The Fantastic Four: First Steps: Marvel’dan 60’lara Yazılmış Bir Aşk Mektubu
1961 yılının Kasım ayında, çizgi roman dünyasına dört kişilik bir ekip katıldı. Bu ekibin her biri özel güçlere sahipti ve tek görevleri, yaşadığımız dünyayı kötülüklerden korumaktı. Stan Lee ve Jack Kirby, Fantastic Four ile bu amaçla yola çıkmışlardı. Hâlâ büyük bir ilgiyle okunan bu çizgi roman, bundan altı yıl sonra Hanna-Barbera’nın yapımcılığında çizgi diziye uyarlandı. 1994’te sinemaya ilk adımını atsa da asıl çıkışını 2005 yılında yaptı. Tim Story’nin yönetmenliğinde çekilen Fantastic Four, 333,5 milyon dolarlık hasılatıyla gişede büyük başarı elde etti. Ardından, 2007 yılında The Rise of the Silver Surfer adlı bir devam filmi yapıldı. 2015 yılında ise Josh Trank’in yönetmenliğinde üçüncü kez sinemaya uyarlandı ve 167,9 milyon dolarlık bütçesiyle hatırı sayılır bir başarı yakaladı.
Şimdi ise, bundan 10 yıl sonra, Marvel ipleri eline aldı ve orijinaline sadık kalarak The Fantastic Four: First Steps filmini çekti. Başta Jon Watts’ın yönetmenliğinde çekilmesi planlanan filmin yönetmenliğini Matt Shakman üstlendi. Başrollerde Pedro Pascal, Vanessa Kirby, Ebon Moss-Bachrach ve Joseph Quinn’in yer aldığı film; Fantastik Dörtlü ekibinden farklı bir çocuğun doğmasının ardından, bu çocuğu almak isteyen Galactus’la olan mücadeleyi konu alıyor. Marvel’ın merakla beklenen filmi, bu hafta itibarıyla UIP dağıtımıyla Disney tarafından vizyona girdi.

The Fantastic Four: First Steps: Marvel’dan 60’lara Yazılmış Bir Aşk Mektubu
İzninizle hikâyeye dalmak istiyorum. Birbirine zıt dört kahraman, bir uzay istasyonunda maruz kaldıkları kozmik ışınlar sebebiyle mutasyona uğrayarak süper güçlere sahip oluyor. Bunlar; vücudunu uzatabilen ve esnek bir yapıya sahip olan Mr. Fantastic / Reed, ekibin en akıllısı ve adının hakkını veren Invisible Woman (Görünmez Kadın) / Sue Storm, dünyayı aydınlatırcasına yanan ve oldukça hızlı hareket eden Human Torch / Johnny Storm ve görünüş olarak bir kayaya dönüşen The Thing / Ben Grimm.
Her biri, birbirinden farklı özelliklerine rağmen dünyayı koruyabiliyor ve birlikte mücadele edebiliyor. Ancak olaylar burada bitmiyor; Sue ve Reed sonunda bir çocuk sahibi oluyor. Fakat, açgözlülüğüyle tüm gezegenleri yiyen Galactus’un dünyayı tehdit etmesi ve karşılık olarak çocuğu istemesi üzerine ekip, Galactus’a ve Silver Surfer’a (Shalla-Bal) karşı her şeyi göze alarak dünyayı kurtarmaya çalışıyor.
Hikâye tanıdık geldi, değil mi? Konu olarak dünyayı kurtarma temasına değiniyor. Ancak bu filmin tanıdık olmayan yönlerinden de söz edelim. Film, Avengers serisinde olduğu gibi “biz bir aileyiz” temasını göstermelik olarak işlemiyor. Aile, birlik ve beraberlik temasını son derece gerçekçi, içten ve samimi bir dille aktarıyor. Bu yönüyle tüm Marvel filmlerinden ayrılıyor. Açık konuşmak gerekirse, bir Marvel filminden bu kadar etkilenmeyi beklemiyordum. Dahası da var: görsellik açısından da oldukça başarılı.

The Fantastic Four: First Steps: Marvel’dan 60’lara Yazılmış Bir Aşk Mektubu
Görsel açıdan son derece güçlü. 1960’ların dokusunu ve retro fütürizmi samimiyetle yansıtıyor. Neil Armstrong’un Ay’a indiği döneme, yani 60’lı yılların ABD’sine de saygı duruşunda bulunuyor. Bununla da kalmıyor; görüntüleri, kurgusu ve geçişleriyle bana Jetsons çizgi filmini hatırlattı. Orada da uçan arabalar, robotlar ve fütüristik bir ortam vardı. Bu filmde ise tost makinesi, televizyon, sadık robotu, dört kahramanın etkileyici mücadelesi ve (spoiler olmaması adına detay veremeyeceğim) final sahnesi ile jenerik ortası sürprizi var. Ayrıca, bu karanlık dünyamızda umut aşılayan pastel renklerin hâkimiyeti de göz ardı edilemez.
Müzikler ise oldukça eğlenceli, aynı zamanda senfonik. Michael Giacchino’nun retro-fütüristik müziklerini beğendim. Coşkulu melodiler izleyiciyi adeta harekete geçiriyor. Ancak The Fantastic Four: First Steps için yapılan müzikler biraz Avengers havası da vermiyor değil.
Peki, oyunculuklar ne durumda? En beğendiğimden başlayayım: Pedro Pascal gerçekten çok iyiydi. Filmdeki duruşu, öğretici tavrı, dostane yaklaşımı ve sabrıyla benim dikkatimi bayağı çekti. Joseph Quinn’in canlandırdığı Johnny Storm karakteri gayet eğlenceli. Ebon Moss-Bachrach, Ben Grimm / The Thing rolünde bana oldukça sıcak geldi. Vanessa Kirby ise oldukça güçlü bir performans sergileyerek inandırıcılığını artırdı. Ayrıca, ekip dışında da güçlü oyunculuklar vardı. Harvey rolünde Paul Walter Hauser ve Rachel rolündeki Natasha Lyonne da oldukça iyi oynuyorlardı.

The Fantastic Four: First Steps: Marvel’dan 60’lara Yazılmış Bir Aşk Mektubu
Uzun lafın kısası, The Fantastic Four: First Steps, Marvel filmleri arasında öne çıkan, güçlü bir yapım. Marvel Sinematik Evreni’nin 37., Fantastic Four serisinin ise 4. filmi olan bu yapım; sadece mücadele etmeyi değil, birlik olmanın ve aile kavramının anlamını da sorgulatıyor. Açıkçası bu film, Superman’den sonra izlediğim en etkileyici çizgi roman uyarlamalarından biri. Tek bir handikapı var bu filmin: Bu kahramanlarımızın yolculuğu Avengers: Doomsday filminde devam edecek. Yani, evet… Başka bir Avengers filminde seyredeceğiz onları, hadi şimdi çıkın işin içinden. Yine de, Marvel hayranlarının da gönül rahatlığıyla seyredebileceği bir film var. O zaman ne duruyorsunuz? Frigonuzu alın, mısır ve kolanızı da hazırlayınız; bu filmi sinemada mutlaka seyrediniz!
Puan: 3,5/5