Sinemanın En Bilinmez Yanı: Maryam Tafakory Deneysel Filmleri
İstanbul Film Festivali kapsamında Kadıköy Sinematek/ Sinema Evi’nde Maryam Tafakory’nin kısa filmlerini izleme fırsatım oldu. Toplamda 6 kısa film izledik. İranlı yönetmen Maryam’ın deneysel yaklaşımla çektiği kısa filmleri İrandaki düşünce sisteminin panaromasını sunuyor. Diğer yandan erkek egemenliği altında kalmış olan İran sinemasının da bilmediğimiz birçok yönünü gösteriyor. Açıkçası izlediklerimden sonra baya bi dumura uğradım. Çarpıcı birçok görüntüyü çarpraz kurgu yoluyla bağlayan yönetmen, seyirciyi geren ve zaman zaman korkutan bir seyir sunuyor. Filmlerdeki ses kullanımı da oldukça ilginç. Görüntülerle bağlantılı kadın çığlıkları, şiirsel ses tonuyla söylenen uzun kadın fısıltılarının birbirinin içine geçmesi dikkat çekiyor. Filmler; gerilim ve korku unsurları barındırmasının dışında kara mizahla yoluyla bazı önemli bilgiler de sunuyor. Kısa filmleri birbirinden ayrı ele almanın daha doğru olacağını düşündüm. O yüzden sizler için aşağıda bir liste oluşturdum.
Nazarbazi (Nazar Oyunu)
1979 İran Devrimi’nden sonra sinemada kadın ve erkeğin birbirine dokunması yasaklanmıştır. Bu sansürle birlikte aşk, arzu, özgürlük, kontrol, yokluk gibi birçok durumun sinemaya yansıyışında büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Tüm bu haller özellikle bakışların yoğunluğu üzerinden seyirciye aktarılmıştır. Maryam Tafakory de Nazarbazi filminde İran sinemasındaki dokunulamayan tüm bu anları kolajlayarak bütünlüklü, çarpıcı bir şiire dönüştürmüş. Maryam, dokunamayışların yarattığı alevlenmeleri insanı şaşkına uğratan bir kurgu ile sunuyor. Sansürün yarattığı sinemada yarattığı sonuçları sorgulatan bir yanı var.
Irani Bag (İran Çantası)
Bu film de yine sinemada kadın erkeğin temas sansürü üzerine giden 8 dakikalık bir kısa film. Hatta Mayram Tafakory bu filmini; az önce bahsettiğim “Nazarbazi” filmini anlamaları için seyirciye sunduğu bir “İntro Film” olarak nitelendiriyor. Bu filmde temas edemeyen kadın ve erkeğin İran sinemasında çantayı bir nesneden çıkarıp temas aracı olarak kullandığı anları derleyip kolajlamış. Bu görüntüleri üst üste görünce çanta yoluyla fiziksel iletişimi sağlayan kadın ve erkeğin çantayı bir uzuvları gibi kullandıkları anlaşılıyor.
Gonah Kardam Gonahi Por Ze Lezzat (Çoşkulu Bir Günah İşledim)
Bu kısa filmini, diğer filmlerinden farklı buldum. Çünkü bu filme korku ve gerilimden ziyade kara mizah daha hakimdi. Salonda sıkça kahkaha sesleri yükseldi. Din adamlarının kadınlara özellikle cinsel yasamıyla alakalı sürekli ne yapmaları gerektiğini söylediği görüntülerin kolajından oluşuyordu. Buna karşın kadınların tepkileri de oldukça enteresan. Örneğin kadınların cinsel dürtüleri arttığında marul yemeleri gerektiği söyleniyor. Peşi sıra gelen görüntüde kadın erkeğe kendini sözcüklerle açıklamak yerine marul yiyor. Yine nesneler yoluyla soyut imgeler sunulmuş oluyor. Füruğ Ferruhzad’dan da etkilenen yönetmen filmin içinde şairin “Günah” isimli şiirini ses olarak kullanmış. Filmin sonu ise dans eden iki kadınla bitiyor. Güzel bir cevapla film sonlanmış oluyor.
Zakhm (Olmayan Yara)
Maryam’ın 2017 yılında çekmiş olduğu “Zakhm” filmi askerlerin eğitim görüntüleri ile bir kız cocuğunun görüntülerini birleştirmis. Erkeklere özel olan bazı kamu alanlarının görüntüleri ile kadın görüntülerinin çapraz kurgusu İran’da kadın olmanın yalnızlığını gösteriyor.
Fragments Of A Letter (Doğmamış Bir Çocuğa Mektubun Parçaları)
4 dakikalık bu kısa film ise en enteresan olanıydı. Yalnızca anonim ellerin hareketleri ile suçluluk, korku gibi duygular anlatılıyordu.
She’r Ve Sang (Şiir Ve Taş)
Maryam’ın en soyut filmlerinden biri buydu. İmgeler ve şiirle dolu kolajın içinde belgesel niteliği taşıyan bazı görüntüler de vardı.
Yönetmen film sonrası söyleşiye katılamasa da Ceylan Özgün Özçelik onun sinemasını çok güzel bir anlatımla sundu. Ceylan Özçelik; Maryam’le birçok kez sinema hakkında konuştuklarını ve Orta Doğu’da kadın yönetmen olmanın zorlukları konusunda ortak bir sürü dertleri olduğunu söyledi. “Öncelikle hep bir ‘kadın’ sinemacısınız. Asla tam bir sinemacı olarak görülemiyorsunuz. Adınızın başına bir ‘kadın’ ekleniyor hep.Yani sen eğer kadınsan ve Orta Doğudansan bize oranın acılarını mümkün olan en egzotik ve ortantalist şekilde sunman gerekir. Lütfen soyut imgeler falan da kullanma ben onları anlayamam bana bunları açıkla. Ona da ne yapması gerektiği sürekli dikte ediliyormuş. Sinemayı inşaa ettiği düşünülen çeşitli İranlı erkek yönetmenler var. Filmleriyle sürekli kırmızı halılarda gördüğümüz erkek yönetmenler. Neyse ki daha önce onlarla birlikte çalışan kadınlar tarafından çaldıkları çırptıkları ortaya dökülüyor. Ama onların filmlerinde çok net kadın temsilleri var. Bu kadınlar; genelde kurban kadın. Çünkü batının görmek istediği ne yazık ki bu. Eğer kadınsan ve yönetmensen “ah ah yazık” diyebileceğimiz bir dünya kur, bu dünyayı da kafama kaka kaka göster. Soyut imgeler kullanma.”
Ceylan Özgün Özçelik’in Maryam Tafakory hakkında söylediklerini çok haklı bulmakla birlikte onun sinemasının tüm bu diktelerin karşısında sağlam bir duvar gibi durduğunu düşünüyorum. Onun çarpıcı alışılmadık anlatısını çok basarılı bulmakla birlikte bir toparladım.
Sinemanın En Bilinmez Yanı: Maryam Tafakory Deneysel Filmleri