Anasayfa İncelemelerBelgesel İncelemeleriNews from Home: Yitip Giden Zaman

News from Home: Yitip Giden Zaman

Yazar: Tunahan İbiş
News from Home: Yitip Giden Zaman
News from Home: Yitip Giden Zaman

Bir eseri deneyimledikten sonra gelen o güçlü hissin hızla yitip gidişi üzerine düşünüyorum. Bazen insana yeni kararlar aldıran, bazense çoktan farkına vardığı şeylere dair bir onay veren bu deneyimlerin çok geçmeden kaybolup gitmesi oldukça trajik. Evet, bu hisler muhtemelen içimizde bir yerlerde kalıyor ve onları bazen tekrar uyandırabiliyoruz; ama asla kalıcı olmuyorlar ve yaşamın içindeki daha hayati endişeler baskın geliyor.

Chantal Akerman’ın da News from Home filminde annesinden aldığı mektupları okurken benzer şeyler hissettiğini düşünüyorum. Tahminimce küçük bir Avrupa kasabasında hayatını sürdüren ailesinin aksine Akerman, New York’un ortasında milyonlarca insanla beraber var olmaya çalışıyor. Bu yaşantının en büyük aktörü, çoğu megakentte olduğu gibi, yollarda geçen zaman. Ailesinin gönderdiklerinin dışında Akerman’ın mektuplarını hiç duymuyoruz. Ara sıra mektup yolladığı annesinin metinlerinden anlaşılsa da hayatına dair pek bir fikrimiz yok. Yönetmen, News from Home ile seyirciyle arasında tek taraflı bir iletişim kurarak hayattaki önceliklerimizin şehir yaşamında aksama sürecini, öncelik algımızı yitirme aşamalarımızı inceliyor.

News from Home: Yitip Giden Zaman

News from Home: Yitip Giden Zaman

İnsan, dakikalarca beklemesi gereken bir metro durağında bazen öylece etrafı seyrediyor. Birlikte beklemek zorunda olduğumuz insanlar kısa bir süreliğine yüz yüze geldiğimiz anomaliler hâline geliyor. Aklımıza ilk gelen intibalarla etrafımızdakilere mesafe alıyoruz ve bu bekleyiş hâli beklenmedik bir seyre dönüşüyor. Çevremizdekilerle çaktırmadan boylarımızı, kilolarımızı veya duruşlarımızı karşılaştırdığımız; kimseye rahatsızlık vermeden yolculuğu atlatmaya çalıştığımız; karşımızda oturan kişiyle tuhaf bakışmalardan kaçındığımız ama çoğunlukla beceremediğimiz bu akış, adeta ikincil bir yaşam hâline geliyor.

Yakın zamanda film uyarlaması çıktığı için The Exit 8 oyununu oynadım. Oyunda sıradan bir metro çıkışından geçiyoruz ve her seferinde benzer nesnelerle karşılaşıyoruz: Bize yaklaşan çantalı bir adam, etrafta asılı olan posterler ve tabelalar, yangın çıkışları, havalandırma kapakları… Amaç, her karşılaşmada ilk bakışta fark etmesi zor olan bir değişikliği/anomaliyi görmek ve ona göre öne veya arkaya doğru ilerlemek. Oyunu oynadıkça gündelik yaşantıdaki detaylara ve değişimlere karşı zihnimizin nasıl duyarsızlaştığını fark ettim. Değişimi fark edemeyecek kadar umursamaz hâle gelişimiz ve bu esnada o koridorlarda ve vagonlarda geçirdiğimiz zamanın daha büyük bir öncelik kazanması… Bu açıdan News from Home özelinde Akerman’ın gündelik yaşam hengâmesine bakışı ile oyununki paralel görünüyor.

News from Home: Yitip Giden Zaman

News from Home: Yitip Giden Zaman

Şehirdeki geçici ve kısa süreli etkileşimlerin yarattığı dağınıklığın aksine, yönetmenin annesinin oldukça sabit bir hayat akışı var. Yazdığı her mektupta aynı şeylerden benzer bir sırayla bahsediyor: Kızına gönderdiği para, bir türlü karar veremediği posta adresleri, ev ahalisinin durumu, sıcaklık seviyeleri, kızının akrabalara hâlâ yazmamış olduğu mektuplara dair hatırlatmalar ve herkes tarafından bolca sevgiler… Akerman’ın —ve bir şehirli olarak benim— ise, tüm o rutinleşmiş anlara rağmen, sürekli takip edebildiğimiz, kafamızda belli bir şemaya oturtabildiğimiz bir yaşamımız yok. Hayata karşı nasıl duyarsızlaştığımızı bilmiyoruz ama bu süreci seyredebiliyoruz: Bir araba tümseğe çarptı, adam hızlıca karşıdan karşıya geçti, trenin kapısı gıcırdayarak açıldı, kadın hiç arkasını dönmeden yemek yedi, amca metroda düşecek gibi oldu…

News from Home filminde çoğunu sabit kamera açılarıyla seyrettiğimiz bu anlamsız ve aynı oranda ilginç anlar, kamera hareket eden bir arabanın penceresinden sokağı seyrettiğinde de sürüyor. Bu kez imgelere alışmak için vaktimiz yok; bir şeylere henüz anlam veremeden gözümüzün önünden geçip gidiyorlar. Hareket kazanmanın getirdiği acele hâli, boşluğu daha etkisiz kılsa da yolculuk daha anlamlı hâle gelmiyor. Şehrin kalabalığı ve dikkat dağıtıcılığı her yerde aynı. Bir yerde bulunmaktansa oraya gitmekle zaman harcıyor, yola çıkış nedenlerimizi unutuyoruz. Öyle ki Akerman’ın annesinden gelen mektupları seslendirdiği kısımlar bazen bir otobüsün gürültüsü veya bir kalabalığın uğultusu nedeniyle kesilebiliyor.

News from Home: Yitip Giden Zaman

News from Home: Yitip Giden Zaman

Akerman, gündelik yaşamın koşuşturmacasında gitgide daha çok uzaklaştığı annesinden bu filmle özür diliyor sanki. En sonda bir vapurla şehirden uzaklaşırken nihayet yalnız kalabileceği, gürültüsüz ve huzurlu bir an yakalıyor. Bu sahne uzayıp gidiyor, biz de seyirci olarak düşüncelerimizle baş başa kalıyoruz. Ancak çevresel etkenlerden böylesine arınmış olmanın yarattığı huzur kadar, bir şeyleri düşünmek zorunda kalmanın gerginliği de nüksetmeye başlıyor. İnsanın gözü, durduk yere fren yapan bir araba, bir türlü gelemeyen bir tren, kaldırıma çarpan bir adam görmek istiyor.

Anomalileri artık fark edemiyoruz belki ama onlar olmadan da yaşayamayacağımızı anlıyoruz. Şehir, vapur uzaklaşırken sisler içinde kalıyor ama gürültüsü yavaşça kulağımızı tırmalıyor. Akerman, muhtemelen film bittikten —ya da vapur kıyıya yanaştıktan— sonra unutacağımız bu hislerle bizi baş başa bırakıyor. Ben de yönetmen gibi, daha hayati şeylerle ilgilenip hislerimi kaybetmeden önce bu düşünceleri bir yere not almak istedim.

News from Home: Yitip Giden Zaman

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...