Saklı: Arzuları Perdeleyen Gerçekler
Yayınlandığı dönemde ve sonrasında büyük bir ilgiyle takip edilen ve kendisinden söz ettiren The Affair dizisinin uyarlaması Saklı dün tüm bölümleriyle BluTV platformunda yayınlandı. Yönetmen Deniz Akçay’ın imzasını taşıyan dizi, başarılı bir uyarlama olarak karşımıza çıkıyor.
Şile’de küçük bir sahil kasabasında başlayan hikâyemiz, birbirine çeşitli sebeplerle bağlanan ve bu bağlanma sonucu aralarında yasak bir aşk başlayan Ozan (Fırat Çelik) ve Aslı (Hazar Ergüçlü) karakterlerine odaklanıyor. Ozan, mutlu bir aile hayatı olan ve yaz tatilinde ailesiyle vakit geçirmek için kayınpederinin küçük bir kasabadaki lüks villasına gelen bir üniversite hocası. Aynı zamanda yazar olmaya çalışan ancak başarısız sayılabilecek bir ilk romana imza atmış birisi. Aslı ise bu kasabada ortağı olduğu restoranı ayakta tutmaya çalışan, acı çeken bir kadın.
Yazıma başlamadan önce Saklı’nın orijinali olan The Affair’i izlemediğimi ve diziyi orijinalinden bağımsız bir şekilde ele alacağımı söylemek istiyorum.
Diziyle ilgili bölüme geçmeden önce kısaca oyunculardan bahsetmek istiyorum. Başrollerden ziyade yardımcı oyunculara değinmek istiyorum öncelikle. Abartmadan söyleyebilirim ki yardımcı oyuncular birçok sahnede başrollerden rol çalmış. Özellikle Saklı sayesinde tanıdığım Volkan Yosunlu (Önder), dizinin en iyi oyuncularından birisiydi. Yer aldığı her sahnede hayranlıkla izledim. Hazar Ergüçlü için yorum yapmama gerek olduğunu pek düşünmüyorum. Oynadığı her rolün hakkını verdiği gibi çok fazla duygu değişimi ve karakter gelişimi olan Aslı rolünün de hakkını en iyi şekilde vermiş. Yine aynı şekilde Ahmet Rıfat Şungar, karakteri izleyiciye yansıtma konusunda büyük bir başarı göstermiş. Kendisini izlerken rol yaptığını tamamen unuttuğumu söyleyebilirim. Ancak oyunculuk konusunda Fırat Çelik, kadronun aksine biraz zayıf kalmış. Oyunculuk anlamında beklediğim performansı maalesef göremedim kendisinden. Birkaç sahne haricinde senaryoyu okuyor gibiydi.
Hikâyeyi ilk bölümden son bölüme kadar Ozan ve Aslı karakterlerinin bakış açılarından izliyoruz. Diziyle ilgili en çok beğendiğim nokta bu olabilir. İki karakterin de yaşadıklarına ve duygularına farklı açılardan odaklanma şansı buluyoruz bu sayede. Karakterler özellikle ilk bölümlerde hikâyeyi o kadar başka bir biçimde ele alıyor ki Ozan’ı izledikten sonra acaba olaylar Aslı’nın açısından nasıl gelişti konusu büyük bir merak uyandırıyor.
Dizi aslında bir cinayet soruşturması üzerine kurulu. İlk bölümdeki sorgu sahneleriyle bu cinayet soruşturmasına giriş yapıyoruz ve karakterlerin sorguları sırasında anlattıkları ile hikâyenin tamamını sezon boyunca yavaş yavaş öğreniyoruz. Başta da söylediğim gibi karakterlerimiz hikâyeyi kendi açılarından anlatıyorlar ve bütüne baktığımızda ortak bir sonuca ulaşsa da süreç boyunca yaşananlar birbirinden oldukça farklı. Örneğin ilişkinin başında Ozan duyguların karşılıklı olduğunu anlatırken Aslı ise kendisinin ilişkiden kaçan karakter olduğunu anlatıyor. Hangi karakterin anlattıkları doğru, bunun kararı ise izleyiciye bırakılmış durumda.
