Troll: Her Masalın Gerçeklik Payı Vardır
Herkese merhabalar. Bugün sizlere aile gecesinde izleyebileceğiniz, tatlı, masalsı biraz da hüzünlü bir filmden bahsedeceğim. Troll filmi, 1 Aralık itibariyle Netflix’te yayına girdi. Toplam bir saat kırk dakika gibi bir süresi olan bu film Norveç yapımı olup artı on üç ibaresi taşımaktadır.
Film günümüzde masal kahramanı olarak adlandırdığımız Trollerden birinin canlanmasını ve ardından yaşanan olayları anlatıyor. Filmin yönetmen koltuğunda Roar Uthaug bulunmakta. Kendisini 2018 çıkışlı Tomb Raider filminden de tanıyor olabilirsiniz. Filmin oyuncu kadrosunda Ine Marie Wilmann (Nora), Kim S. Falck-Jørgensen (Andreas), Mads Pettersen (Kristoffer), Gard B. Eidsvold (Tobias), Anneke von der Lippe (Başbakan), Fridtjov Såheim (Frederick), Dennis Storhøi (General), Karoline Viktoria Sletteng Garvang (Sigrid) bulunuyor.
Oyuncuların değerlendirmesini yapmadan önce filmin senaryosu hakkında konuşmak istiyorum. Bu sayede fikirlerimi daha rahat iletebileceğimi düşünüyorum. Bu kısımdan sonra spoiler olacaktır bilginize. Film Nora ve babası Tobias’ın bir dağın tepesine tırmanmalarıyla başlar. Tobias bir halk bilimcidir ve özellikle trollerle ilgili olan masallara ilgilidir. Dağın tepesinde Tobias troller hakkında Nora’ya bir efsaneden bahseder. Efsaneye göre Norveç dağlarında güneşe maruz kalıp taşa dönen ve de derinlerde uykuya yatmış olan troller vardır. Babası bunu ancak inanırsa görebileceğini iddia eder. Hikaye yirmi yıl sonrasında devam eder. Nora bir bilim insanı olmuş ve fosiller üzerinde çalışmaktadır. Bu sırada metro yapmak için dağlarda açılan tünelde bir patlama gerçekleştirilir ve uyuyan trollerden biri bu patlama sebebiyle uyanır. Bunun üzerine hükümet yetkilileri toplanır ve durumu çözmeye çalışırlar. Nora dinozorlarla ilgili çalışma yaptığı alandayken Kristoffer’in öncülük ettiği askeri birlik gelir ve Nora’yı kurulan komiteye götürür.
Aslında hikayenin geri kalanı bildiğimiz Amerikan aksiyon filmleri senaryosuyla aynı ilerler. Nora, başbakanın danışmanı Andreas, Kristoffer ve Nora’nın babası Tobias bir ekip haline gelirler ve trolün varlığını ilk onlar tespit eder. Tobias yıllar içinde iyice takıntılarında boğulmuştur. Hayatı trollerden ibarettir. Onlara hayranlık duymaktadır. Trolün varlığı kanıtlandığı an trol askeri birliklerin düzenlediği operasyonla öldürülmeye çalışılır fakat başarılamaz. Tobias operasyonda trolü sakinleştirmişken başka bir asker ateş eder ve trolün hızlıca arkasına dönmesine sebep olur. Bu da Tobias’ın ölümüne yol açar. Bunun üzerine olaylar gelişir ve tüm dünyaya yayılır. Nora doğaüstü bir planla trolü alt etmeye çalışır fakat tam olarak işe yaramaz. Bunun üzerine Oslo şehri boşaltılır.
Askeri komiteden Frederick kimyasal ve henüz onaylanmamış bir füze kullanılmasını talep eder. Bu sırada Nora ve Andreas, Tobias’ın bıraktığı ipuçlarını takip ederek saraya giderler. Orada, sarayın altında yıllar önce öldürülmüş trollerin kemikleri bulunmaktadır. Ve bu kemikler uyanan trolün ailesine aittir. Trol ailesine ulaşmaya çalışmaktadır. Bu sırada Nora ultraviyole ışığının trolleri taşa dönüştürdüğünü fark eder. Daha önce trolü gündüz görmüş olsalar da hava hep kapalı ve sisli olduğu için güneş ışınları etki etmemiştir. Bunun üzerine Kristoffer ile beraber bir plan yaparlar. Aynı zamanda füzeyi durdurmak için askeri üste çalışan Sigrid’den yardım alırlar. Sonunda trol gün ışığına maruz kalarak taşa dönüşür. Ve filmin son sahnesinde başka bir trolün uyandığını görürüz.
