The Imitation Game: Düşünebilen Makineler
“Bazen kimsenin hayal edemediği şeyleri hayal edip yapabilen insanlar vardır.”
İngiliz tarihine yön veren kralları ve kraliçeleri çokça duymuşuzdur. Bu sefer İngiltere’nin tarihine yön veren bir bilim insanını sizlerle paylaşacağım. Kendinden fazla bahsedilmeyen ve ancak 2013 yılında II. Elizabeth’in kraliyet affı bahşederek eşsiz başarılarını onurlandırmasıyla kendisinden bahsedilen Alan Turing.
The Imitation Game ya da diğer adıyla Enigma ele aldığı konuyla dönemin içerisinde yer alan sorunları, savaşları ve insanların yaşadıkları bu duruma karşı aldıkları tavrı açık bir şekilde gözler önüne sermiş. Filmi izlerken birçok duygu içerisinde olacağınızı garanti edebilirim. Bir dönemi yansıtan filmimiz izleyicilerine görsel açıdan da dönemi anlatıyor.
Film, 1939’da II. Dünya Savaşı’nı başlatan Almanya İmparatorluğu döneminde geçerken İngiltere’nin bu dönemde nasıl bir tavır takındığını ve neler yaptığını bize anlatıyor. Sadece dönemi değil bu arada baş kahramanımızın iç dünyasını da bize sunuyor. Baş rolünde Benedict Cumberbatch’in Alan Turing’i canlandırması oyuncu seçimi açısından oldukça başarılı olmuş. Bunun yanında birçok ünlü isim de The Imıtation Game adlı filmde rol alarak karakterlere ruh ve yaşanmışlık katmış.
Gerçek bir tarihi olayı anlatan film, Alan Turing (Benedict Cumberbatch)’in, II. Dünya Savaşı sırasındaki pozisyonunu gözler önüne seriyor. Alanında birçok makale ve araştırma yapmış olan Alan Turing (Benedict Cumberbatch), Nazi Almanya’sının yol açtığı savaşın daha kısa sürede bitmesine imkân sağlayan çalışmalarını anlatıyor. Nazi Almayası’nın bulmuş olduğu Enigma aracı şifreli ve kırılması imkânsız olan mesajları ile bilinir. Bu şifreleri kırarak saldırıdan önce pozisyon almak isteyen İngiltere, alanında öncü matematikçileri ve dil bilimcileri toplayarak bu duruma bir çözüm bulmaya çalışmış ve böylece Tuning’in başını çektiği takımının oluşturulması için çalışmalar başlamış. Takımındaki kadın rolünü üstlenen Keira Knightley, Tuning’in o zamanki İngiltere’nin kadınlara değer vermemesi sebebiyle biraz sıkıntı çekmiş olsa da bunu aşmak için birçok yol denemiş ve 50 yıl boyunca sır olarak kalacak olan Enigma şifrelerinin kırılmasında öncülük eden Alan Turing (Benedict Cumberbatch)’in ‘Christopher’ adlı düşünen makinesi ortaya çıkmış. Aynı zamanda Alan Turing’in yapmış olduğu çalışmalara ‘Turing Makineleri’ denilerek bu araştırmalar diğer bilim insanlarına ilham kaynağı olmuş ki şimdi o makinelere -şu anda da yazımı yazmakta olduğum araç olan- ‘bilgisayar’ deniyor.
Filmin içeriğinin çok etkileyici olmasının sebeplerinden biri de doğru zamanda doğru yardımcı araçların kullanılması. Dönemi yansıtan müzikler, kıyafetler ve renkler adeta sizin o dönemin bir parçası olmanızı sağlamak için oluşturulmuş. Kullanılan renkler ve ışıklar o dönemin duygusallığını yansıtmada çok iyi bir araç olarak ortaya çıkıyor ve bir nevi hayatının anlatıldığı Alan Turing (Benedict Cumberbatch)’in, bu yardımcı araçlarla iç dünyasını daha net görmemizi ve onu anlamada daha iyi bir yol izlememizi sağlıyor. Alan Turing (Benedict Cumberbatch)’in bilmediğimiz taraflarını da bize sunan filmde cinsel yönelimlerden de sıkça bahsedilmiş. Alan Turing’in özel hayatınada ışık tutan film Turing’i her yönüyle tanımamamıza olanak sağlıyor. Dönemin geçtiği zamanda İngiltere’de eşcinselliğe karşı olan sıkı ve baskıcı tutum filme yansıtılarak insanların durumlarını göz önüne sermekte hatta bu durum o dönemde sizin başarılarınızın bile önüne geçmekte.
Her tarihi yapımda olduğu gibi The Imitation Game adlı filmin gerçeği ne kadar yansıtıp yansıtmadığı konusunda fikir ayrılıkları olabilir. Ancak filmin işleniş ve akış açısından bir eksiğinin olduğunu söylemek güç. Yönetmen koltuğunda Morten Tyldum’un oturduğu ve güçlü kadrosuyla kendisini seyrettirme potansiyeli olan The Imıtation Game, seyircisini ekran önünde tutmayı başarıyor. İzlenecekler listenize ekleyebileceğiniz ve bir yüzyıl geriye dönüp bakabileceğiniz bir film. Şimdiden iyi seyirler dilerim. 🙂
The Imitation Game: Düşünebilen Makineler