Avatar: Fire and Ash: Spoilersız İlk Bakış
Yılın sonuna yaklaşırken, heyecanla beklenen o gişe canavarı için geri sayım nihayet bitmek üzere.
Kabul edelim; bu yıl hem globalde hem de Türkiye’de sinema sektörü için işler pek iç açıcı gitmedi. Globale baktığımızda, ülkemizdeki ekonomik krizin yarattığı o kara tablo kadar iç karartıcı bir resimle karşılaşmasak da, dünya sinemasının hala bir iyileşme sürecinde olduğu yadsınamaz bir gerçek. İşte tam da bu noktada, yılın bütün cirosunu toparlamak ve salonlara hayat vermek için sektörün dört gözle beklediği Avatar: Fire and Ash, bu Cuma (19 Aralık) vizyona giriyor.
Sektörün bu hassas durumundan ve Avatar markasının omuzlarındaki yükten bahsetmeden önce, bu filmde bizleri nelerin beklediğine değinmek istiyorum. Merak etmeyin, spoiler vermeden ilerleyeceğime emin olabilirsiniz.
Yas, Öfke ve Savaşın Duygusal Yüzü
Hikayemiz, Avatar: Suyun Yolu (2022) olaylarından sadece birkaç hafta sonrasını konu alıyor. Film, Metkayina (Resif) klanıyla yaşamaya devam eden Sully ailesinin, Neteyam’ın kaybıyla yüzleşmesiyle açılıyor. Jake, Neytiri ve çocukların bu ağır kayıpla nasıl başa çıktıklarına, yas tutma süreçlerinin her birini nasıl farklı etkilediğine tanık oluyoruz. James Cameron’ın tanımıyla Ateş ve Kül, sadece bir aksiyon değil; savaşın duygusal sonuçlarıyla yüzleşmek üzerine kurulu, derinlikli bir film.
Avatar: Fire and Ash: Spoilersız İlk Bakış
Pandora’nın Karanlık Tarafı: Kül Halkı ve Rüzgâr Tüccarları
Gelelim filme ismini veren ve Cameron’ın da bir süredir sinyallerini verdiği o yeni Na’vi’lere… Avatar: Ateş ve Kül, Pandora’nın iki yeni ve zıt yüzüne ev sahipliği yapıyor. Bu film aslında Cameron’ın yıllardır süregelen “Na’viler iyi, insanlar kötü” algısını kırma girişimi; yani “Kötü Na’vi’ler de vardır” deme şeklinin bir yansıması.
Karşımıza ilk olarak “The Ash People”, yani Mangkwan Klanı çıkıyor. Bir felaket sonrası Eywa’ya (Doğa Ana) sırtını dönmüş, şamanik güçleri olan, agresif ve karanlık bir klan bu. Klanın lideri Varang (Oona Chaplin) ise bu filmde adını mutlaka not etmeniz gereken kilit bir karakter.
Avatar: Fire and Ash: Spoilersız İlk Bakış
Diğer yanda ise Mangkwan klanını ‘yağmacı’ olarak adlandıran, “The Wind Traders” yani Tlalim Klanı ile tanışıyoruz. Göçebe ve tüccar bir topluluk olan Tlalimler, Medusoid adı verilen, devasa denizanasına benzeyen canlılara bağlı hava gemileriyle seyahat ediyorlar. Bu görsel şölen, Pandora evrenini bambaşka bir boyuta taşıyor.
Sully Ailesinde Dengeler Değişiyor
Teknik detaylara girmeden önce, eski dostlarımız Sully ailesinin son durumuna bir parantez açmak gerek.
