The Last Frontier: Harcanan Potansiyel
Apple TV özellikle son yıllarda dizi sektöründe oldukça iyi adımlar atarak yılın en iyi işleri arasında sayılabilecek yapımlara imza atmıştı. Ekim ayında başlayan The Last Frontier’a da Apple TV’ye olan sonsuz inancımla başladım ve bugün 10. bölümüyle sezon finali yaptı.
Dizinin yapımcıları The Blacklist’ten hatırlayacağımız Jon Bokenkamp ve Richard D’Ovidio. Başrollerinde ise Jason Clarke, Dominic Cooper ve Haley Bennett yer alıyor.
İlk olarak şunu söylemek istiyorum: Son zamanlarda birbirinden kötü dizi introları izlemeye başlamışken The Last Frontier’ın introsunun bana ilaç gibi geldiğini söyleyebilirim. Normalde introları atlayan birisi olarak diziyi binge-watch yapmama rağmen hiçbir bölümde atlamadım.
Dizinin konusuna kısa bir bakış atacak olursak, Alaska’da sakin, insanların kendi halinde yaşadığı bir kasabanın başına gelebilecek en kötü senaryonun gelmesini izliyoruz. Mahkum nakil uçağının bu kasabaya yakın bir noktada düşmesinin ardından, hayatta kalan mahkumların yarattığı sorunlarla birlikte asıl sıkıntı uçakta CIA tarafından yakalanmış eski bir ajanın da yer alıyor olması ve onun uçak kazasından sonra hayatta kalması.
The Last Frontier: Harcanan Potansiyel
Dizi, üç ana karakter etrafında ilerliyor. Jason Clarke, kaza yerine ilk müdahale eden ekipte yer aldığı için kendini olayların ortasında bulan kasabanın Başmemuru Frank Remnick’i canlandırıyor. Ona, Haley Bennett’in hayat verdiği CIA ajanı Sidney Scofield eşlik ediyor; Scofield, geçmiş eylemleri nedeniyle kurumdan uzaklaştırılmış olsa da kişisel bağlantısı nedeniyle bu dosya için geri çağrılıyor. Üçlüyü tamamlayan isim ise Dominic Cooper. Cooper, uçak kazasından sağ kurtulan ve ‘Havlock’ lakabıyla da bilinen eski CIA ajanı Levi Taylor Hartman karakteriyle karşımıza çıkıyor.
Dizinin ilk bölümüyle birlikte yine harika bir Apple TV dizisi izleyeceğimi düşündüm. Benim için hem konu olarak ilgi çekiciydi hem de çekimler gözümü büyülemişti. Özellikle bölümün başlarındaki mahkumlarla polisler arasında geçen ve tek planda çekilen dövüş sahnesi. Tek plan çekilen dövüş sahneleri benim zayıf noktam. Dizinin geri kalanında da aksiyon sahneleri genele kıyasla iyi kurgulanmış olsa da ilk bölümdeki etkiyi veremedi.
The Last Frontier: Harcanan Potansiyel
Dizi boyunca en sevdiğim noktalardan birisi de Frank Remnick ve Sidney Scofield karakterlerinin arasındaki uyum oldu. Sezonun başında birbirine düşman gibi başlayan ilişkileri sezonun sonunda neredeyse baba-kız ilişkisi tarzında bitti. Bu ikili arasındaki ilişkinin gelişimi ve bireysel karakter gelişimleri oldukça tatmin ediciydi.
Hikayeyi anlatabilmek için flashback sahne kullanımına başvurulmuş. Sidney ve Havlock arasındaki ilişkiyi, geçmişlerini bu sahneler aracılığıyla anlayabiliyoruz. Bunların kullanımı da hikayede doğru konumlara yerleştirilmiş. Merak unsurunu asla kaybettirmiyor.
