Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleriTwo Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi

Two Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi

Yazar: Helin Demir
Two Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi
Two Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi

Ukraynalı ünlü yönetmen Sergey Loznitsa’nın senaryosunu yazıp yönettiği, Gregory Demidov’un aynı adlı otobiyografik romanından uyarlanan 2025 yapımı Two Prosecutors beyazperdede izleyiciyle buluşuyor . Dilimize de İki Savcı olarak çevrilen film Filmekimi‘nde de gösterildi.

Film, 1937 Stalin döneminde Sovyetler Birliği’nde yaşanan “Büyük Temizlik”’i anlatıyor. 2025 Cannes Film Festivali’nin Ana Yarışma bölümünde prömiyerini yapan film, François Chalais Ödülü’nü ve 2025 Palic En İyi Film Ödülü’nü aldı. Türü dram ve biyografi olan bu filmde Aleksandr Kuznetsov, Alexander Filippenko, Anatoli Beliy, Andris Keiss ve Vytautas yer alıyor.

Bolşevik asıllı Alexander Kornyev, Bryansk kentine yeni atanan genç ve idealist bir savcıdır. Görevine, kendisine gelen kanla yazılmış bir mektubun sahibini aramakla başlar. Bu kişi, Gulag kamplarında kalan, adı Stepniak olan bir siyasi tutukludur. Kornyev, mektubu yazan ve Sovyetler Birliği İçişleri Halk Komiserliği (NKVD) ajanlarının yasal olmayan uygulamalarını anlatan eski Bolşevik mahkûm Stepniak’ı hapishanede ziyaret etme iznini alır.

Two Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi

Two Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi

Film, savcının Gulag kamplarındaki haksızlıkları öğrenmesini ve bu adaletsizlikleri önlemek için Moskova’da bulunan başsavcıyla görüşmesini konu alır.

Bu dönem filmi tarihle yüzleşme niteliğinde ve Rus tarihini anlamak açısından önemli bir yere sahip. Kısa bir tarih özeti vermek gerekirse; Ekim Devrimi’nin lideri Lenin, Sovyetler Birliği’ni kurduktan sonra 25 Nisan 1930 yılında Gulag kamplarını kurmuştur. Amacı, fethedilen geniş toprakların yönetilmesini kolaylaştırmak, yeni düzene karşı çıkan halktan kişileri buralarda “eğitmek” ve Sovyetler Birliği’nin iş gücü ihtiyacını karşılamaktır. Lenin’den sonra Sovyetler Birliği’nin başına 1930’lu yıllarda  başa geçen ve yaklaşık 20 yıl kadar iktidarda kalan Josef Stalin, II. Dünya Savaşı’na denk gelen 1930–1950’li yıllarda ülkeyi yönetmiştir. Gulag kamplarında kalan kişiler için bu dönem en karanlık zamanlar anlamına gelmektedir.

Stalin’in ölmesiyle halk isyan etmiş ve 1957 yılında bu kamplar kapatılmıştır. Yapılan araştırmalara göre Gulag kamplarında 18 milyon insan işkence görmüş, bunlardan 2 milyonu çeşitli işkenceler sonucu ölmüştür. Tutuklu kişiler ya siyasi suçlardan ya da geçerliliği olmayan herhangi bir suçtan mahkûm edilmişlerdir. Buralarda tutuklu bulunan ve işkence gören kişiler madencilik, demiryolu yapımı gibi işlerde de çalıştırılmıştır. Bu filmi, işte böyle bir tarihsel gerçeği çıplak bir şekilde yansıttığı için başarılı görüyorum. Film, Stalin döneminde yapılan bu haksızlıklardan biri üzerinden rejim eleştirisinde bulunuyor.

Two Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi

Two Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi

Filmde suçsuz yere tutuklanan, işkence gören insanlar ve polisin onlara uyguladığı meşrulaştırılmış şiddet yer alıyor. Baskı rejiminin hukuki kuralları çiğnemesi, yolsuzlukları, bürokratik yapıdaki çürümüşlük gözler önüne seriliyor. Adaletsizlikleri görüp bunları kendi imkânlarıyla gidermeye çalışan bir savcı ve çarklar arasında kalan başsavcının tutumu yansıtılıyor. Filmi izlerken “Gerçekten bunlar yaşandı mı?” diye bir soru ilişiyor insanın aklına. Ama maalesef, yaşandı…

Filmin yönetmeni Sergey Loznitsa filmden bahsederken şöyle der: “Zaman değişir, koşullar değişir, teknoloji değişir ama son hep trajik olur.” Pek haksız sayılmaz sanırım.

Filmde renk paleti olarak tarihi bir hava ve soğuk bir atmosfer yaratmak için siyah-beyaz tonlar ile yer yer gri-mavi tonlar seçilmiş. Dönemi yansıtmak için dikkat çekebilecek yerlere konulan büyüklü küçüklü Stalin heykelleri göze çarpıyor. Görüntü yönetimi açısından çok iyi çekim açıları mevcut. Kamera açıları iyi seçilmiş. Örneğin, savcının mahkûmu görmeye gittiği hapishane koridorunda, arka arkaya duran iki insanı kadrajlama biçimiyle sahneye muazzam bir derinlik kazandırılmış.

Filmi izlerken en büyük eleştirim, dramatik yapının iyi kurulmamış olmasıydı. Dramatize etmenin en önemli kurallarından biri, heyecan öğesi oluşturmaktır; seyircinin filmi izlerken bir sonraki sahneyi merak etmesini sağlamaktır. Ne yazık ki izlerken böyle bir öğeye rastlamadım. Filmde merak duygusu oluşturulamamış. Seyircinin tahmin yürütebilmesi için bazı ipuçlarının verilmesi gerekirdi. Ancak merak unsuru eksik olduğundan tahmin etmeye de gerek duymadım. Film boyunca sahneler birbirine yalnızca eklenmiş gibiydi; bu nedenle akıcılık hissedemedim ve sık sık kopukluklar yaşadım. Film beni içine çekmeyi başaramadı. Dramı yumuşatmak için eklenen komedi sahneleri arasında, trende yaşlı adamın Lenin dönemindeki hikâyesini anlatması anlamlıyken, gitar çalınan kısım yersiz ve alakasızdı.

Two Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi

Two Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi

Film teknik açıdan oldukça düzgündü; görüntülerin uyumu ve müzik seçimi başarılıydı. Ancak senaryoda bazı ufak tefek hatalar mevcuttu. Filmi izlerken zaman zaman dikkatim dağılsa da kötü bir film olduğunu söyleyemem. Öte yandan “çok iyi” ya da “harika” bir film demek de zor. Dramatik öğeler üzerinde biraz daha durulsaydı, film izleyicisine çok daha derin bir etki bırakabilirdi. Yine de teknik başarısı ve genel atmosferiyle izlenmeye değer bir yapım olduğunu söyleyebilirim. Eksiklerine rağmen izleyicide iz bırakmayı başaran bir yapım olmuş.

Two Prosecutors: Bir Rejim Eleştirisi

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...