Senaryo bizim yabancı olmadığımız ve birçok filmde başka uyarlamalarını izlediğimiz bir senaryo. Genellikle bu tarz filmlerde bir baş kahraman ve onun ekibi olur. Askeri üstekiler daha çok kötü adam olur. Son ana kadar askeri planlar işe yaramaz ve en sonunda baş kahraman ve ekibi başarılı olurlar. Bu bir senaryo taslağı olarak hepimizin yüzlerce kez izlediği bir senaryodur. Maalesef bu tarz senaryolarda karakterler ve hikaye yeterince derin yaratılmazlar. Yüzeysel bir halde kalırlar. Bu da çerezlik diye adlandırdığımız işlerin ortaya çıkmasına sebep olur.
Gelelim oyunculuklara. Önce senaryodan bahsetmek istememin nedeni karakterlerin ve hikayenin çok derin olmamasıydı. Bu da oyunculukları oldukça etkileyen bir etken. Bir karakter ne kadar derin olursa oyuncu da o kadar karakteri tanıyıp yansıtabilir.
Ine Marie Wilmann ismini “War Sailor”, “Sonja; The White Swan” filmlerinden duymuş olabilirsiniz. Kendisini ben ilk defa izledim. Filmde yeterli bir performans gösterdiğini söyleyebilirim. Karakteri çılgın ve cesur bir kadın ve o da bunu yansıtabilmiş. Gard B. Eidsvold (Tobias) filmin belki de en tanınmış oyuncusu olabilir. Kendisi “Zero Kelvin”, “A Somewhat Gentle Man”, “Kraftidioten”( Buz, Kar ve İntikam) ve daha nice filmde rol almış bir oyuncudur. Filmde takıntılı, biraz sıyırmış ama gerçeklerin farkında olan bir karaktere sahip ve belki de filmin en iyi oyunculuğu ona ait. Karakteri yansıtmış ve onu yaşatabilmiştir. Geri kalan oyunculuklar için ayrı ayrı konuşmanın pek bir manası yok maalesef. Hepsi oynayabilecekleri kadar iyi oynamış. Buna sebep de az önce bahsettiğimiz senaryo problemi olmuş.
Bahsetmek istediğim bir diğer konu ise filmin mekan kullanımı. Filmin bir çok sahnesi Norveç’in dağlarında geçiyor. Bu da doğasını güzel sergilemelerini sağlamış fakat bunun haricinde kullanılan hiçbir mekanın tam olarak doğru kullanıldığını düşünmüyorum. Bunun en iyi örneği saray olabilir. Filmin son yarım saatinin içinde gördüğümüz saray sadece dıştan seyircilere gösterilmiş. Halbuki sarayın konuda önemli bir yeri bulunmakta. Trollerin aslında var olduğunun en büyük kanıtı sarayın altında yatmakta. Bu sebeple sarayın daha etkin bir kullanımı hak ettiğini düşünüyorum.
Bir de kısaca filmdeki görsel efektlere değinmek istiyorum. Trol sahneleri belki de bu filmin en etkileyici sahneleriydi. Trolün mimikleri ve hareketleri, dokusu çok başarılı bir şekilde yansıtılmıştı. Bu da filmi izlemesi daha keyifli bir hale getirmiş.
Genel olarak bakıldığında bugün sizlere senaryo açısından bildiğimiz ama izlemesi keyifli bir filmden bahsettim. Daha fazla detay vererek anlatmak isterdim ama maalesef film bana ancak bu kadar malzeme veriyor. Bu sebeple trolleri görmekten ve benim gibi Norveç’in doğası ve mitolojisinden hoşlanıyorsanız bu film sizlerin hoş vakit geçirmenizi sağlayacaktır. Herkese iyi seyirler.
Troll: Her Masalın Gerçeklik Payı Vardır