Bank Under Siege: Görünenin Ardındaki Gerçekler
8 Kasım’da Netflix’te yayınlanan Bank Under Siege mini dizisi gerek konusu gerek oyuncu kadrosuyla merak edilen işlerden biriydi. Birçoğumuzun La Casa De Papel’den tanıdığı Miguel Herrán, María Pedraza ve Hovik Keuchkerian de başrolde yer alıyor. Biliyorsunuz ki La Casa De Papel bir banka soygunu üzerine kurgulanmış diziydi, her ne kadar içerikleri farklı olsa da Bank Under Siege’in de aynı başlığın altında olması ve başrol için seçilen oyuncuların da aynı diziden olması daha Bank Under Siege yayınlanmadan eleştirilmeye başlanan konulardan biri oldu. Oyuncuların La Casa De Papel’deki başarılı performansları bu dizi için seçilmelerinde etkili olmuş olsa da iki dizi arasında çokça kıyas yapılmasına sebep olduğu gerçeğini de söylemek gerek. Peki bütün bu eleştiriler haklı mıydı? Gelin, filmi inceleyelim ve buna birlikte karar verelim.
Bank Under Siege, 1981 yılında yaşanan gerçek bir olay ve olay sonucunda verilen ifadelerdeki iddialar üzerine kurgulanmış 5 bölümlük bir mini dizi.
İspanya’da 23 Şubat 1981’de gerçekleştirilen darbe girişiminden tam 3 ay sonra Merkez Bankası’nın maskeli kişiler tarafından basılması ve içerideki kişilerin rehin alınmasıyla başlayan dizi bölümler ilerledikçe “acaba bu kişilerin amacı gerçekten soygun mu?” sorusunu hem bize hem de dizideki soruşturmayı yürütenlere sorduruyor. Çünkü bankaya girip içeridekileri rehin aldıktan hemen sonra neler yapılmasını istedikleriyle ilgili yazılı bir kağıt paylaşıyorlar. 23 şubat davasıyla ilgili bazı kişilerin salınmasını ve o olayla bağlantılı kişilerle birlikte Arjantin’e kaçmak için bir uçak ayarlanmasını istiyorlar. Bundan dolayı ülkenin siyasi ve askeri tarafı bu soygun görünümlü durumun jandarma tarafından yapılabileceği üzerinde dururken; bu olayı soruşturan polis, her ne kadar soyguncuların istekleri siyasi gibi görünse de gerek giyimlerinden gerekse birbirlerine hitap şekillerinden bunun bir soygun olduğu yönünde araştırmalarını sürdürüyor. Bütün bunlar olurken bir taraftan da gazeteciler olayın gerçeğine ulaşmaya çalışıyorlar.
Dizinin yönetmeni Daniel Calparsoro suç/aksiyon türünde birçok işe imza atmış bir yönetmen. Hatta 2020 yılında Sky High filminde Miguel Herran ile birlikte çalışmışlar. Bank Under Siege’de de birlikte olmaları bu ikilinin birbirinin dilinden iyi anladığını bize gösteriyor diyebiliriz. Miguel Herran zaten çok yetenekli bulduğum bir oyuncu, bu dizideki rolüne de çok yakışmış. Tam da burada dizinin kostüm ekibinin de çok iyi çalıştığını söylemeden geçemeyeceğim çünkü kişilere özgü oluşturulmuş o döneme ait giyim tarzları, kullandıkları aksesuarlar, yapılan saçlar çok başarılıydı. Miguel Herran için özellikle bir tipleme yaratılmış ve birçok detay işlenmişti. Belki de La Casa De Papel’deki rolünü anımsatmaması için de ekstra bir değişikliğe gidilmiş olabileceğini düşünüyorum. Bu anlamda beni tatmin ettiklerini söyleyebilirim. Özellikle dizi henüz yayınlanmadan önce benim de bir önyargım vardı bazı sahnelerle bizi iki dizi arasında bir kıyas içinde bırakacağına dair. Ancak hiç öyle olmadı. Bu hem oyuncuların, hem yönetmenin hem de soygunda aynı ekipte olmamalarının bir etkisiydi bence. Her ne kadar Miguel Herran bir soyguncuyu oynasa da; María Pedraza’nın canlandırdığı Maider karakterinin bir gazeteci ve Hovik Keuchkerian’ın canlandırdığı Bernardo karakterinin aynı gazetede çalışan bir fotoğrafçı olması bu üçlüyü bambaşka bir durumda değerlendirmemizi sağladı.