Yasak aşk konusu alınabilecek en gerçekçi şekilde ele alınmış. Ortada yasak bir aşk varsa her şeyin güllük gülistanlık olmasını beklemek saçmalık olur. Diziyi izlerken karakterlerin yaşadığı çaresizliği çok açık bir şekilde hissedebiliyorsunuz. Bir tarafta rüya gibi gelen bir ilişki, diğer tarafta ise iki karakterin de içinde bulunduğu farklı gerçekler var. Bu ilişkiye kısaca bakacak olursak; Ozan, her ne kadar Aslı ile olmayı mutluluğunun şartı olarak görse de asla geride bırakamadığı bir ailesi olan ve bu yüzden bir ileri bir geri adım atan kişi oluyor. Aslı ise bu yasak ilişki konusunda biraz daha cesaretli ama Ozan’ın bu gelgitli durumları yüzünden ne yapacağını bilemeyen kişi konumunda. Bu karmaşık süreç ise ikilinin sürekli kavga edip barışması ile dizi boyunca devam ediyor.
Bu güzel hikâyenin kötü tarafları da yok değil tabii ki. Dizide ergen çocukların yarattığı klasik sorunlar, torunları için maddi destek sağlayıp bu nedenle her konuda kendilerini karar mercii sanan büyük ebeveynler gibi daha sayamadığım birçok klişe bulunuyor. Ancak dizinin geneline bakarsak bunlar beni rahatsız edecek seviyede değildi. Klişeler, hikâyeye yedirilebilecek en güzel şekilde yedirilmiş. Bunun yanında dizinin çok fazla tekrara düştüğünü söyleyebilirim. Ozan ve Aslı karakterlerinin sürekli olarak kavga edip barışması bir noktadan sonra ‘yeter artık’ dedirtti. Ayrıca bu yasak ilişkiye rağmen iki karakterin de eşleri Beril (Defne Kayalar) ve Volkan (Ahmet Rıfat Şungar), eşlerini affetmek için ellerinden ne geliyorsa yaptı. Üstelik her konuşmadan sonra yine aynı duruma düşmelerine rağmen… Bu kadar kolay mı bu? Gerçekten mi?
Yazımın bu bölümünde size dizinin müziklerinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Normalde jenerikleri izleyen birisi değilimdir. Çoğu jeneriği atlar direkt bölüme geçerim ama Sena Şener sağ olsun dizinin hiçbir bölümünde jeneriği atlamadım. Ayrıca dizinin tüm müziklerini hazırlayan Murat Tuğsuz da gerçekten çok güzel bir iş başarmış. Müzikler o kadar güzel düzenlenmiş ki müzikler sayesinde sahneleri yaşıyorsunuz. Bunu dizinin geneline yaymak gerçekten kolay bir iş değil.
Dizide beğendiğim bir diğer nokta ise ara ara yaptıkları sistem eleştirileriydi. Tekelleşme, global dünya düzeni, doğa katliamı ve sokak çocukları üzerinden yapılan “vicdan mastürbasyonu” konuları benim oldukça hoşuma gitti. Özellikle son dönemlerde Türk dizilerinde bunları göremiyor oluşumuz bence büyük bir sorunken; bu yapımda emeği bulunanlara bunlardan bahsetme cesareti gösterdikleri için teşekkür ediyorum.
Finale gelecek olursak dizinin finaliyle beni tatmin edemediğini söyleyebilirim. Dizi boyunca ne izlediysek finalde de aynı olayları izledik. Ozan’ın boşanma aşamaları, Aslı’nın ne yapacağını bilemez bir şekilde oradan oraya savrulması… Açıkçası daha çarpıcı bir son beklerdim böyle bir diziden. Tabii ki uyarlama olduğu ve dizinin genelinde orijinaline bağlı kalındığı için bu final eleştirisini (eğer aynıysa) The Affair eleştirisi olarak da ele alabilirsiniz.
Genel olarak benim için iyi ki izlemişim dediğim dizilerden birisi oldu. Uyarlama diziler konusunda maalesef oldukça geri kalmış bir ülkeyiz ancak Saklı, bu konuda gerçekten başarılı olmuş.
Dizinin jenerik müziğiyle yazımı sonlandırmak istiyorum. Kalın sağlıcakla…
Saklı: Arzuları Perdeleyen Gerçekler