Predator 2: Avcı vs Modern Şehir Hayatı
Predator filminin başarısı sonrası, ikinci film için yapım çalışmalarına başlanmış; ilk filmdeki sık ormanlarda geçen av konseptinin çok uzağında, bu kez sık binaların olduğu büyük bir şehirde av ve avcı kodlarının değiştiği yeni bir dinamiğin yakalandığı bir senaryo ortaya çıkarılmıştır. Dutch’ın bu kez New York sokaklarında Predator’le mücadele edeceği bu ikinci film, daha fikir masasında önce Arnold Schwarzenegger’in rolü reddetmesiyle başrolünü, ardından da bütçe sorunları nedeniyle Los Angeles’a taşınarak şehrini ve yönetmenini kaybeder.
Predator 2, Los Angeles’ta uyuşturucu çeteleri arasında geçen kanlı mücadeleler içinde polis departmanının zorlandığı ve kayıplar verdiği bir ortamda geçer. Aykırı bir dedektif olan Harrigan, saldırganları tartışmalı yöntemlerle bir binaya sığınmaya zorlar. Binaya girdiklerinde ise çete üyelerinin tek tek katledildiğini görürler. Harrigan’ın bu gizemli katile dair yakaladığı izler, onu hiç beklemediği yeni bir mücadelenin içine sokacaktır.

Predator 2: Danny Glover
Dedektif Harrigan rolünde Danny Glover’ın yer aldığı bu ikinci filmde; Bill Paxton, Gary Busey, Maria Conchita Alonso, Calvin Lockhart yan rollerde eşlik ederken, ilk filmde Anna rolüyle gördüğümüz Elpidia Carrillo ve Predator rolünde Kevin Peter Hall geri dönüyor. İlk filmdeki yazarların kaleminden çıkan filmin yönetmenliğini ise Stephen Hopkins üstleniyor.
Film, Predator mitosuna yeni parametreler kazandırması yönüyle ilgi çekiyor. Orman kanunlarının farklı işlediği şehir hayatında; uyuşturucu çeteleri, devlet ajanları, şirketler ve polisler arasında dönen güç mücadelelerinin ortasına bomba gibi düşen Predator’ün bu çeşitli insan profilleriyle çarpıştırılması, ilk filmde sadece askerler gözünden gördüğümüz anlatıya yeni katmanlar ekliyor.

Predator 2: Rasta vs Rasta
Bu kabuk değişimi esasen mantıklı olsa da, ne yazık ki filmde o kadar da iyi işlenememiştir. Bunun sebeplerine tek tek bakacak olursak; öncelikle film çok karışık, sürekli bize yeni karakterler tanıtıyor ve bu karakterlerle bağ kurmamızı sağlamaya çalışıyor. Bunu yaparken de ucuz ve başarısız diyaloglarla hikâyeyi tıkıyor.
İlk filmde de çok başarılı diyaloglar olduğu söylenemez tabii, ancak filmin gerek tonu, gerek karakterlerin karizması, gerekse de filmin kendini gerekli yerlerde ciddiye almasıyla bir denge yakalanırken; bu filmde sürekli arka planda büyük olaylar işliyormuş gibi yapılan yüklemeler büyük oranda havada kalıyor. Üstüne 90’ların karikatürize karakter tasarımları da gelince, film iç bayıcı bir hâle kolayca evriliyor.
Fakat filmin Predator’e odaklandığı kısımlar oldukça keyifli. İlk filme yapılan atıflarla Predator’ün anlatıldığı bölümler dahil olmak üzere, ilk filmde çok göremediğimiz Predator’ü bu kez yakın çekimlerde de detaylı görüyoruz. Yüksek plazalar içinde yeni yöntemlerle avlandığı sahneler filme hareket katıyor.

Predator 2: Avcı vs Modern Şehir Hayatı
Ayrıca Alien serisine paralel bir biçimde, artık uzaylı olduğu tamamen anlaşılan Predator’ün teknolojisini çalmak için peşine düşülmesi ile av ve avcı dinamiklerine de yeni bir pencere ekleniyor. Harrigan’ın, Predator’ün bumerangvari silahıyla kendini korumaya çalıştığı ve hatta savaştığı sahneler, filmde en keyif aldığım bölümler oldu.
Filmin bu evreni genişlettiği yerlere gelirsek; Alien ile göbek bağının, hikâye paralelliklerinin ötesinde aynı evrende geçtiklerini öğrendiğimiz ilk tohumlar da burada atılıyor. Dikkatli gözlerin hemen fark edeceği şekilde, Predator’ün yer altında saklanan uzay gemisinde sergilenen fosilleşmiş Xenomorph iskeletlerini görmek mümkün. Ayrıca uzay mekiğinin antik uygarlıkları çağrıştıran motiflerle dolu olması, bu ırkın ne kadar kadim bir geçmişe sahip olduğunu da gösteriyor.

Predator 2: Xenomorph İskeleti
Predator ile Harrigan’ın uzay mekiğinde yaptıkları savaşın ardından yaratık, Harrigan tarafından kendi silahıyla öldürülüyor ve tüm yaratıklı filmlerin genel özelliği olduğu üzere, kahramanımız ağır yaralarına rağmen hayatta kalmayı başarıyor. Klasik bir mutlu sona doğru giderken, film burada bir sürpriz daha yaparak bir anda gemiye bir düzine Predator ışınlıyor. Tam kahramanımızın bu kez işinin bittiğini düşünürken, bu acımasız yaratık ırkı bizi şaşırtıyor.
İlk filmde onurlu savaşçı özelliklerine dair bazı ipuçlarını aldığımız bu uzaylı ırkı, bu filmde de bileğinin hakkıyla galip gelen Harrigan’a, serinin sonraki yapımlarında da göreceğimiz 1717 yapımı, ahşap oyma antika bir tabanca veriyor. Dostça olmasa da saygı içeren bu jest, Predator’leri Xenomorph’lar başta olmak üzere beyazperdede gördüğümüz diğer uzaylı yaratıklardan daha zeki, medeni bir yere taşıyor.
Ayrıca bu sahnede alfa olan yaratık, dilimizi de konuşuyor ki bu sahneyi ilk izlediğimde tüylerim diken diken olmuştu. Bu sahneyle ilgili son olarak; yaratıkların tasarımları her ne kadar 90’lar basitliğinde olsa da, çeşitlilikleri ve korkutuculukları açısından oldukça başarılı.

Predator 2: Tabancalı Racon
Toparlayalım. Predator 2, tüplü televizyonlarda görmeye alıştığımız 90’ların polisiye filmlerinin estetiğiyle çekilmiş, buram buram VHS kokan, Predator evrenine dair bize ilginç doneler sunmasıyla bir öneme sahip olmakla birlikte, içerik olarak çok da fazla bir şey vadetmeyen, zaman zaman sıkıcı bir film olarak bende yer ediyor. Ancak Amerikan kültüründe garip bir şekilde iyi yer bulmuş olacak ki hakkında hala çok fazla konuşulan, geyiği yapılan ve referanslar verilen bir film olduğunu da söylemek gerek.
Serinin ilerleyen filmlerinde de çıta giderek düşse de, bu karizmatik yaratıklara dair bir şeyler izlemekten keyif alacak izleyicileri tatmin edeceğini düşünüyorum.
Bir sonraki filmimiz David Fincher tarafından yönetilen Alien 3 olacak, görüşmek üzere.