Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleriBlue Moon: Sevilmeye ve Kedere Dair Bir Şarkı Bu

Blue Moon: Sevilmeye ve Kedere Dair Bir Şarkı Bu

Yazar: Ömer Acıoğlu
Blue Moon: Sevilmeye ve Kedere Dair Bir Şarkı Bu
Blue Moon: Sevilmeye ve Kedere Dair Bir Şarkı Bu

Lorenz Hart’ı bilir misiniz? Kendisi, Richard Rodgers ile birlikte kurduğu Hart & Rodgers çatısı altında Broadway müzikallerinin en değerli şarkılarının yazarı. The Lady Is a Tramp, Manhattan, Bewitched, Bothered and Bewildered, My Funny Valentine ve filmin adını alan Blue Moon, bu ortaklıktan çıkan şarkılardan birkaçı. Fakat sonrasında bu ikili, Hart’ın bazı davranışlarından dolayı ayrılmış ve kendi yollarına devam etmiş.

Bağımsız Amerikan sinemasının yaşayan isimlerinden Richard Linklater’ın yönetmenliğini üstlendiği, başrollerinde Ethan Hawke, Margaret Qualley, Bobby Cannavale ve bu filmle Berlin Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Oyuncu dalında Gümüş Ayı ödülünü alan Andrew Scott’ın yer aldığı bu yapım, aşık olduğu Elizabeth’in mektuplarından ilham alıyor. Lorenz Hart’ın Dick Rodgers’tan ayrılması ve Rodgers’ın Oscar Hammerstein II ile birlikte yeni müzikali *Oklahoma!*yı sahnelemesi sonrası yaşanan bir yüzleşmeyi anlatıyor. Türkiye prömiyerini Ayvalık Film Festivali’nde yapan ardından Filmekimi kapsamında da gösterilen film, Bir Film tarafından yarın vizyona giriyor. Gelin, bu filmin incelemesine derinlemesine dalalım.

Film, Lorenz Hart’ın yağmur altında yürürken şarkı söylemesiyle açılıyor; yere düşmesiyle de başka bir sahneye geçiyoruz. Bu olaydan kısa bir süre öncesine dönüyoruz. Lorenz Hart, Richard Rodgers ile olan uzun soluklu ortaklığını bitirmiş ve Büyük Buhran sebebiyle kendini içkiye vermiştir. Bu esnada Richard Rodgers, Oscar Hammerstein II ile birlikte yaptığı Oklahoma! müzikalinin prömiyerini yapmaktadır. Bu sahnede Lorenz Hart’ın salondan erken çıkmasına ve son derece nezih bir bara geçmesine şahit oluyoruz. Hart burada ilişkilerini, hatalarını, yaşadığı bunalımı ve Rodgers ile olan ayrılığını sorgulayarak kendisiyle yüzleşiyor.

Blue Moon: Sevilmeye ve Kedere Dair Bir Şarkı Bu

Blue Moon: Sevilmeye ve Kedere Dair Bir Şarkı Bu

Bu film, her şeyden öte Lorenz Hart’ın bir nevi iç hesaplaşmasını izliyoruz. Film ilerledikçe ikilinin ortaklığının bitiş sebeplerini, Elizabeth ile olan dostluğunu ve en önemlisi yeni müzikalin yapılmasıyla yeniden yeşeren ilişkilerini irdeliyoruz. Lorenz Hart her ne kadar antipatik bir karakter gibi görünse de, kişiliği açısından pek çok kişiye ilham veren, aynı zamanda iyi bir dinleyici olan biri. Onu dinlerken öylesine insancıl, öylesine dürüst bir hâlde buluyoruz ki, kurduğumuz bağ bambaşka bir boyuta taşınıyor. Küçük bir detay: Piyano çalınırken, viskiler de dolmaya devam ediyor.

Filmi bu kadar güzel yapan unsurlardan biri, Lorenz Hart’ın öncülüğü, vicdanı ve aşka olan tutkusudur. Bu “aşka aşık” hâli, sevilme arzusu ve alçakgönüllülüğüyle birleşerek adeta şiir gibi dökülüyor ağzından. Aşkın görünmeyen yüzünü müzik ve edebiyat aracılığıyla bize gösteriyor. Şunu da belirtmek gerekir ki Blue Moon, aslında hüzne ve yalnızlığa dair bir şarkı. Sözlerinden birinde “Hayat, en hüzünlü erkekler için acı bir kupadır.” dizesi yer alır. Şarkının ilk adı ise “Bütün Erkeklerin Yaptığı Hata”dır. Dolayısıyla film, Hart’ın iç hesaplaşmasını ve şarkısının anlamını hakkıyla yansıtıyor.

Yazdıkça düşünüyorum ki, bu filmin senaryosu, alt metinleri ve hikâye anlatımı oldukça başarılı. Diyalog ağırlıklı ilerlese de, görsel detaylarla desteklenen bir yapı kurmayı başarıyor. Linklater’ın kamerası pek çok ünlü ismin etrafında dolaşıyor: Lorenz Hart’tan barmene, Richard Rodgers’tan Oscar Hammerstein II’ye, Stephen Sondheim’dan George Roy Hill’e kadar birçok karakteri adeta ziyaret ediyoruz. Ancak her seferinde kamera yeniden Lorenz Hart’a dönüyor; sanki Linklater’ın kamerası Hart’ın iç sesi, bir habercisi gibi. Bu içsel anlatım tarzı “mükemmel” olmasa da gayet akıcı bir şekilde izletmeyi başarıyor. Filmin dekorları, çerçevelerdeki resimler, kostüm ve saç tasarımları da oldukça etkileyici.

Konu müzikal olunca müzikler kaçınılmaz oluyor elbette. Casablanca’ya yapılan göndermeler, başta andığım The Lady Is a Tramp, Manhattan, Bewitched, Bothered and Bewildered, My Funny Valentine ve Blue Moon şarkıları, askerin çaldığı piyano ve Ethan Hawke’ın ses tonu filmi hem eğlenceli hem de hüzünlü kılıyor.

Ethan Hawke bu filmde çok iyi bir performans sergilemiş; ancak Andrew Scott ondan da iyi. İkisi hem usta-çırak gibi birbirine yakın, hem de rakip gibi bir enerji taşıyor ve bu dinamizmi sonuna kadar hissediyoruz. Bobby Cannavale ve Simon Delaney de iyi performanslar sergilemiş, ancak başroller kadar etkileyici değiller. Margaret Qualley’e ise nedense ısınamadım. Filmin güzeller güzeli Elizabeth’ini canlandırsa da, performansının ruhuna ve alt metinlerine tam olarak geçemediğini düşünüyorum. Bu eleştirim cinsiyetle değil, yalnızca oyunculukla ilgilidir.

Blue Moon: Sevilmeye ve Kedere Dair Bir Şarkı Bu

Blue Moon: Sevilmeye ve Kedere Dair Bir Şarkı Bu

Sonuç olarak Blue Moon, Richard Linklater’ın müzikalin ilk dönemlerine yazdığı bir aşk mektubu gibi. Lorenz Hart’a, onun aşkına, düşüşüne ve yüzleşmesine dair zarif bir anlatı sunarken, 1940’ların Amerikan sinemasına ve müzikallerine ansiklopedik bir bakış atıyor. 1 saat 40 dakika boyunca bu sohbete katılmak isterseniz, Blue Moon bu cuma sinemalarda sizleri bekliyor.

Puan: 4/5

Blue Moon: Sevilmeye ve Kedere Dair Bir Şarkı Bu

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...