Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Ferrari: Dünya Markasının Arkasındaki Drama

Ferrari: Dünya Markasının Arkasındaki Drama

Yazar: Cemre Zeynep Çelik

Ferrari: Dünya Markasının Arkasındaki Drama

Ferrari’nin kurucusu Enzo Ferrari’nin hikayesinin anlatıldığı Ferrari filminin basın gösterimi dağıtımcı firması Videomite tarafından düzenlenen davetle Kanyon Paribu sinemalarında gerçekleşti.

Tüm dünyada sesini duyurmuş ve en başarılı araba markalarından biri olan Ferrari hakkında marka özelinde çoğu kişi fikir sahibi olsa da kurucusu ve arka planda verilmiş mücadelelerine pek çok kişinin yabancı olması olası. Film seyircilere markanın kişisel anlamda ele alındığı; başarının arkasındaki hırsların, mücadelelerin, kırılma noktalarının ve motivasyonlarının derinlemesine bir hikayesini sunuyor. Araba yarışı izleme beklentisiyle gidiyorsanız bu filmin size beklentilerinizden farklı bir seyirci deneyimi yaşatacağını söyleyebilirim. Yarış sahneleri yok demiyorum fakat filmin odak noktası karakterler ve onların iç çatışmaları.

Michael Mann’in 8 yıl aradan sonra yönetmen koltuğuna oturduğu Ferrari filminin başrollerini Adam Driver, Penélope Cruz, Shailene Woodley gibi oyuncular paylaşıyor. Filmde Ferrari’nin 1957 yılında düzenlenen Mille Miglia yarışı, Enzo Ferrari’nin psikolojik çatışmaları, markanın iflasla karşı karşıya kalması gibi konulara değiniliyor. Hem iş hem de aile hayatı çalkantılarla dolu Enzo, hayatının bir köşesinde de kaybettiği oğlu Dino’nun yasıyla mücadele ediyor.
Adam Driver’ın, Enzo Ferrari rolündeki performansı gerçekten çok başarılı, oyuncunun dramatik temelde duygularını bu denli doğru yansıtması ve seyirciyle bağ kurabilmesi değerli. Driver’ın bunu başardığını söyleyebilirim.

Penélope Cruz ise Laura rolünde acılı ve öfkeli eşi çok iyi yansıtıyor. Enzo’ya olan karmaşık duyguları, kaybettiği oğlunun halen süren yası arasında Ferrari’nin işlerinde de şirket ortağı olarak önemli bir rol üstleniyor. Filmde Cruz’un en etkilendiğim sahnesi ise oğlunun mezarında bakışlarıyla çok şeyi anlattığı o kare oldu. Tüm duyguları aynı anda hiçbir şey söylemeden, sadece bakışlarıyla bu kadar yoğun hissettirebilmesi tekrar tekrar izlenecek türden olmuş.

Enzo’nun iki aile arasında çalkantılı bir hayat sürerken bir yandan Ferrari’nin ekonomik sıkıntılarıyla boğuştuğuna şahit oluyoruz. Rekabetçi bir ortamın varlığı, içinden gelmeyen ortaklıkları düşünmek zorunda kalması ve onun için önemli olan kişilerin kaybı bu dönemi daha da yoğun geçirmesine neden oluyor.

Enzo’nun bu dönemi; öfkeli eşi Laura, kaybettiği çocuğu Dino, yasak aşkı Lina ve kimsenin bilmediği çocuğu Piero etrafında dönen dünyası ile bir de yarışların ve yarışlarda kaybedilen hayatların dramasıyla mücadele etmekle geçiyor. Enzo dış dünyaya duygusal olarak ne kadar mesafeli gözükmeye çalışsa da ailesinin yanında duvarlarını daha çok indirdiğini söyleyebiliriz. Fakat filmin genelinde soğuk, donuk ve profesyonel duruşundan ödün vermemeye çalışıyor.
Enzo karakterinin gece çekimleri dahil olmak üzere duygusal olarak zorlandığı sahnelerde güneş gözlüğüyle yansıtılmış olması, bana gözlüğün bir metafor olarak kullanıldığı hissini verdi. Görünümündeki soğukluğun sebebi ise filmde geçmişte yaşadığı kayıplarla ilişkilendiriliyor.

Filmde kısa bir zaman aralığına şahit oluyoruz. 1957 yılına, o dönemde markanın girdiği maddi sıkıntılara ve rekabetçi ortama odaklanılırken, filmin sonlarına doğru Mille Miglia yarışı ön plana çıkarılıyor. Kişisel sahnelerin yanı sıra iddialı yarış sahnelerini de sıkça görüyoruz. Yarış sahneleri hem araç içi hem de araç dışından heyecanı gittikçe yükselten görüntüler barındırıyor. Mann’in; yarışçıların hırslarına, yarış öncesinde yaşadıkları psikolojik zorluklarına da ara ara değinmiş olması izleyicilere onların dünyalarını daha yakından gözlemleyebilme fırsatı sunuyor. Filmde görsel bütünlük, çekim yapılan mekanlar ve kullanılan renkler ile son derece realist bir set ortamı oluşturulduğunu söyleyebilirim.

Dönem filmi olmasına rağmen görüntülerdeki doğallık hissini bu denli yansıtan başarısı bize kolaylıkla hikayenin içine girme ve gerçeklik hissini yakalama şansı veriyor. Bununla birlikte Ferrari için daha güçlü ve filmde daha yoğun kullanılan bir soundtrack beklerdim. Film müzik kullanımı konusunda benim gözümde biraz zayıf kaldı.

Filmin sonlarına yaklaşırken teknik olarak yarışların çok ilerlemediği bu dönemde, önlemlerin yeterli olmamasının yarattığı yıkımlara da şahit oluyoruz. Yarışların halkla iç içe düzenlendiğinde ve insanların çok yakından takip etme fırsatı bulduklarında yaşanan kazalar ve kayıpları, Mille Miglia yarışı sahnelerinde görüyoruz. Yarış sırasında gerçekleşen talihsiz bir kaza, heyecanın doruklarında giden sahneye dramatik bir vuruş yaparak büyük bir trajediye neden oluyor. Bu kayıplar daha sonra önlemlerin gelişmesine temel hazırlasa da o dönemde büyük kayıpların yaşandığı gerçeğini maalesef değiştirmiyor.

Ferrari’nin kendi türünde hem kadrosu, hem kaliteli oyunculukları hem de yönetmen faktörleri birleştiğinde izlenmesi keyifli bir yapım olduğunu düşünüyorum.

Ferrari: Dünya Markasının Arkasındaki Drama

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...