Yaramaz Çocuklar: Tohumdan Ağaca Bir Özgürlük Mücadelesi
Yaramaz Çocuklar, Ahmet Necdet Çupur’un çektiği, aynı zamanda kendisinin de dâhil olduğu ilginç bir belgesel. Ahmet Necdet Çupur, “Latin Babylon” kısa filminin çekimlerini tamamladığı sene Paris’ten tekrar Hatay’ın Altınözü ilçesine bağlı Keskincik köyüne dönerek “Yaramaz Çocuklar” belgeselini çekmeye başladı. Belgeselde ise köyde kalan kardeşlerini, aileyi ve köy yaşantısını konu ediniyor.
Belgesel, 2021 yılında Altın Koza’yı ve Saraybosna Film Festivali’nde İnsan Hakları Ödülü’nü almış. Unuttuklarımızı bize hatırlatan, kardeşlerin mücadelesini gözler önüne seren ve aynı zamanda onlarla bağ kurmamızı sağlayan belgesel; kendi gözlerimizden tekrar kimlik, kültür ve toplum gibi konuları ele alabilmemize yardımcı oluyor.
Ahmet Necdet Çupur’un kardeşi Zeynep’le olan konuşmasıyla ilk sahne açılışı yapılıyor. Ardından evlerinde aile ortamını görmeye başlıyoruz. Tüm kardeşlerin tek bir derdi var; o da yaşamlarını özgürleştirmek, karar vermek, hareket edebilmek: özgürlük. Zeynep de diğer kardeşleri gibi artık köyden çıkmak, okumak istiyor. Üniversite sınavına hazırlanmak ve kendine yeni bir hayat kurmanın hayali içinde. Fakat bu bir hayal olmamalı, değil mi? Zeynep sadece ona ait olanı istiyor, hakkını.
“Ben insanı ağaca benzetiyorum Ahmet. Önce tohum, fidan… Evrimleşiyoruz, büyüyoruz, değişiyoruz; düşüncelerimiz, duygularımız… Her yerden bir dal çıkıyor. Başarılı olabilirsek, kendimiz gibi oluşabilecek ağaçlar için tohumlar üretebiliyoruz, yani meyve gibi.”
Yaramaz Çocuklar: Tohumdan Ağaca Bir Özgürlük Mücadelesi
Kardeşlerin en çok da beraber konuştukları sahnelerde hem çok derinden hem de naif bir anlatı var. Nezahat’in Mahmut’la olan bağı; ama neler olduğunu, ne yaptığını bilmeyişi, belki de ufak bir sevgiye tutunma ihtiyacından kendini göz ardı edebiliyor oluşu… Tüm bu yaşanılanların onun gözünde normalleşmesi; fakat Mahmut’un da yine aynı şekilde, tüm bunlara rağmen iki yıl boyunca bekliyor oluşu… Zamanında Nezahat ve Mahmut evlenmişler; fakat duygusuz, isteksiz, bilerek yapılmış bir evlilik değil bu evlilik. Mahmut, her şeye rağmen bir başkasının, yani Nezahat’in, kendi kararı yüzünden acı çekmesini istemiyor. Onu bırakamıyor; çünkü köy hayatında aileler çocuklarını bastırmış, düşüncelerini yok saymış durumda. Mahmut’un Zeynep ile olan diyalogları ise kafamıza kazınıyor: “Çocukluğumuzu öldürdüler.” “Yaşatmadılar ki öldürsünler.”
Zeynep ve Mahmut yine de kavgalarında ısrarcılar. Bunu Mahmut’un babasıyla ve imamla konuştuğu sahnelerde; Zeynep’in de annesine dil döktüğü ve babayla olan tartışmalarında görebiliyoruz. Gerçekten de çok gerçek sahneler. Bir yandan seyirciyi ürpertiyor. Nezahat’in de bazı sahnelerde arada bir kameraya bakıp gülmeye başlaması ise samimi ve gerçek. Ne kadar Ahmet’in varlığını unutsak da belgesel boyunca Nezahat’in göz hareketleriyle Ahmet’in varlığını ve objektifi tekrar hatırlayabiliyoruz. Müzik ise çok yakışmış. Belgesel böylece seyirciyi içine daha fazla çekebiliyor; oysa belgesellerde müzik kullanımı genelde zor bir süreç olarak karşımıza çıkabiliyor. Sahnelerin arasındaki pastoral köy hayatı ise kısa kısa verilmiş. Sahneler arası bir soluk, içimizi yumuşatan kısa anlar gibiler.
Yaramaz Çocuklar: Tohumdan Ağaca Bir Özgürlük Mücadelesi
Ahmet Necdet Çupur, yönetmen olarak nerede durduğunu sorguluyor ve objektif kalınamayacağını söylüyor: “Evin içerisindeyim ama pencerenin dışından bakıyorum.” Aslında bakarsak, ilk sahnelerde olduğu gibi ekran kapkaranlık; Ahmet Necdet Çupur’un sesini duyuyoruz ama sadece sesini… Kardeşi Zeynep ile konuşuyor; diyaloglar, yaşanılanlar ve sıkıntılar üzerine. Hisler, düşünceler geçip gidiyor ve bir paylaşım, aktarım ortamı sunuluyor. Sonrasında da aynı şekilde Ahmet Necdet Çupur’u görmüyoruz. Ama ne kadar görmesek de onun orada olduğunu biliyoruz. Kendisinin de söylediği gibi: “İçindeyim ama dışından bakıyorum, benim yerim burası.” Öznelliğini ise şöyle bir açıdan ele alarak açıklıyor: “Yönetmen olarak bu belgesel, kendi seçimlerim sonucu ortaya çıktı ve hikâyeyi kardeşlerim gözünden anlattım. Eğer ebeveynlerim gözünden anlatsaydım mesaj tam tersi olurdu.”
Peki ya sonuç ne oldu? Zeynep, ilk filmi izlediğinde dışarıdan bir gözle kendisinin ne kadar güçlü olduğunu görebilmiş. Mahmut ise dışarıdan kendini izlediğinde, sürekli yaşadığı olayları kendi içinde bastırdığını anlamış. Nezahat de hâlâ ne istediğini bilmiyor. Belgesel, 2 Aralık’ta HBO Max’te yayınlanmıştı. Kendimize sürekli hatırlatmamız gereken aile, toplum, kimlik kargaşası ve gelenek gibi sosyolojik konulara yakınlaşmamızı sağlayan bu belgeseli izlemenizi ve derinden, tekrar kafamızı kurcalamasına izin vermenizi öneririm. Hatırlamak, anlamak ve mücadele etmek için.