Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleriEddington: Pandemi Travması ve Toplumsal Yıkım

Eddington: Pandemi Travması ve Toplumsal Yıkım

Yazar: Erkan Akmaz
Filmekimi, 24. Yılıyla Yeniden Perdelerini Açtı.
Eddington: Pandemi Travması ve Toplumsal Yıkım

Eddington; başarılı yönetmen Ari Aster’in yönetmenliğini üstlendiği ve oyuncu kadrosunda Joaquin Phoenix, Pedro Pascal, Emma Stone, Deirdre O’Connell ve Austin Butler gibi isimlerin yer aldığı, Western özellikleri barındıran bir kara mizah filmi olarak izleyiciyle buluştu. Yapım, 78. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için aday gösterildi ve bu yılın ses getiren filmlerinden olma konusunda iddialı görünüyor.

Hereditary, Midsommar gibi başarılı filmleriyle tanınan Ari Aster, bu filminde bizi COVID-19 pandemisinin zirve yaptığı dönemlerde kurgusal bir hikayeye sürüklemeyi istiyor. Aster, Eddington’da da önceki filmlerinden alışık olduğumuz bir şekilde gerilimli bir atmosfer kurmayı amaçlıyor. Filmlerindeki düşündürücü ve kasvetli anlatımı bu kez yakın zamanda iz bırakmış pek çok toplumsal meseleyle harmanlayarak, politik yönü ağır basan bir kara mizah tarzıyla önümüze sunuyor. Anlatmayı amaçladığı temaların içinde, bireysel travmaları da hikayesine yedirmeyi es geçmiyor Aster. Eddington, pandemi dönemindeki toplumsal ayrışmayı ve yıkımı, komplo teorilerini, sosyal medyayı ve bununla bağlantılı gerçeklik algısını, ırkçılığı bünyesinde barındırıyor. Esas olarak bize adeta bir toplumsal çılgınlık halini, kara mizah unsurlarıyla birlikte gerilimi yüksek bir kurguyla vermek istiyor. Günümüzde yaşanmış gerçek bir dönemle bunu birleştirmeyi düşünen Aster, orijinal bir konsept yaratmış gibi gözüküyor.

Hikaye, COVID-19’un gölgesinde geçen 2020’nin Mayıs ayında, New Mexico eyaletinde bulunan kurgusal bir kasaba olan Eddington’da geçiyor. Pedro Pascal’ın canlandırdığı ve kasabanın belediye başkanı olan Ted Garcia, valilik emirlerine dayanarak başta maske takma zorunluluğu olmak üzere pandemi tedbirlerini katı şekilde uyguluyor. O sırada Joaquin Phoenix’in hayat verdiği, kasabanın şerifi olan Joe Cross ise bu katı kuralların kişilerin bireysel özgürlük alanlarını ölçüsüz bir biçimde ihlal ettiğini ve seçim yapma haklarını ortadan kaldırdığını düşünüyor. Psikolojik sorunlarla boğuşan eşi Louise ve komplo teorileriyle kafayı bozmuş kayınvalidesi Dawn ile yaşayan şerif Joe, kendini bu bakımdan derinleşmeye başlamış toplumsal kutuplaşmanın içinde buluyor. Astım hastası olduğu için maske takmasının hayat standartlarını zorlaştırdığını düşünen Joe, kendisi gibi maske takmaya yanaşmayan diğer kasabalılar gibi toplumsal baskıyla yüzleşmek zorunda kalıyor.

Bir yanda pandemi tedbirlerine uyan bir kesim varken, diğer yanda bunların komplo teorisi olduğuna inanan bir kesim ortaya çıkmış durumda Eddington’da. Filmdeki bu yapı, toplumun pandeminin ortasındaki bölünmüşlüğünü ve gerçeklik algısını irdeliyor. Buna bir de sosyal medyanın bu atmosfer içerisindeki etki alanı ekleniyor. Kimileri, sosyal medyanın bu komplo teorilerini ifade etme ve benimsetme aracı olduğu kanısında. Aster, pandemi döneminde, hatta şu anda da var olan bu toplumsal portreyi son derece gerçekçi ve doğal şekilde yansıtmayı başarıyor.

