Anasayfa İncelemelerDizi İncelemeleri Emily in Paris 4. Sezon 2. Kısım: Beklenenin Ötesine Geçebildi Mi?

Emily in Paris 4. Sezon 2. Kısım: Beklenenin Ötesine Geçebildi Mi?

Yazar: Ceren Tunalı

Emily in Paris 4. Sezon 2. Kısım: Beklenenin Ötesine Geçebildi Mi?

Netflix’in romantik komedi türündeki hit dizisi Emily in Paris, 4. Sezon 2. Kısım ile yine seyirci karşısında. İlk sezonların enerjik ve renkli atmosferiyle büyük bir izleyici kitlesine ulaşan dizi, bu kez hikaye akışında fazla yenilik sunmasa da bazı yönleriyle kendini toparlamış gibi görünüyor. Ancak, her ne kadar dizi sezonlar ilerledikçe farklı sürprizler vaat ediyor gibi görünse de izleyicinin tahmin edebileceği pek çok klişe hala yerli yerinde duruyor. Peki, dördüncü sezon gerçekten öncekilerden daha mı iyi? Yoksa sadece eski tarifin biraz daha “makyajlanmış” bir versiyonunu mu izliyoruz?

Diziye dair en büyük eleştirilerden biri, bu sezon da hikayenin fazlasıyla öngörülebilir olması. Evet, Emily in Paris hiçbir zaman derin, sürükleyici bir drama olmadı ama artık ana karakterler arasında yaşanan duygusal gelgitler iyice tekdüze hale geldi. Özellikle Emily ve Gabriel arasındaki ilişki o kadar çok kez “bir ileri, bir geri” yaşandı ki artık izleyici için heyecan verici olmaktan çıkıp adeta bir alışkanlık haline geldi. Ne olacağını biliyoruz; aralarındaki gerilim ilk başlarda heyecan uyandırsa da, şimdi izleyici bu ilişkinin her aşamasını neredeyse ezbere biliyor. Bu tahmin edilebilirlik sorunu dizinin enerjisini baltalıyor mu? Belki evet, belki hayır. Çünkü dizi hala kendini izlettirmeyi başarıyor. Emily’nin Paris’teki büyüleyici, kaotik ve biraz da peri masalı tadındaki hayatı, karmaşık ya da sürprizli bir hikaye aramayan izleyiciler için bir kaçış fırsatı sunuyor. Kısacası, fazla düşünmeden izlenebilecek bir romantik komedi arıyorsanız, Emily in Paris hala uygun bir seçenek.

Emily in Paris denince akla gelen ilk şeylerden biri şüphesiz ki moda. Dizinin en büyük cazibelerinden biri, Emily’nin renkli ve cesur kıyafet seçimleriydi. Ancak bu sezon, kıyafetlerde daha sofistike bir dokunuş hissediliyor. Sezon boyunca izlediğimiz farklı kombinler, dizinin moda yönüne olan bağlılığını gözler önüne seriyor. Emily’nin stil seçimleri daha şık ve uyumlu hale gelirken, yan karakterlerin de modaya olan ilgisi bu sezon daha belirgin. Özellikle Paris’in modayla iç içe atmosferinde, Emily’nin adeta bir moda ikonu gibi giyinmesi diziyi görsel olarak da doyurucu kılıyor. Bu, dördüncü sezonu modaseverler için izlemeyi daha keyifli hale getiren unsurlardan biri. Yani, moda tutkunları için dizi bu açıdan hala çok tatmin edici.

Dizinin Paris sokaklarından çıkıp yeni lokasyonları keşfetmesi, ilk bakışta bir çeşitlilik ve yenilik olarak görülse de, bu hamlenin arkasında bir çaresizlik seziliyor. Dördüncü sezonda hikaye yeni mekanlarda geçse de, bu mekanların dizinin geneline ne denli katkı sağladığı tartışmaya açık. Paris’in büyüleyici havasının dışına çıkıldığında, dizinin kendine has cazibesinin bir kısmını kaybettiğini söylemek mümkün. Yine de farklı lokasyonlar diziye bir dinamizm katıyor, ancak bu değişikliğin ardındaki sebep, hikayeyi canlandırma ihtiyacının bir sonucu gibi duruyor. Bu yeni mekanların diziyi bir adım ileri taşıyıp taşımadığı ise belirsiz. Zira bazen bu lokasyonlar sadece görsel açıdan çeşitlilik sunmaktan öteye gidemiyor ve olay örgüsüyle uyumlu bir katkı sağlamıyor.

Yeni mekanların yanı sıra, bu sezonla birlikte diziye dahil olan yeni karakterler de hikayeyi derinleştirmek yerine daha yüzeysel hale getiriyor. Bu karakterlerin neden var oldukları ya da hangi amaca hizmet ettikleri tam olarak net değil. Emily’nin hayatına giren yeni yüzler, bazı sahnelerde gereksiz bir kalabalık yaratıyor. Özellikle diziyi izleyenler, “Bu karakter hikayeye ne kattı?” diye sorgularken bulabilirler kendilerini. Yeni karakterlerin hikayeye fazla katkı sağlayamadığı gerçeği, izleyicide bazı bölümlerin gereksiz yere uzadığı hissini uyandırabilir. Bu noktada, dizi ilk sezondaki taze ve dinamik havasını kaybetmiş gibi görünüyor. Yeni eklenen karakterlerin varlığı, hikayenin doğallığını baltalarken, diziye taze bir soluk katmaktan ziyade gereksiz bir yük haline gelmiş durumda.

Yine de tüm bu eleştirilere rağmen, Emily in Paris 4. sezonu, romantik komedi sevenler için eğlenceli ve keyifli bir seyirlik olmaya devam ediyor. Hikayenin yüzeyselliği ya da tahmin edilebilirliği, dizinin amacını değiştirmiyor: İzleyicisine hafif, kolay hazmedilir ve eğlenceli bir kaçış sunmak. Dizi, derin bir hikaye aramayan, klişelere fazla takılmadan sadece güzel vakit geçirmek isteyenler için hala ideal. Özellikle “arkada çalsın, ben keyifle izlerim” tarzı diziler arayan izleyiciler için Emily in Paris 4. sezonu tam da bu amaca hizmet ediyor. Eğlenceli, abartılı, hatta yer yer “cheesy” yapısıyla dizi, sizi zorlamadan keyifli vakit geçirmenizi sağlıyor. Sonuç olarak, bu sezon da sürpriz yapmıyor ama sevenlerini hayal kırıklığına uğratmıyor. Özetle, Emily in Paris 4. sezonu, dizinin fanatikleri ve romantik komedi severler için yine kendini izlettiren bir sezon sunuyor. Çok büyük beklentilere girmezseniz, dizinin sunduğu keyifli atmosfer ve eğlenceli karakterlerle tatmin olmanız oldukça muhtemel.

Emily in Paris 4. Sezon 2. Kısım: Beklenenin Ötesine Geçebildi Mi?

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...