Sleepers: Gizlenmiş Gerçekler
Kardeş Gibiydiler, orijinal adıyla Sleepers, 1996 yılında yönetmenliğini Barry Levinson’ın yapmış olduğu ABD filmi. Film, Lorenzo Carcaterra’nın 1995’te yayımlanan aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Başrollerinde Brad Pitt, Ron Eldard, Kevin Bacon, Dustin Hoffman, Robert De Niro, Jason Patric ve Billy Crudup gibi ünlü oyuncuların bulunduğu yapım dramatik bir suç-gerilim filmi. Zengin ve takdirlik oyuncu kadrosuyla beğeni kazanan bu yapım psikolojik ve toplumsal cinsiyet mesajları barındıran zengin bir içeriğe sahip.
Filmde çocuklukta yaşanan olayların yetişkinliğe tesirini görüyoruz. Filmin ilk yarısında Hell’s Kitchen’da büyüyen dört yakın arkadaşın mutlu, eğlenceli ve hayat dolu yaşamını izliyoruz.
Shakes, Michael, Tommy ve John adlı dört arkadaş eğlenmenin ve şakanın dozunu kaçırıp bir adamın hayatını tehlikeye atıyorlar ve yargılandıkları mahkemede her biri bir yıllık ceza alıyor ve çocuk ıslah evine gönderiliyorlar. Tam burada bu dört küçük çocuğun oldukça dramatik olan günleri başlıyor.
New York’taki Wilkenson Center’da bir yıla yakın kalan çocuklar burada gardiyanlar tarafından kötü muamelelere maruz kalıyorlar. Film; dayak yiyen, ezilen ve cinsel istismara uğrayan bu dört çocuğun 13 yıl sonra Wilkenson Center gardiyanlarından intikam alma hikâyelerini anlatıyor.
1960’lı yılların New York’unu yansıtan film; mafyaların, uyuşturucunun ve zorbalığın hakim olduğu zamanları anlatıyor. Film insanların çektikleri zorlukları ve toplumu perdeye yansıtırken dört yakın arkadaş resmini izleyiciye sunmuş. Filmin başında eğlenen dört çocuk film ilerledikçe psikolojik çöküntü yaşayan dört çocuğa dönüşüyor. Bunları hayretle izlemiyoruz aslında. Çok fazla bu tarz film izledik, kitaplar, yazılar okuduk ve yaşayanlardan dinledik.
Günler geçiyor bu pırıl pırıl dört çocuk, çocukluklarını yitirip travmaları olan çocuklar olarak o ıslah evinden kurtuluyorlar. Bu olayları kimseye anlatmayacaklarına dair birbirlerine söz veriyorlar. Peki neden gizliyorlar? Suçlu onlar mı? Hayır. Erkekliğin sarsılmaz ve güçlü yapısı karşısında ezilmeyi kendine yediremeyen baskılanmış çocuklar görüyoruz filmde. Çocukların bunu düşünmelerinde yaşadıkları yerin etkisini de çok fazla görüyoruz. Kadınlara eziyet eden erkekler çok alışılagelmiş bir fotoğraf Hell’s Kitchen’da. Kiliseye duyulan sonsuz güven ve kurallara bağlılıktan dolayı da ayrılamayan kadınlar. Yalnızca taraflardan birinin ölmesiyle ayrılık olacağını kabullenen kadınların kocalarına hala sonsuz hizmet verdiklerini görüyoruz.
Islah evinden kurtuluşlarının üzerinden yıllar geçtikten sonra onlar olayları unutmaya çalışsa da hayat onlara yaşadıklarını unutturmuyor. Onlara işkence eden gardiyanla karşılaşan çocuklardan ikisi gardiyanı öldürüyorlar. Bununla birlikte uzun zamandır görüşmeyen arkadaş grubu tekrar bir araya geliyorlar.
Mahkemede çeşitli oyunlarla iki genci beraat ettiren bir grup seyrediyoruz. Fakat mahkemede yine işkenceler halı altına süpürülüyor.
İntikam almak için ellerinden geleni yapan bu dört genç intikam aldıktan sonra mutlu olacak mıydı? Acı hiçbir zaman kaybolmuyor ve şiddete yansıtılan acı da duygusal ve zihinsel sorunları ortadan kaldırmıyor.
Filmde, her zaman çocukların yanında olan Rahip Peder Bobby izleyicinin seveceği bir karakter. Oldukça ilgili ve samimi bir adam. Fakat tüm Hell’s Kitchen sakinleri gibi onda da ilkel erkeksilik görüyoruz. Örneğin, çocuklardan birinin annesi erkek arkadaşı tarafından hastanelik ediliyor. Peder işe karışma gereği görüyor kendinde. Duyarlı bir rahip, olması gerekeni yapıyor gibi görsek de Peder Bobby yasal bir yola başvurmayıp şiddeti seçiyor. Aynı zamanda kilisede görüşürüz diyerek kilisenin saygıdeğer ve önemli bir yer olduğu mesajını da izleyiciye veriyor.
Gardiyanların Lorenzo’ya tespih verip, dua ederken tecavüz etmelerinden dolayı Lorenzo için din tetikleyici bir rol oynuyor ve gelecekte de her dua edişinde o anları hatırlıyor. Finale doğru giderken bir mahkeme sahnesinden ve bir grubun iki genci kurtarmasından bahsetmiştim. O iki genç davalarında kendilerine göre haklı olsalar da aslında bir ölüme sebep olmuşlardı. Fakat onları kurtarmak için yalan ifade veren bir diğer isim ise Peder Bobby’ydi; İncil’e de el basıp ifade verdiğini göz önüne alırsak Peder Bobby dine ihanet etmişe de benziyor. Güvenilir Peder Bobby’ye güvenen mahkeme davanın seyrini değiştirip gençlere beraat veriyor. Hem adaleti sarsan hem de bilmesine rağmen çocuklara yapılan işkencelerin üstünü örtmesiyle gerçek hayatta olsa çok da seveceğimiz bir karakter gibi gözükmüyor. Filmde dini mesajlar her fırsatta verilmeye çalışılmış izleyiciye.
Aynı zamanda, kitabın yazarı Lorenzo Carcaterra’nın bu hikayenin gerçek olduğuna dair iddiaları var. Bu hikayenin başından geçen bir olay olduğunu, bazı değişiklikler ve eklemelerle okura sunduğunu da ekliyor.
Kardeş Gibiydiler (Sleepers), gerilimi, aksiyonu ve dramı bir arada çok güzel işleyip koymuş seyircinin önüne. Film akışı içerisinde de birçok mesaj vermiş izleyiciye. Ülkemizde yayınlanan “Suskunlar” dizisi ile de hikâye bakımından çok benzerlik gösteren film, beni başından sonuna etkiledi. Oyuncu kadrosu ve hikâyesiyle başarılı bulduğum filmi izlemediyseniz izlemenizi öneririm.
Vakit ayırdığınız için teşekkürler…
Sleepers: Gizlenmiş Gerçekler