The Last Frontier: Harcanan Potansiyel
Tabii dizinin olumlu yönleri kadar olumsuz yönleri de vardı ve bu yönler diziyi Apple TV kalitesinden uzaklaştıran, ortalama üstü bir dizi haline getiren noktalar. Dizide çok fazla rahatsız etmese de birçok mantık hatası bulunuyor. Örneğin her bölüm hayatta kalan mahkumların sadece biriyle veya beraber hareket eden bir grubuyla ilgili bir sorun yaşanıyor. Hikayenin geçtiği zaman aralığı belli. İnsan sorguluyor, bu suçlular kendi aralarında plan yapıp “bugün sen bir şey dene, yarın ben deneyeceğim” diye mi anlaşıyor? Bunun yanında yine özellikle mahkumların yer aldığı sahnelerde çok çabuk bitebilecek sorunlar hikaye uzasın, Frank ve ekibi daha çok uğraşsın diye bitirilmiyor. Yine başka bir anlamsız nokta; mahkumlar hala serbest bir şekilde dolaşırken, başlarında Havlock gibi bir bela varken kaybettikleri polis arkadaşları Donnie için bir anma akşamı düzenliyorlar. Bu töreni düzenlemenin zamanı gerçekten başınızda bu kadar bela varken midir? Yoksa her şey bittiğinde mi düzenlersiniz? Genel akışta önemli noktalar olmadığı için çok rahatsız etmese de bunlar da göz önünde bulundurulup ona göre bir hikaye kurulsaydı üst seviye diziler arasında kendine yer bulabilirdi.
The Last Frontier: Harcanan Potansiyel
Dizinin bence en büyük sorunu da tamamen ters köşeler üzerine kurulu olması. Bunlar çok büyük ters köşeler değil. İzlerken de dikkatli izleyicilerin tahmin edebileceği durumlar aslında. Asıl sıkıntı bunun sürekli hale getirilip sezon boyunca yapılması. Birkaç ters köşeden sonra dizideki hiçbir şeye inanmaz hale gelip sorguluyorsunuz ve tahmin ettiğiniz şey gerçek çıkıyor. Mesela sezon finalinin son sahnesini, bölümün yarısından itibaren beklemeye başlamıştım ve beklediğim de gerçekleşti. Bunu sürekli yaşamak da seyir zevkini oldukça azaltıyor.
Bir diğer beni rahatsız eden nokta da bölüm süreleriydi. 9. Bölüm harici tüm bölümler 55-60 dakika civarlarındaydı. 9. Bölüm ise 40 dakikalık kısa süresiyle gayet yeterliydi. Diğer bölümler gereğinden uzun geldi bana. Bence bu dizi için olması gereken de 40-45 dakikalık bölümler. Fazlası yoruyor ve gereksiz. Dizinin temposunun da bu sebeple düşük olduğunu düşünüyorum. İlk bölüm yüksek tempoyla başladı, final bölümleri yüksek tempoyla bitti ancak ara bölümlerde çok yavaş bir tempoyla karşı karşıyaydık. Filler dediğimiz sahnelerin çokluğu sezonu yavaşlatan bir etkendi.
Tüm bunların yanı sıra dizide kullanılan müziklerden memnunum. Duyguyu, aksiyonu yansıtma açısından oldukça başarılı kullanılmışlar. Özellikle Vikings’in intro müziği olarak akıllarımıza kazınan Fever Ray’in If I Had A Heart şarkısının çaldığı sahnede tüylerim diken diken oldu.
The Last Frontier: Harcanan Potansiyel
Sezon finalinde her şey yoluna girdi derken gelen bir telefon ile her şeyin yeniden başladığını görüyoruz ve bu şekilde ikinci sezona bir ışık yakılıyor.
Genel olarak diziyi beğendiğimi söyleyebilirim. Apple TV kalitesinin altında kalan bir yapım olmuş ve muadili olarak izleyebileceğiniz çok daha iyi diziler var (örneğin Task) ama şans verdiğiniz takdirde de asla pişman olmayacaksınız.