Burada izleyiciye bıraktığı bir soru var: Pandemideki tedbirler gibi kamusal tedbirlerin ve tasarrufların bireysel özgürlüklerle çatışmasında olması gereken denge nedir? Burada sembolik anlatım da yerinde şekilde uygulanıyor. Maske takmanın ve kamusal alanda mesafeli durmanın, toplumun polarize oluşunu vurgular şekilde sahnelenişini bu yönde örneklemek mümkün. Politik yaklaşımlarla hikaye katmanlanıyor ve yelpazenin iki tarafına iki karakteri oturtuyor Aster: Joe ve Ted. Joe, belediye başkanı Ted’e karşı adeta özgürlük savaşçısıymış gibi karşı çıkıyor ve aynı düşüncede olan diğer kasabalıların da sesi olmuş durumda.

Bu çatışma ile hikaye ilerlerken, bir yandan da Aster bize toplumun linç kültürünü, sosyal medya bağımlılığını ve sosyal medyanın bir araç olarak gerçekliği nasıl yozlaştırabildiğini göstermek istiyor. Günümüzde oldukça görünür olan bu meseleleri mizahi ve etkileyici bir dille yansıtıyor.

Bir noktadan sonra, toplumun daha fazla ayrışmasını istemeyen Joe, belediye başkanlığına adaylığını koyuyor. Girilen seçim yarışında da yeni bir pencere açılıyor. Kamera önünde topluma sevimli gözükmek isteyen samimiyetsiz ve iki yüzlü siyasetçi profili, yine son derece gerçekçi ve aynı zamanda eğlenceli şekilde ifade ediliyor. Mevcut belediye başkanı Ted Garcia, adaylık yarışını Joe’ya kaybetmemek için elinden geleni yapıyor. Hırslı bir karakter olmakla beraber, siyasetçilerin manipülatif yönünü oldukça iyi canlandırıyor. Pedro Pascal’ın böyle bir karakteri yer yer eğlenceli yorumladığını söylemek mümkün. Yine gerçek hayatta da görüldüğü şekilde, kampanya filmleriyle ve televizyon programlarıyla gerçeklerin nasıl çarpıtıldığını gösteriyor bize Eddington.

Buraya kadar hikaye, örülü olduğu temalarla sağlam ve hızlı adımlarla oluşturuluyor; ancak bu hızlı anlatımın içinde bazı şeyler üstünkörü şekilde geçiştiriliyor. Bu durum, özellikle hikayenin ve karakterlerin derinleşmesine engel oluyor ve sanki parodisel bir etki yaratıyor. Ancak film, akıcılık anlamında hiçbir problem yaşamıyor.

Sahneler ilerledikçe, Eddington’da başka tartışma konuları açılıyor. Film, sosyal medyanın boyunduruğu altında gerçeklerin yalnızca çarpıtılmasıyla yetinilmemesini ve kitlelerin bunlara inanarak toplumsal olayları körüklemesi meselesini de irdeliyor. Siyahi ırkçılığına ve Black Lives Matter hareketine de bir bakış açısı getiriyor. Kitlelerin nasıl harekete geçirildiğine dair bir örnek olarak, toplum adına bir mücadeleye girişmiş Joe’nun bir anda hedef saptırmalarla zor duruma düşürülmeye çalışıldığını söylemek mümkün.

Öte yandan, Joe belediye başkanlığı adaylığını koyarak psikolojik sorunlar yaşayan eşi Louise ile bireysel ilişkisini daha da zorlaştırmış durumda. Hem bu ikili ilişkinin problemleriyle hem de seçim yarışının ağırlığıyla mücadele etmek zorunda kalan Joe, kapana kısılmış gibi görünüyor. Joaquin Phoenix, bu gelgitli psikolojiyi izleyiciye çok başarılı şekilde aktarıyor. Louise’in gençliğinde yaşadığı kötü olayların Ted ile alakalı olduğu söylentileri dolaşıyor. Bir noktada, seçimi kazanma hırsı öyle bir eşiğe yükseliyor ki Joe bu durumu siyasi söylemlerinde kullanmaya başlıyor. Politik hırsın ve ihtirasın insanlar üzerinde ne gibi sonuçlar doğurabileceğini de bu anlamda başarılı şekilde anlatıyor Eddington.

