The Good Place: İnceleme
The Good Place, ölmeden önceki hayatında insanlara karşı oldukça kötü, kaba, düşüncesiz davranışlarda bulunan ve ağzı bozuk bir karakter olan Eleanor Shellstrop’un öldükten sonra kazara “iyi yer”e yani bizim cennet diye tabir ettiğimiz yere gelmesiyle başlayan bir macerayı konu ediniyor.
Eleanor hayatını kaybettikten sonra kendini iyi yerin mimarı Michael’ın ofisinde buluyor ve bu mimar ona iyi yerle ilgili bilmesi gerekenleri bir bir anlatmaya başlıyor. Bu yerde herkes bir ruh eşine sahip, herkes her istediğini yapabilir ve herkesin evi yaşadıkları hayattaki zevklerine göre düzenlenmiştir. Bir de her istediklerini saniyesinde onlara veren, her sorularını cevaplayan, her şeyi bilen bir yapay zeka olan Janet iyi yerdekilerin 7/24 yanındadır.
Eleanor, Michael’ın tanıttığı ruh eşi Chidi Anagonye ile tanışır ancak hiçbir ortak noktalarının olmadığını fark eder. Eleanor çok geçmeden yanlış yere geldiğini anlar ve kötü yere gitmemek için oraya uyum sağlamaya çalışır. Eleanor’un aksine Chidi bir etik profesörüdür, dürüst ve iyi bir kişiliğe sahiptir bu yüzden Eleanor Chidi’den etik dersleri almaya başlar ve nasıl daha iyi bir insan olacağını çözmeye çalışır.
Chidi Anagonye kendi halinde iyi kalpli biridir ancak çok kararsızdır ve bu kararsızlığı onun en hatta belki de tek kötü özelliğidir.
İlginizi Çekebilir: Las Chicas Del Cable: İnceleme
Bir diğer karakterimiz ise Tahani Al-Jamil, kendisi oldukça zengin ve sosyetik bir aileden gelen şımarık, dış görünüşüne düşkün, ünlülerle iletişim halinde olmasını sürekli dile getiren ve bununla her fırsatta övünen, ablasının gölgesinde kaldığı için sürekli ailesine yaranmaya çalışan ama bunu maalesef bir türlü başaramayan bir karakter.
Gelelim Jason Mandoza’ya, kendisi pek zeki olmayan, eğlenceye düşkün, beraberinde mutlaka bir felaket getiren, vurdumduymaz ve bencil bir karakter. Ancak kendisini çok daha farklı ve iyi biriymiş gibi tanıtır çünkü aslında o da tıpkı Eleanor gibi kazara iyi yere gelmiştir ve bunun anlaşılmasını istemiyordur.
Birbirinden çok farklı dört karakter zamanla o kadar yakınlaşır ve birbirlerine kenetlenirler ki farkında olmadan daha iyi insanlar olmaya başlarlar. Her şeyi birlikte dayanışma içinde çözerler ve her zaman birbirlerine destek olurlar. Bu sıkı ve güçlü arkadaşlık ilişkileri Michael’ı o kadar etkiler ki o da kendi içinde derinlerde saklanan iyiliği bulur ve hayatına çok daha iyi, düşünceli ve masum biri olarak devam etmeye başlar.
İlginizi Çekebilir: Ne İzlesek – In My Skin
Bu diziyle ilgili en çok hoşuma giden şey karakter gelişimleri diyebilirim çünkü her karakterin kendince kusurları, kötü yanları var ama zamanla nasıl bir yanlışın içinde yaşadıklarını ve iyi birer insan olmanın kötü olmaktan çok daha basit olduğunu anlarlar çünkü kötülük çok yorucu ve yıpratıcı gelmeye başlar. Sadece kendileri için değil aynı zamanda sevdikleri insanlar için de yaşamayı ve çabalamayı hep birlikte öğrenirler. Hatta bununla da kalmazlar, kendileri olabilecekleri en iyi seviyeye geldikten sonra da tıpkı onlar gibi başlangıçtaki kötü olan insanları da iyileştirmek için inanılmaz bir gayret gösterirler.
Diziyle ilgili beğendiğim bir diğer şey ise Kristen Bell’in Eleanor Shellstrop’u mükemmel bir şekilde bizlere yansıtmasıdır. Karakter çok gıcık ve kötü olsa da Bell’in oyunculuğu sayesinde ister istemez karaktere karşı bir sempati besliyoruz ve birden favorimiz oluveriyor. Bizi gerçekten de Eleanor’un iyi biri olma potansiyeline sahip olduğuna, iyi yerde olmayı hak ettiğine inandırmayı başarıyor. Eleanor’u anlamamıza yardımcı oluyor ve aslında belki de ailesi kötü olmasaydı kendisi de böyle bir kişiliğe sahip olmazdı dedirtiyor.