Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleriAmrum: Çocuğun Gözünden Karanlık Geçmiş, Nazizm

Amrum: Çocuğun Gözünden Karanlık Geçmiş, Nazizm

Yazar: Tuğçe Ulutuğ
Amrum: Çocuğun Gözünden Karanlık Geçmiş, Nazizm

Fatih Akın’ı kimlik, aidiyet ve çatışma ekseninde hikayeler kuran, Almanya–Türkiye hattında köprü olan bir yönetmen olarak biliriz. Ama bu kez doğrudan Alman tarihinin en karanlık dönemine dalmış, Nazizm.

Amrum, büyük laflar etmeyen, bağırmayan bir film. Fatih Akın, Nazizm’i anlatırken sloganlara değil, bir çocuğun gündelik hayatına sızan küçük detaylara odaklanmış. Bu sakinlik de kesinlikle filmi beklenenden daha rahatsız edici bir yere taşımış.

Nazizm’i anlatan filmleri tanırız: üniformalar, yüksek sesler, büyük yüzleşmeler, net kötüler… Az önce de bahsettiğim gibi Amrum bunların hiçbirini yapmıyor. Fatih Akın, 1945 baharında küçük bir Alman adasına gidip, her şeyi doğru bildiğinden emin 12 yaşında bir çocuğun yanına oturuyor. Film boyunca da bizi o çocuğun gözlerinin içinden bakmaya zorluyor.

Amrum: Çocuğun Gözünden Karanlık Geçmiş, Nazizm

Amrum: Çocuğun Gözünden Karanlık Geçmiş, Nazizm

Savaşın bitmek üzere olduğu bu adada neredeyse pastoral bir huzur var. Sanki dünya hâlâ olması gerektiği gibi. Nanning de bu dünyanın içinde, Hitler Gençliği üyesi, Führer’e hayran, çalışkan ve “iyi” bir çocuk.

Nanning’in tek derdi, yeni doğum sonrası ağır bir depresyon yaşayan annesinin istediği beyaz ekmek, tereyağı ve balı bulmak. Film özellikle bu sıradanlığa odaklanıyor ve uzatıyor. Çünkü ideolojinin en rahat yaşadığı yer tam olarak burası, kimsenin bağırmadığı, kimsenin itiraz etmediği anlar.

Hikaye bir yerde kırılıyor. Savaşın bitmesiyle birlikte adadaki denge bozuluyor. Hitler’in ölüm haberi geliyor, maskeler düşüyor, aile sırları açığa çıkıyor. Ama film bu kırılmayı da büyük dramatik patlamalarla anlatmıyor. Her şey küçük küçük oluyor. Bir bakış, bir suskunluk, bir hayal kırıklığı…

Filmin görüntü yönetmenliğini, Suits dizisinden de tanıdığımız Karl Walter Lindenlaub üstleniyor. Soğuk, şiirsel görüntüler, Amrum Adası’nı masal mekanına dönüştürmüş. Ama tabii bu masalın içinde sürekli bir tedirginlik var… Ada, hem cennet gibi hem de kaçılması zor bir yer. Nanning’in çocukluğu da tam olarak böyle: güzel, güvenli görünen ama içten içe tehditkar…

Jasper Billerbeck’in performansı filmin en güçlü taraflarından biri, neredeyse diyalogsuz oynamasına rağmen. Diane Kruger’ın kısa ama sert varlığı da filme ekstra bir ağırlık katmış. Ama bunlar dışında oyunculuklarla ilgili ekstra bir şey söylemek çok zor. Çünkü Amrum, oyuncularını parlatmakla ilgilenmeyen, daha çok bakışlara, mimiklere ve boşluklara güvenen bir film.

Amrum: Çocuğun Gözünden Karanlık Geçmiş, Nazizm

Amrum: Çocuğun Gözünden Karanlık Geçmiş, Nazizm

Filmde beni izlerken zorlayan bazı şeyler oldu tabii. Mesela yer yer fazla tasarlanmış hissi veren anlatımı ve özellikle ilk yarısındaki ağır temposu… Ama bence Amrum sevilmek isteyen bir film değil, daha çok geriye bir soru bırakmak istiyor gibi, basit ama rahatsız edici; bir çocuk yanlış şeylere inanıyorsa, suç kime ait?

Fatih Akın, Almanya’da bir Türk ailenin çocuğu olarak büyümüş, sinemasını yıllarca kimlik, aidiyet ve çatışma üzerinden kurmuş bir yönetmen. Duvara Karşı, Yaşamın Kıyısında ya da Paramparça gibi filmlerinde hep dışarıda kalmışlık hissini anlatmıştı. Amrum’da ise bu kez kamerayı, parçası olduğu ülkenin en karanlık geçmişine çevirerek sinemasının diline yeni bir pencere eklemiş. Ve bunu bir hesaplaşma ya da suçlama filmine dönüştürmeden yapmış. Sanki asıl derdi, Nazizm’i yeniden anlatmaktan çok, bu ideolojinin nasıl miras alındığını, nasıl normalleştiğini ve bir çocuğun dünyasına nasıl sızabildiğini göstermek.

Amrum: Çocuğun Gözünden Karanlık Geçmiş, Nazizm

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...