2010 Model Sherlock Filmlerin Önüne Nasıl Geçti?
Sherlock Holmes, Sir Arthur Conan Doyle tarafından 1887’de oluşturulan Britanyalı hayalî dedektif kahraman, polisiye edebiyatının önemli ilk kişiliklerinden biri. Gazetelerde basılmış ve polisiyenin halk arasında yaygınlaşmasına yardımcı olmuştur.
4 Roman ve 56 hikâye boyunca tümdengelim ve zihin sarayı yöntemlerini mükemmel kullanan, mantığın sesi gibi her hikâyede yanında olan Dr. Watson ile birbirinden ilginç olayları çözen bu hayali dedektifi sinemada ve televizyonda pek çok kişi canlandırdı. Özellikle Robert Downey Jr. bana kalırsa Holmes’un ruh halini en iyi yansıtan aktörlerden biri oldu.
Fakat 2010 yılında BBC One kanalında yayınlanmaya başlayan Sherlock dizisi günümüzde 135 yıllık olan hikâyeye yepyeni bir bakış açısı getirdi. Mini dizi olarak yayınlanan dizide Sherlock günümüzde geçiyordu. Kredi kartı, metro, otomobil, cep telefonu kullanan bir Sherlock Holmes’u ilk defa gördük hatta bir kesim izleyici de bunu yadırgamadı değil.
Diziden bir sene önce beyaz perdede boy gösteren Jude Law’ın Dr. Watson, Robert Downey Jr.’ın Sherlock Holmes’a hayat verdiği film o dönem Sherlock Holmes’a yeni bir yorum olarak tanıtılmış, kitaplarda aksiyona fazla dalmayan dedektifi daha çok aksiyonun içine katmış, sadece zihnini değil bedenini kullanır vaziyette yorumlamıştı. Çekim tarzı ve kamera açıları da bu aksiyonu ve tümdengelimi gözler önüne daha çok serilecek şekilde sık ve seri hareketlerle, izleyiciyi olayın içine daha hızlı katmıştı.
Farklı Sherlock Holmes yorumunun üzerinden bir yıl bile geçmeden modern bir Sherlock Holmes yorumuyla dizi yayın hayatına girdi. Film, kitaplarla aynı dönemde geçmesine rağmen baş karakterin değişiklikleri ile kitaplardan ayrılırken ve bu farklılık izleyiciyi memnun ederken dizi bambaşka bir zaman diliminde kitap ve filmin tam ortasında aksiyondan kaçmayan ama çok da tercih etmeyen 2010 model bir Sherlock Holmes ile karşımıza çıktı. Burada ise asıl başarı diziyi günümüze uyarlayan ve tüm teknolojiye rağmen Sherlock’un yeteneklerini kullanmaya devam etmesine olanak sağlayan senarist Steven Moffat’a ait.
Özellikle Sherlock Holmes’a hayat veren Benedict Cumberbatch’ın umarsız görüntüsü ve oyunculuğu ve aynı zamanda Martin Freeman’ın sade ve temiz Dr. Watson yorumu çok beğenildi ve dizi devam kararı aldı.
Sherlock temelde bir dizi olmasına rağmen aslında her biri Sir Doyle’un bir hikâyesini modernize eden bir sinema filmi kadar ayrıntılı ve kaliteli çekildi. Bunun için de 12 yılda sadece 4 sezon ve 13 bölüm yayınlandı. Bölümler ise ortalama 90 dakika civarında. Diziyi çok sevmemize ve bizi sabır taşına çevirerek sinir krizi geçirten yegane sebep bu ince eleyip sık dokuma huyu. İyi haber; dizi 5. sezon için onay almış durumda, kötü haber; ne zaman izleyebileceğiz büyük bir muamma.
Diziyi genel kitleye göre efsane yapan sebeplerden bir diğeri ise daha önce değindiğimiz kamera açıları. 2009 yılında Robert Downey Jr’ın Sherlock Holmes’unu sevmemizin sebeplerinden biri avcı modu kamera açılarıydı. Yani gözlem yapan Sherlock’un zihninde gözlem anını bize gösteren ipuçlarına odaklanan yakın çekim yorumu. Bu çekim tarzı dizide temelde aynı olarak kullanılsa da bir fark var, bize Holmes’un zihin sarayını da gösteriyor. İpucu objeye yakın çekim yapıldıktan sonra hepimizin ekranda gördüğü yazılar. Bu bizi her zaman hayran bırakan o efsane gözlem yeteneğinin içine sokuyor Ünlü zihin sarayının içini görüyoruz. Aşağıdan, yukarıdan, yüz plan, omuz plan, her açıdan kullanılan kameralar kimi seyirciyi yorsa da hikâyeyi ve akışı her zaman diri tutuyor.
Bunun yanında dizinin müzikleri ve efsane açılış müziği David Arnold tarafından yapılmış. Yine kıyaslayacak olursak Robert Downey Jr’ın yer aldığı filmlerin müziklerini, efsane Hans Zimmer yapmış ve hikâyenin geçtiği 1800’lerin ikinci yarısına uygun tasarlanmıştı. Dizide de David Arnold çok başarılı şekilde daha modern müzikler bestelemesine rağmen bize klasik Sherlock Holmes duygusunu da yansıtabiliyor.
Bütün Sherlock Holmes yorumlarında Holmes dahi ve duygusuz. İnsani bir duygu beslediği tek karakter, ortağı Dr. Watson. Bu da aynı zamanda Holmes’un zayıf noktası. Dizide bu durum da bize sindire sindire anlatılıyor ve biz bazen bu dahi dedektifin bocaladığını, çaresiz kaldığını ya da sinirlendiğini görüp kendimizi onunla empati yapar halde buluyoruz.
Dizinin kötü karakteri de tabii ki James Moriarty. Filmlerde onu orta yaşlı, göbekli, çok zeki bir profesör olarak görsek de dizi burada da bize farklı bir yorum getiriyor. Andrew Scott’un hayat verdiği Moriarty alışılmışın dışında. Daha açık sözlü, daha acımasız ve daha eğlenceli. Onun bu eğlenceli halleri de duygusuz olarak bildiğimiz Modern Sherlock Holmes’u çileden çıkartıyor.
Sherlock dizisi neden efsane sorusuna son olarak temel bir cevap verecek olursak; kalitesi, alışılmışın dışında yorumlanması ve modernizasyonu bize çok iyi yansıtan oyunculukları diyebiliriz. Günümüzde geçen, akıllı telefon kullanan bir Sherlock ve hikâyeyi daktiloda değil internet bloglarıyla anlatan bir Dr. Watson görmek kim ne derse desin bana göre mükemmel.
2010 Model Sherlock Filmlerin Önüne Nasıl Geçti?