Nobody 2: Ağır Başlangıç Hızlı Bitiş
15 Ağustos’ta vizyona giren Nobody 2’nin yönetmenliğini bu sefer Timo Tjahjanto yapmakta. Ayrıca bu sefer yazarlığında ise Derek Kolstad’ın yanına Aaron Rabin de katılmış. Güç, ölümsüzlük ve yenilmezlik gibi duygularımıza hitap eden aksiyon-gerilim serisinin ikincisinde bakalım neler gördük.
Öncelikle hikâyenin birincisinin bitişi Barber ve David Mansell karakterlerinin içi silahla dolu bir minibüste yola çıkmasıyla ve birbirlerine bakıp gülüşmeleriyle samimi, devamında da yolculuğun olacağını düşündürten bir sonla bitmişti.
Fakat serinin ikinci filminde yine aynı birinci filminde olduğu gibi klasik bir açılışla başladı. Hutch yine sorgu odasında. Bu sefer yanında bir kedi yok, bir köpek var. Anında sonuyla ilgili birkaç tüyo veriyordu bu başlangıç. Serinin ilk filminde Hutch’ın son sahnede bir kedi bulup yanına almasıyla ve sonraki sekansta da kediyi beslediği iyi adam Hutch imajıyla bitirilmişti. Belli ki bu sefer de bu köpeğin çatışmada da bir sahnesi olduğuna karar kılabiliyoruz. Yine aynı Hutch, yüzü gözü yara içinde ve karşısındaki adam yine aynı soruyu yöneltiyor: “Sen ne ayaksın?”
Ardından yine benzer tipografiler, tarihlerin geçişini ve ailesiyle olan ilişkisini görüyoruz sahne sahne. Aslına bakarsak bu sahnelerin tamamı ilk açılıştan itibaren ilk filmle birebir aynı, bir değişikliğe gidilmemiş. Öte yandan hatırlatıcı yönü yüksek. Serinin ikincisinde yine benzer duyguları tadacağımızı hissettirebiliyor. Fakat tüm bunların yanında hikâyeyle ilgili de birçok soru işareti bırakıyor. Örneğin, Yulian’dan sonra Rus mafyalarını tekrar görecek miyiz? Yulian’ın adamları Hutch’ın peşine düşecek mi?
Maalesef hayır, ne Rus mafyalarını görüyoruz tekrardan ne de iyi bir hikâyeyi. Tabii paranın varlığı, kaçakçılık gibi konseptler yine serinin ikincisinde de devam ediyor fakat bambaşka bir konsept ve yeni oyuncularla. İkinci filme katılan oyunculardan Sharon Stone’u çok merak ediyordum. Kendisi bu filmde Lendina karakterine hayat veriyor ve film boyunca tek sevdiğim performansa sahip oluyor. Yine de birçok eksiklik ile. Fakat ben bu durumu performansa değil, hikâyenin akışına veriyorum. Maalesef serinin ilk filmindeki akıcılık ve heyecan ikincisinde yoktu. Filmin yazarlığına iki kişi birden katılınca sanırım tüm dengeler bozuldu ve önümüzde parçalanmış bir senaryo kaldı. Derek Kolstad yine tek başına çalışsaydı belki çok daha farklı, heyecanlı ve aksiyonlu bir film izleyecektik.
Hikâye baştan çok ağır ilerliyor. İlk film ile karşılaştırdığımda ezici gücün olduğu çatışmalı sahneler epey azaltılmış gözüküyor. Hatta bir sahnesinde çatışmaların yarısı kesilmiş durumda. Seyirci çatışmaların varlığını sadece seslerden duyuyor ve asıl beklediğimiz aksiyona da bir ket vurulmuş oluyor.
Hikâyenin başına tekrar dönecek olursak, bu sefer Hutch ailesiyle beraber bir tatil planlıyor. Bu tatil Pemberville adında bir kasabada geçiyor. Bu kasaba gerçekte de var, Amerika’nın Ohio eyaletine bağlı bir bölgede. Bu tatil planı yapılmadan önce de bir önceki filmde görmediğimiz, hatta görsek daha iyi olurdu dediğim duygusal bağa ve sorunlara değiniliyor. Hutch’ın eşi Becca, Hutch’ın sürekli çatışmalarda olmasına ve evde ailesiyle vakit geçirmemesinden muzdarip, zamanla da daha yalnız hissediyor. İlk filme nazaran bu ilişkiye biraz daha yer verilmiş gibi gözüküyor ikinci filmde. Hatta son sahnede Becca’yı da sonunda çatışmanın tam orta yerinde buluyoruz ki kendisi gayet de iyi yakışmış. Bu süreçte ise Hutch’ın gizemi kırılıyor ve ailesi neler olduğunu biliyor.
Aile bağlarına daha fazla önem verilen ve sahnelerde çoğunlukla bunu gördüğümüz, aksiyonu düşük bir devam filmi izledik. Özellikle Becca ve Hutch’ın arasındaki gerilimin tatlıya bağlanması ve birlikte hareket etmeleri çok tatlı ve beklentiyi karşılasa da aksiyonlu sahnelerinin azlığı ve hikâye gidişatının kopuk olmasıyla ilk filmin bıraktığı tadı vermedi. Ayrıca ilk filmdeki sanatçılar bu filmde çalışmamışlar. Sam Findlay ve Cathie Hahnel’ı grafik alanında görüyoruz. Çok güçlü isimler olsalar da ilk filmdeki tasarımların gücü yoktu. Bakalım filmi siz nasıl bulacaksınız, keyifli izlemeler.