Dizideki olaylar her ne kadar soyguncular, polis ve siyasiler arasında geçse de bize bu olayları gazetecilerin gözünden göstermeleri filmin en sevdiğim ve başarılı bulduğum kısmı oldu. Olayları gazetecilerle birlikte değil de sadece polisin veya soyguncuların gözünden takip etseydik çok sıradan olabilirdi. Ayrıca bir taraf tutmak istememize sebep olabilirdi ancak olayı gazetecilerin gözünden görmek bize daha objektif bir yaklaşım getirdi.
Maider ve Bernardo’nun zamanla gelişen arkadaşlığı, yeri geldiğinde birbirlerini korumaları, suç arkadaşı olmaları çok ince işlenen bir dostluğu da bize sundu. Bu ikiliyi izlerken özellikle Hovik Keuchkerian’ın oyunculuğuna bir kere daha hayran kaldım. Maider’e olan babacan yaklaşımı, karşısındakini kucaklayan yumuşak bakışları, kendinden taviz vermeyen görüntüsüne rağmen yaptıklarıyla dizi için çok güzel bir karakter olmuş. Başrol olmayıp başrol kadar dikkat çeken karakterler vardır ya, hatta bazılarını başrolden daha başarılı buluruz, daha çok severiz. İşte Hovik Keuchkerian’ın canlandırdığı Bernardo karakteri benim için öyle oldu.
María Pedraza’nın oyunculuğuyla ilgili çok kısa şunu ekleyeyim; karakteri gereği bir noktaya kadar sergilediği gizemli tavırlarının bir noktadan sonra konunun işleyişiyle birlikte değişmesini bekledim ancak dizi boyunca bu gizemi sürdürdü. Eğer bu gizeme kendinden bazı parçalar ekleseydi, ufak nüanslarla süsleseydi belki bana o ‘eksik’ gelen parça bir bütün halini alabilirdi. Bu hissettiğim eksik duyguya rağmen izlediğim oyunculuktan keyif aldığım birçok an olduğunu da söylemeliyim.
Son olarak olay örgüsünün işleniş şekline değinmek istiyorum. Dizi, soyguncuların bankaya gelişiyle başlıyor ve olaylar gelişirken gerektiği noktada geçmişe dönüp o an yaşananların sebeplerini anlamamız sağlanıyor. Bu, dizideki gizemi canlı tutan ve merak unsurunu bir an olsun bırakmamamızı sağlayan etkili bir kurgu tekniği. Bu sayede zaman zaman davranışlarını eleştirdiğimiz karakterlerin geçmişte yaşadıklarına şahit olduklarımızla beraber onların bu eylemlerinin motivasyonlarını görmüş oluyoruz. Bu sayede de o karakterleri daha iyi anlıyoruz. Hatta benimsiyoruz. Bu olumlu detayların yanına ekleyeceğim bir eleştirim de var. Evet, bu tarz gizemi yüksek tutan ve buna uygun çekilen filmleri/dizileri seviyoruz ama aynı kodlarla yapıldıkça sıradanlaştığı gerçeğini de göz ardı etmemek gerek diye düşünüyorum. Var olan ve çalışan bir kurgunun üzerine yeni bir teknik eklenmez veya farklı parametrelerle birleştirilmezse ortalamanın üzerine çıkmakta ne kadar başarılı olabilir?
Gerçek olayların kurgulanmasıyla oluşturulmasından dolayı dizinin bitmesine yakın aklımızda şöyle bir soru oluşuyor: Burada anlatılanlar ne kadar gerçekti? İşte, dizi bitip yazılar geçmeye başlarken bunun bilgisi de bizimle paylaşılıyor; ne kadarı iddia, ne kadarı gerçek. İzledikten sonra ne kadarına inanacağınız size kalmış. Güzel bir kurgu, gerçek bir hikaye. İyi seyirler.
Bank Under Siege: Görünenin Ardındaki Gerçekler