Zamanla Joe, filmin başında görünen karakterine son derece ters düşmeye başlıyor ve bu siyasi yarış kurbanlar veriyor. Her ne kadar hikaye ve karakterler adım adım temellendirilse de, bu dönüşümün bir anda çok keskin ve hızlı olması izleyicide şok etkisi yaratıyor ve biraz aceleye getirilmiş hissi uyandırıyor. Joe, yaptığı karanlık işleri var olan toplumsal olaylara dayandırarak gölgelemeye çalışıyor. Karakteri adeta kırılma noktası yaşıyor. Burada, ağır şeylerle yüz yüze gelen Joe’nun çıkmaza sürüklenişi ve psikolojik yansımaları çarpıcı bir dille aktarılıyor.

Joe karakteri derinlemesine anlatılırken, diğer karakterlerin ciddi şekilde yüzeysel geçiştirilmesi, karakterler arasındaki bağı yaratma konusunda olumsuz bir etki yaratıyor. Diğer karakterlerin biraz daha üzerinde durulması, izleyiciyi filme daha fazla bağlamak konusunda olumlu bir etki yaratabilirdi.

Eddington: Pandemi Travması ve Toplumsal Yıkım

Eddington: Pandemi Travması ve Toplumsal Yıkım

Eddington, ikinci yarısının başlangıcından itibaren büyük oranda Western yönü üzerinde ilerliyor. Filmin ilk yarısında, ikinci yarıdaki Western atmosferi için olabildiğince detaylandırılmak istenen bir hikaye yaratılıyor. İkinci yarıda ise film, Joe’nun başını çektiği aksiyon sahneleriyle ilerliyor. Joe’nun, bulabildiği ve bulabileceği her detayı kendi menfaatine kullanabilmek için çabaladığını görüyoruz. Bu aksiyon sekansları sıradan gibi gözükse de ilgi çekici duruyor. Kendisini oyun kurucu sanan Joe, bambaşka bir oyunun parçası içinde görmeye başlıyor kendisini. Bu sis perdesini de yüksek gerilimle sahnelemeyi tercih ediyor film. Filmin başında kişisel seçimler yapabilme özgürlüğünden dem vuran ve bunu kimliklendiren Joe’nun, finale yaklaşırken bu bağlamdaki durumu da ilginç bir kontrast yaratıyor filmde.

Ari Aster, pandemi döneminin insanlarda ve toplumda yarattığı parçalanmışlığı baz alarak tartışmaya açtığı konularda net söylemler vermekten kaçınarak, izleyicinin filme bakış açısını da ortadan ikiye ayırıyor gibi görünüyor. Filmi izleyen herkesin kendi akıl süzgecinden geçirerek hikayeyi yorumlamasını tercih ediyor. Hikayedeki meseleleri tartışmaya açık hale getirmekle, aslında filmini bu yılın en tartışmalı filmlerinden biri noktasına taşıyor. Grotesk anlatım stilini revaçtaki toplumsal konularla bir bütün haline getirerek kendi tarzını ciddi şekilde yansıtmayı başarıyor.

Sosyal medyanın toplumsal hayattaki etkili yansımalarını sadece hikayenin bir parçası yapmakla yetinmeyen Aster, ayrıca biçimsel bir anlatım şekli olarak da sosyal medyayı kullanıyor. Kimi sahneleri sosyal medya görüntüleri şeklinde aktarması bunun bir örneği. Sahne geçişlerinde de bu görüntülerin varlığı, filmdeki sis perdesi atmosferini daha da güçlendirmeye ve bizi bulanık bir gerçekliğe taşıma noktasında etkili oluyor. Buna ek olarak, özellikle ikinci yarıdaki aksiyon sekansları başta olmak üzere, hikayesinin ciddiyetini vurgulamak adına güçlü bir sinematografi sunuyor Eddington.

Detaylarıyla ve sembolik anlatımıyla güçlü bir film olan Eddington, orijinal bir hikaye sunuyor ve pek çok toplumsal mesele açısından farklı bakış açılarını geliştirip tartışmaya açmaya çalışıyor. Bu yönlerden kesinlikle izlemeye değer; ancak hikaye anlatımının kimi yerlerinde bir dağınıklık da yok değil. Aynı zamanda bazı noktalarda, her konuyu anlatma derdine düşüldüğü için yüzeyselliği hissetmek de mümkün. Yine de olumlu yönlerinin olumsuz yönlerinden çok daha fazla olduğu bir gerçek. İzleyicileri de birçok yönden ikiye ayıracağı görülüyor. Bütün bunların ışığında, önümüzdeki ödül sezonunda Eddington’ın adından sıkça söz ettirmesi mümkün.

Eddington: Pandemi Travması ve Toplumsal Yıkım

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...