Anasayfa İncelemelerDizi İncelemeleri Sıcak Kafa: Bir Abuk Distopya

Sıcak Kafa: Bir Abuk Distopya

Yazar: Furkan Öztürk

Sıcak Kafa: Bir Abuk Distopya

Sıcak Kafa (Hot Skull), Afşin Kum’un aynı adlı eserinden uyarlanan yönetmenliğini Mert Baykal ve Umur Turagay’ın yaptığı, senaryosunu Mert Baykal, Müjgan Ferhan Şensoy, Zafer Külünk ve Gökhan Şeker’in kaleme aldığı, başrollerini Osman Sonant, Hazal Subaşı, Şevket Çoruh’un paylaştığı Netflix’in yeni yerli distopik – macera türündeki dizisi.
Afşin Kum’un şahane eserinden uyarlanan dizi günümüz döneminde ve şartlarında kurulan distopik bir evrende geçiyor.

Hikaye yaklaşık 8 yıldır süregelen ve insanlar arasında kulaktan kulağa yayılan bir delilik hastalığını (Abuklama) konu ediniyor. Sokaklarda insanlar hastalığa yakalanmamak için kulaklıkla gezerken salgın başlangıcında kurulan Salgınla Mücadele Kurumu (SMK) hastalıkla mücadele etmek bir kenara dursun bundan faydalanarak ülkede darbe yaparak yönetimi ele alıyor. Dizi dünya üzerinde hastalığa bağışıklığı olan tek insanı, eski dil bilimci Murat Siyavuş’u (Osman Sonant), diğer adıyla Sıcak Kafa’yı merkezine alarak bizi bu distopik evrende macera dolu bir yolculuğa çıkartıyor. Murat diziyi izlerken sıkça duyacağınız “abuklamaya”, yani art arda birbiriyle alakasız cümlelerin kurulmasına maruz kaldığında diğerlerinin aksine delirmek yerine yalnızca kafası ısınıyor.

Hastalığın tedavisi adına bir umut ışığı olarak görülen Murat’ın durumu onun başını bir hayli belaya sokuyor. Zira SMK, hastalığın tedavisinin bulunmasını önlemeye çalışan, insanlara korkuyla hükmeden Fazıl (Kubilay Tunçer) tarafından yönetiliyor. Murat karısını hastalık sebebiyle kaybettikten yıllar sonra kendini evine kapatıyor ve saklanıyor. Tesadüfen ifşa olması sonucunda saklandığı yerden çıkıyor ve onu tedavi eden eski arkadaşı Özgür’ün (Özgür Emre Yıldırım) peşine düşüyor. Yola çıktığında esas amacı bu tedavinin onda bıraktığı yan etki olan zihnin normalin üzerinde çalışması durumundan kurtulmak iken boş bir durakta karşılaştığı Şule’ye (Hazal Subaşı) aşık olması sonucu tüm düşünceleri değişiyor. İçine düştüğü bu macerada sürüklenirken yıllar önce onu abuklatan Haluk (Haluk Bilginer) ile karşılaşması sonucunda zaten hali hazırda görmekte olduğu sanrılar ve gündüz rüyaları giderek artıyor. Bu karşılaşma onu belki de tedaviye bir adım daha yaklaştırırken işler iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. 8 bölümün finalinde hikaye kesin bir sona bağlanmayarak 2. sezonun sinyallerini veriyor.

Sıcak Kafa’yı az önce bitirdim ve sıcağı sıcağına bana bu diziyi seyrettiren, yayında yapımda emeği geçen herkese içten bir teşekkür etmek için klavyeye sarıldım. Dizi şuana dek ülkemizde yapılan bilim kurgu dizileri arasında rakiplerine, her ne kadar pek denenen bir tür olmasa da, her şeyiyle üstünlük sağlamış ve çıtayı bir hayli yükseğe koymuş durumda.
Oyunculukları, kusursuz görüntüleriyle ve sanat ekibinin çıkardığı harika işin de etkisiyle dizi izleyenleri yarattığı distopik evrene öyle inandırıyor ki zaman zaman karakterlerin üzüntüsüyle hüzünleniyor, sevinçleriyle seviniyor, sanki yıllardır aynı durumda yaşıyormuş hissine kapılıyoruz. Bu his geçirdiğimiz pandemi dönemiyle zaten pek de alışık olmadığımız bir his olmasa da benzerlikler maalesef yalnızca salgın dönemiyle sınırlı kalmıyor. Salgının yayılmasını kitleleri kontrol altında tutmak adına önlemeyen çok yetkili kişiler, buna karşı duranlara uygulanan şiddet, iletişim hakkı kısıtlanan halk ve sayamadığım birçok benzer olay.

Günümüz dünyasına ayna tutuluyor ve sanki her şey gerçeğin birer temsili gibi sunuluyor. Bu durum her ne kadar izledikten sonra size etrafınızda yaşananları fark ettirerek canınızı sıksa da yaratılan distopik evrenin inandırıcılığını artırıyor.

Sıcak Kafa yalnızca izleyenlere içinde bulunduğu durumu fark ettirmek için değil dizi/film sektörüne de bir şeyleri fark ettirmek adına şahane bir örnek. Eldeki imkanların doğru kullanımı, işlenen hikayenin özgün ve yaratıcı olması, klişeleri hikayeye hizmet edecek şekilde kullanması, yabancı yapımlarda izlediğimiz görsel efekt (VFX) kalitesine yakınlığı hatta belki de daha iyi olmasıyla umarım yerli dizi yapımcılarına da bu denli donanımlı işleri üretmenin mümkün olduğunu fark ettirir. Başrol oyuncusundan set çaycısına kadar herkesin emeğini tebrik eder, işin gerektiği değeri görmesini temenni ederim. Ellerinize sağlık.

Sıcak Kafa: Bir Abuk Distopya

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...