Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleriBildiğin Gibi Değil: Aynı Evin İçinde Farklı Hayatlar

Bildiğin Gibi Değil: Aynı Evin İçinde Farklı Hayatlar

Yazar: İrem Yılmazel
Bildiğin Gibi Değil: Aynı Evin İçinde Farklı Hayatlar
Bildiğin Gibi Değil: Aynı Evin İçinde Farklı Hayatlar

Bazı filmler yalnızca bir hikâyeyi anlatmaz; izleyicinin kendi hayatına, ilişkilerine sessizce bir ayna tutar. Vuslat Saraçoğlu’nun yazıp yönettiği Bildiğin Gibi Değil tam da böyle bir film. İstanbul Film Festivali’nden dört ödülle dönen yapım, içtenliği ve yalınlığıyla sinemada nadir rastlanan bir samimiyet sunuyor. Kadrosunda Hazal Türesan, Serdar Orçin ve Alican Yücesoy gibi güçlü oyuncuları bir araya getiren film, bizi bir evin duvarlarının ötesine, ortak bir geçmişin odalarına davet ediyor.

Saraçoğlu, kendi çocukluğunun geçtiği evde çektiği bu filmde, hatırlamanın ve unutmanın kesiştiği bir alan yaratıyor. Babalarının gizemli ölümü sonrası Tokat’a dönen üç kardeş—Tahsin, Yasin ve Remziye—aslında aynı çocukluk anılarını paylaşsalar da geçmişi bambaşka biçimlerde hatırladıklarını fark ediyorlar. Film, tam da bu farkların arasına yerleşiyor. Kardeşlik, aile ve hatırlama gibi temaları büyük iddialar taşımadan, hayatın içinden bir sadelikle anlatıyor.

Bildiğin Gibi Değil: Aynı Evin İçinde Farklı Hayatlar

Bildiğin Gibi Değil’in en çarpıcı yönlerinden biri, gündelik hayatın küçük detaylarından kurduğu gerçeklik hissi. Abinin arabada “telefonunu bırak, etrafa bak biraz” demesi ya da aldığın pahalı yüz yıkama jelini sabun zannedip kullanması üzerine çıkan kavga… Bu sahneler, filmin yazılmış değil, yaşanmış gibi hissettirmesini sağlıyor. İzlerken, “biz de kardeşlerimle böyleyiz” diyorsunuz. Belki de film, tam olarak bu tanıdıklık sayesinde insanın içine işliyor.

Saraçoğlu, kardeşlerin ilişkisini çok katmanlı biçimde kuruyor. Üç kardeşin bağı film boyunca sürekli değişiyor; bazen iki kardeş birine karşı birleşiyor, sonra dengeler değişiyor, roller devriliyor. Bu gelgitler, kardeşlik denen karmaşık duygunun sinemadaki en gerçek temsillerinden biri. Yer yer uzun, sabit planlar tercih ediliyor; bu tercih izleyiciye sanki bir sahneyi değil, adeta evin kendisini izliyormuşuz hissi veriyor. Eski fotoğraf albümlerinin karıştırıldığı, çocukluk oyunlarının tekrarlandığı sahnelerde ise hem nostalji hem de huzur dolu bir atmosfer yayılıyor. Bu anlarda film, geçmişin tozlu havasını duyumsatıyor.

Oyuncuların doğaçlama enerjisi, filmin samimi dokusunu tamamlayan en önemli unsur. Hazal Türesan, Serdar Orçin ve Alican Yücesoy arasındaki uyum o kadar doğal ki, onları izlerken gerçekten kardeş olduklarına inanıyorsunuz. Diyaloglar akıcı ve gerçekçi; kimi zaman gülümseten şakalaşmalar, kimi zaman sessizce büyüyen tartışmalar… Hepsi hayatın içinden süzülmüş gibi. Birlikte söyledikleri “Unutmayacağım” şarkısı ise filme ayrı bir sıcaklık katıyor. Karakterlerin birbirine dokunuşlarında, suskunluklarında bile geçmişin izleri hissediliyor.

Bildiğin Gibi Değil: Aynı Evin İçinde Farklı Hayatlar

Hazal Türesan’ın Remziye performansı ise filmin kalbini oluşturuyor. Çocuk kalmış, ama çocukluğu elinden alınmış bir kadın olarak Remziye, hem filmde hem de seyircide en derin duygusal yankıyı yaratıyor. Saraçoğlu, onun geçmişine dair büyük acıları doğrudan anlatmak yerine önce hissettiriyor; bu da hikâyeyi daha incelikli ve insani kılıyor. Remziye’nin “Dedin ya küçüksün hâlâ diye. Ben 34 yaşında küçüğüm ama 6 yaşında yaşadığım şeyi anlatacak kadar yetişkinim, öyle mi abi?” repliği ise onun bastırılmış öfkesini, yaşadıklarının ağırlığını etkileyici bir şekilde ortaya koyuyor. Türesan, karakterinin sessizliğinde bile yaşananları hissettirmeyi başarıyor; film boyunca onun varlığı, sahnelerin duygusal merkezini oluşturuyor.

Bildiğin Gibi Değil, büyük dramatik çıkışlara ihtiyaç duymadan bir ailenin sessiz çatırdamalarını anlatıyor. Seyirciye kırgınlıklarını ve kendi kardeşlik hâllerini hatırlatıyor. Kimi zaman bir evin duvarında yankılanan kahkahada, kimi zaman bir bakışın sessizliğinde hepimiz kendimizi buluyoruz. Film bittiğinde, salondan çıkarken akılda tek bir cümle kalıyor: “Hiçbir şey, bildiğin gibi değil.” Ve belki de tam bu yüzden, o evin yankısı uzun süre içimizde sürüyor.

Bildiğin Gibi Değil: Aynı Evin İçinde Farklı Hayatlar

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...