Prens 3. Sezon 1. Bölüm: Prens Yine Bildiğimiz Gibi
İlk iki sezonuyla oldukça ses getiren ve komedi sevenlerin listesine girmeyi başarmış yerli komedi incilerimizden Prens’in 3. sezonunun ilk bölümü yayınlandı. BluTV’den sonra Max’te yayın hayatına devam eden dizi, hikâyesine kaldığı yerden devam ediyor.
Henüz fragmanı bile yayınlanmamış, hatta çekimlerine bile başlanmamışken yeni sezonun oyuncu kadrosu heyecan yaratmaya başlamıştı.
Bu bölümde yeni bir yüz olarak Yiğit Özşener’i, bir Macar komutanı olarak seyrediyoruz. İlk bölümde; Macarların Bongomya’yı işgalinden sonra Prens’in sefil bir hayata geçtiğini, kölesiyle neredeyse eşit konuma geldiğini, Thenio’nun liderliğini bir işçi olarak bile sürdürdüğünü, amcası Kalesh’in hizmetkâra dönüştüğünü izliyoruz kısaca.
Hasharia ve Kraliçe Sion sarayda soylu hayatlarına devam ederken, ailenin erkeklerinin sokağa düştüğünü görüyoruz. Bölüm, Hasharia’nın Prens domuz pisliği temizlerken ona rüyasını anlatmasıyla başlıyor. Prens’in tavrı ise her zamanki gibi pozitif görünmeye çalışsa da altında büyük bir mutsuzluk yatıyor. Özellikle dönüştüğü sefil hâli kabullenmeyip “Ben Prens’im.” diyerek domuz pisliği temizlemenin onun için bir tür terapi olduğunu ifade ediyor. Bu hâl, bölüm boyunca devam ediyor. Prens ne içine düştüğü durumu kabul ediyor ne de sınıfsal düşüşünü kabulleniyor.

Macar halkının işgali altındaki, bar demeye bin şahit isteyen bir mekânda (Prens’in deyimiyle “alt tabaka barı”) Prens, Thenio, Orion ve Larg erkek erkeğe içmeye gittiklerinde istedikleri içkiyi bile alamıyorlar. Çünkü her ne kadar sınıfsal düşüş yaşamış olsalar da Macar halkı tarafından kabul görmüyorlar. İşte tam bu noktada Prens, prensliğini yaşayamayınca isyan etmeye başlıyor. Bu bar sahnesinde isyan, linç kültürü ve toplumsal eleştiri gibi güçlü alt metinler mizahi unsurlarla harmanlanıyor. Adeta Prens bir kuyuya taş atıyor, Macar erkekleri de onun peşinden gidiyor. Bir şekilde yine ölümden kaçmayı başarıyor, bu da onun şeytan tüyü elbette.
Bu sahnenin sonunda Prens, Bongomyalıları devrim yapmaya ikna ediyor. Bir nevi Truva Atı hikâyesine dönüşen bu plan, Thenio’nun zekâsıyla hazırlanıyor. Burada Spartaküs hikâyesine de değiniliyor. Prens, başka bir efsaneyi kalabalığa anlatarak onları ikna etmeye çalışıyor. Psikolojik bir yöntem olarak “kahraman” olma çabasına giriyor. Ama aslında Spartaküs’ün hikâyesini tam anlamıyla bilmiyor, öğrenmekle de ilgilenmiyor. Bu sahnedeki ince ayrıntılar, hem siyasi hem de toplumsal eleştiri açısından oldukça başarılıydı bana göre.
En sonunda, kelimenin tam anlamıyla kalabalığı gaza getirerek devrim yapmaya ikna ediyor. Lakin Macar komutanı, her ne kadar Sion tarafından kandırılıyor gibi görünse de komutan olarak kandırılması zor biri. Çünkü onun zaafı güzel kadınlar değil, askerlerle savaşmayı biliyor. Kraliçe Sion’a ise bir takı hediye ederek gönlünü kazanmaya çalışıyor. Bu anlarda, özellikle yemek sahnelerinde Kalesh’in kıskançlıkla saçmaladığı anlar oldukça komikti.

Prens ne de olsa “soylu” olduğu için Macar komutanının davetiyle çocuğunu görmek üzere saraya gitmeye ikna oluyor. Ama çok duramıyor çünkü “akşama devrim var”. Aslında çocuğunu görmek için değil, sarayın zengin mutfağına tekrar kavuşmak için kabul ediyor. Yani Prens yine prensliğini yapıyor. Yemek esnasında Macar komutanı ayrıldığında, Hasharia ve Sion’a devrim planından bahsediyor. Gitmeden önce Prens’in çocuğunu görüyoruz. Bu sahnede çocuğun saçlarının Prens’inki gibi olması da güzel ve komik bir detaydı. Çocuğun Prens’ten olduğu kesinleşiyor yani, DNA testi tamam!
Daha sonra devrim planı için harekete geçiyorlar; fakat Macar komutanı onlardan önce davranmış oluyor ve “kansız devrim olmaz” sözü ekranda karşılık buluyor.
Sezona beklentileri karşılayarak başlayan Prens’in sonraki bölümlerinde görüşmek üzere!
Prens 3. Sezon 1. Bölüm: Prens Yine Bildiğimiz Gibi