Jake Sully, oğlunun kaybından sonra daha da korumacı ve o eski asker kimliğine sıkı sıkıya sarılmış durumda. Hatta neredeyse zorba ve mesafeli bir babaya dönüştüğünü söylemek yanlış olmaz. Canım Neytiri’yi ise nefret dolu, öfkeli ve yakıcı bir yas sürecinde görmeye kendinizi hazırlayın. Lo’ak ise bu filmin hikâye anlatıcısı (narrator) görevini üstleniyor; abisinin ölümünden kendisini sorumlu tutan, vicdan azabıyla boğuşan bir genç olarak görüyoruz onu. Spider ise -son filmden de hatırlarsınız- biyolojik babasının Quaritch olduğunu öğrenmişti; ait olduğu yeri bulmaya çalışan, arafta kalmış bir ‘maymun çocuk’ olarak dönüyor perdeye. Eski düşmanımız, biricik antagonistimiz Quaritch ise her zamankinden daha kinli ama bu sefer onu yavaşlatan tehlikeli bir zaafı var.
Avatar: Fire and Ash: Spoilersız İlk Bakış
Avatar’ı Avatar Yapan Şey: Teknoloji ve Yapay Zeka Gerçeği
Avatar’ı bugün hala konuşuyor olmamızın en büyük nedeni şüphesiz teknik devrimi. Basın gösteriminde filmden önce izlediğim mini post-prodüksiyon belgeseli, Cameron’ın vizyonunu anlamak açısından hazine değerindeydi. (Umarım vizyona girdiğinde bu belgesel tüm izleyicilere ulaşılabilir olur).
Görsel efektlerde Wētā FX yine başrolde ve harikalar yaratıyor. Ancak burada çok önemli bir Yapay Zeka ayrımı yapmamız gerekiyor. Hollywood’u kasıp kavuran “Yapay Zeka oyuncuların yerini mi alacak?” tartışmalarına James Cameron son noktayı koymuş.
Filmde kullanılan teknoloji, senaryo yazan veya yoktan görüntü üreten “Üretken Yapay Zeka” (Generative AI) değil; Makine Öğrenimi (Machine Learning) teknolojisi. Yani yapay zeka ile senaryo yazılmadı, oyuncu yerine dijital dublör tercih edilmedi veya arka planlar bir komutla çizilmedi. Cameron ve yapımcı Jon Landau’nun da vurguladığı gibi; bu film bilgisayarlar tarafından değil, oyuncular tarafından yapıldı.
Avatar: Fire and Ash: Spoilersız İlk Bakış
Wētā FX süpervizörünün de aktardığı üzere; kullanılan yeni yapay sinir ağı teknolojisi, Sam Worthington ve Zoe Saldaña’nın yüzündeki mikroskobik kas hareketlerini dijital Na’vi yüzüne birebir aktarmak için kullanılıyor. Amaç teknolojiyi şov yapmak için değil, oyuncunun ruhunu ve performansındaki o en ufak mimiği bile dijital maskenin ardına taşımak için bir araç olarak kullanmak.
İşin mutfağına, yani prodüksiyon kısmına baktığımızda da dudak uçuklatan bir emek söz konusu. Pandora’nın artık ikinci evi sayılan Yeni Zelanda’da, dile kolay tam 18 ay süren bir performans yakalama (performance capture) süreci yaşanmış. Bu sadece teknolojik bir şov değil, aynı zamanda büyük bir sabır işi. Kostüm departmanı da en az görsel efekt ekibi kadar mesai harcamış diyebilirim. Tlalim Klanı için 333, o karanlık atmosferleriyle dikkat çeken Mangkwan Klanı için ise 300’den fazla kostüm numunesi hazırlanmış. Mangkwan Klanı’nın kostümlerindeki renk detaylarına özellikle dikkat etmenizi öneririm; kullanılan kırmızı, bildiğimiz kan kırmızısı değil. Çok daha koyu, siyaha çalan ve o klanın kasvetini, ağırlığını yansıtan özel bir ton tercih edilmiş.
Özetle; sinemanın kurtarıcısı görevini üstlenen Avatar: Fire and Ash, hem görsel ihtişamı hem de derinleşen hikayesiyle bu unvanı sonuna kadar hak ediyor gibi görünüyor.
