Elaha: Ataerkil Düzende Kurban Olmak
Bir Kürt-Alman genç kızın özgürlük mücadelesine tanıklık ettiğimiz bu yapımda ataerkil sisteminin dayatmalarıyla sınırlanan bir kadının hayatına dahil oluyoruz. Sırlarını, korkularını paylaşıyor ve köşeye sıkıştığı anları onunla hissediyoruz. Milena Aboyan’ın yönetmenliğinde gerçekleşen filmin Türkiye prömiyeri 17-23 Kasım tarihlerinde 13. Suç ve Ceza Film Festivali kapsamında gerçekleşecek.
Yaşadığı kültürün namus algısı çerçevesinde, gerçekleştireceği evlilik öncesi yaşadığı “bekaret kontrolü” sürecinde Elaha’nın üstüne düşen yükü ele alıyor yönetmen. Kadının cinsel özgürlüğünün adeta sağlam-çürük terazisinde değerlendirilmesi ve bu algının getirdiği sonuçları eleştirel bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Ezidi-Kürt kökenli Milena Aboyan’ın ilk uzun metrajlı filmi olan Elaha, yönetmenin kendi kültürüne ayna tutuyor olması açısından dikkate değer.
İlk sahneden anlıyoruz Elaha’ya çizilen sınırları, düğünde dilediği gibi eğlenirken annesinin yaptığı uyarıyla geri çekilmesinin hayal kırıklığını hissediyoruz. Onu beğenen kişiyle evlenecek zorunda olması kendi hayatı üzerinde hiçbir karar yetkisine sahip olmadığını gösteriyor. Akabinde gelişen korkularıyla kendine bir çıkış yolu bulmaya çalışırken mahremiyetine müdahale edilen aile ortamında yaşadığı gerilimin boyutu katlanarak artıyor. Ailesine bağlılığı ve onları hayal kırıklığına uğratmak istememesiyle yaşamak istediği hayat arasında sıkışan bu genç kızın hikayesinin birçok benzerine ne yazık ki toplumumuzda da rastlamamız mümkün.
Varlığı veya yokluğu, “bakirelik” veya cinsel deneyim konusunda güvenilir bir belirteç olmadığı uzmanlar tarafından tespit edilmiş “kızlık zarı”, ataerkil toplumlarda geleneksel ahlak yapısının kadınlar üzerinden ölçülmesiyle kadınlara ağır bir yük oluşturuyor. Bunun getirdiği sonuçlara birçok eleştiri yöneltildiğini görüyoruz yapımda. Bu algıyla yetişen Elaha’nın özgürlüğe giden yolculuğunda yaşadıkları tüm gerçekliğiyle ele alınıyor.
Elaha ve kardeşlerinin kendine ait odalarının bulunmaması, ev içerisinde mahremiyetlerinin kısıtlanması, ebeveynlerinin çocuklarına güvenmemesi ve her yerde onlar tarafından kontrol edilmeleri Ortadoğu ailelerinin bir temsili niteliğinde. Senaryo bunu en küçük ayrıntısına kadar başarıyla işliyor. Filmin bütününde Elaha’nın yaşadığı algı değişikliğiyle seyirci koltuğunda bizler de birçok düşünce ve yargıyı yeniden sorguluyoruz.
Filmin başrolünde yer alan Derya Dilber rolün üstesinde başarıyla geliyor. Elaha’nın yaşadığı bunalımı ve arzuları ustalıkla yansıtıyor. Özellikle çaresiz anlarında hisleri yüz ifadesinden okunuyor ve bu başarılı performansla karakterle rahatlıkla empati kurabiliyoruz. Senaryoyu kaleme alan Milena Aboyan ve Constantin Hatz olay örgüsünü ustalıkla kuruyorlar ve muhteşem bir karakter gelişimi gerçekleşiyor.
Yapımda değinilen bir diğer can alıcı nokta ise kadınlara layık görülen bu muamelenin söz konusu erkekler olduğunda görmezden gelinmesi. Kadınları, genç kızları ve küçük kız çocuklarını yaşamlarını sonlandırmaya kadar sürükleyen bu baskının yalnızca kadınlara yönelik olması kadınların nasıl bir esaret altında olduğunu daha iyi açıklıyor. Elaha ve arkadaşlarının arasında geçen diyaloga yer vermek istiyorum. Ataerkil sistemin kurbanı olmalarını özetleyen umutsuz ve gerçekçi bir kesit:
“-Bazen keşke vajinalarımız Alman olsaydı diyorum, her şey Kürt olmamızla alakalı.
-Bizim her şeyimiz Kürt; vajinalarımız, memelerimiz, terimiz bile Kürt.
-Açıkçası bence vajinanın nereli olduğunun bir önemi yok. Bosnalı, Alman ya da Polonyalı… Lanet olası ataerkil sistem için fark eden bir şey yok.”
Almanya’da birçok ödüle layık görülen filmin, Suç ve Ceza Film Festivali’nde de yer bulması kadın mücadelesini görünür kıldığı için oldukça kıymetli. Başarılı yönetmen ve senarist Milena Aboyan’ın filmi hakkında yaptığı açıklamanın bir kısmını paylaşarak yazımı noktalıyorum. Sinemayla kalın!
“Bana göre bu ataerkil yapılar değişmediği sürece bundan etkilenen kadınların ‘bekaretlerini’ yeniden inşa ettirmekten başka seçeneği yok. Elaha, kimlik, cinsellik ve aidiyet arayan ve asla sessiz kalmamayı taahhüt eden birçok genç kadını temsil eden, hükmedilemeyen bir kadının hikayesidir.”
Elaha: Ataerkil Düzende Kurban Olmak