yerinde Değil, kadrosuyla, prodüksiyonuyla, oyuncularıyla ve en önemlisi estetiğiyle sağlam bir suç ve gerilim filmi olmuş. Bu filmde birkaç eksiklik var, ama o eksiklikleri sinematografisi ve kurgusu kapatmayı başarıyor. Bunun yanı sıra, film iki mesaj vermeyi ihmal etmiyor: İlk olarak “Kim, nereden olursa olsun, bu dünyada öldürmek bir suçtur.” İkinci mesajında ise “İnsan olarak dönüşü olmayan tehlikeli bir fikri hayata geçirdiğimizde, yine vicdanımız sızlayacak mı?”

Altın Koza’da En İyi Yönetmen ödülü alan bu filmi seyretmenizi tavsiye ediyorum, çünkü bu film tam anlamıyla yılın Türk filmi adaylarından biri.

Hiçbir Şey Yerinde Değil: Adım Adım Cinayet

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...