Avatar: Fire and Ash: Spoilersız İlk Bakış
Gelecek Planları: Pandora Daha Yeni Başlıyor
Peki, bu görsel şölen burada mı bitiyor? Tabii ki hayır. James Cameron’ın kafasında devasa bir takvim var ve biz daha yolun yarısındayız. Yönetmen, 4. ve 5. filmlerin müjdesini çoktan verdi; hatta çocuk oyuncuların büyüme hızına yetişebilmek için 4. filmin bazı sahnelerini bu filmle eş zamanlı çekti bile. Cameron’ın ufak ufak çıtlattığına göre, 5. filmde Na’vi’lerin yolu bizim ölmekte olan dünyamıza, yani Dünya gezegenine düşecek gibi görünüyor. Yani Pandora’nın o eşsiz doğasından çıkıp, insanoğlunun yarattığı beton yığınlarına doğru trajik bir yolculuğa hazırlanıyoruz. 2031’e kadar uzanan bu yolculukta Cameron, sinemayı sadece bir “izlence” değil, nesiller boyu sürecek bir destan haline getirmekte kararlı.
Sinema Salonlarının Kurtarıcı Umudu
Şu anki tabloyu hepimiz biliyoruz: Türkiye’de bilet fiyatları el yakıyor, salonlar boşalıyor, ekonomik kriz sinemayı bir lüks haline çoktan getirdi bile. Globalde de durum çok farklı değil; “süper kahraman yorgunluğu” yaşayan seyirci artık her filme gitmiyor. Ancak Avatar: Fire and Ash tam da bu noktada devreye giriyor. Sektör bu filmi sadece bir yapım olarak değil, salonları yeniden dolduracak büyük umut olarak görüyor. İnsanların evindeki o konforlu koltuktan kalkıp sinemaya gelmesi için artık olağanüstü bir şeye ihtiyaçları var. İşte bu noktada sanırım Cameron, “Sinemaya hâlâ neden gitmeliyiz?” sorusunun 2025 yılındaki en güçlü cevabını veriyor.
Avatar: Fire and Ash: Spoilersız İlk Bakış
Gelelim en can alıcı noktaya: Bu filmi nerede izlemeli? Avatar demek, derinlik ve uçsuz bucaksız bir görsel evren demek. Bu yüzden filmi standart bir salonda izlemek, bir sanat eserine buzlu camın arkasından bakmak gibi kalıyor. Türkiye’de sınırlı sayıda olan IMAX ve özellikle o kristal netliği sunan Lazer IMAX salonları, Avatar deneyimini bambaşka bir boyuta taşıyor.
Ancak burada biraz politik bir gerçeği de konuşmak lazım: Bu teknolojiye erişim maalesef sadece birkaç büyük şehrin ve belli bir bütçeye sahip kesimin tekelinde kalmış durumda. Sinemanın demokratikleşmesi gerekirken, böylesine devasa bir yapımı hak ettiği kalitede izlemek neredeyse bir ayrıcalık haline geldi. Yine de imkânınız varsa, Cameron’ın o mikroskobik mimikleri ve devasa savaş sahnelerini kurguladığı o en büyük perdeyi zorlamanızı öneririm. Çünkü bu film, sadece izlenmek için değil, o atmosferin içinde yaşamak için tasarlandı.
Avatar: Fire and Ash: Spoilersız İlk Bakış
Uzun lafın kısası, James Cameron bir kez daha sinemanın sınırlarını zorluyor ve bizleri o koltuktan alıp Pandora’nın hem büyüleyici hem de tekinsiz yeni köşelerine götürüyor. Avatar: Fire and Ash, sadece teknik bir gövde gösterisi değil; yasın, öfkenin ve küllerinden yeniden doğmanın hikayesi.
Sinemanın o eski, görkemli günlerini hatırlamak, 3 saatliğine de olsa dünyadaki dertlerden kopup başka bir evrende nefes almak istiyorsanız, 19 Aralık’ta salonlarda yerinizi alın. Bu ateşi beyazperdenin büyüsüyle deneyimlemeyi sakın ertelemeyin.
Şimdiden herkese iyi seyirler!