Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Persian Lessons: Hayatta Kalmaya Çalışmak (İKSV Özel)

Persian Lessons: Hayatta Kalmaya Çalışmak (İKSV Özel)

Yazar: Ahsen Aktaş

Persian Lessons: Hayatta Kalmaya Çalışmak (İKSV Özel)

İKSV Ocak Seçkisi yapımlarından olan Persian Lessions ”Umudun Dili” Vadim Perelman tarafından yönetilen başrollerini Nahuel Perez Biscayart (Gilles/Rıza) ve Lars Eidinger (Klaus Koch)’in paylaştığı Belarus yapımı drama türündeki filmde Gilles adındaki Yahudi gencin diğer Yahudilerle birlikte 1942 yılında Almanya’daki toplama kampına götürülmesini ve hayatta kalmak için İranlı olduğuna yemin etmesiyle beraber yaşadıkları anlatılıyor.

Fransa’da yakalandıktan sonra toplama kampı yolunda idam edilmeden önce İranlı olduğuna yemin etmesiyle hayatı kurtulan Gilles’in Tahran’da restoran açmak isteyen mutfaktan sorumlu komutan Koch’a Farsça adı altında uydurma bir dil öğretmeye çalışmasıyla hayatta kalmak adına bir umut yeşermesiyle onun kamptaki hayatını ve Koch ile ilişkilerini izliyoruz.

Nazi döneminde toplama kamplarında yaşanan vahşeti üstün körü anlatan film Gilles ve Koch’un ilişkisine odaklanmış daha çok. Üstün körü dememin sebebi size vahşet anlatılmamış değil. Yahudilerin gördükleri zulüm, muamele size anlatılıyor fakat odak noktası Gilles ve Koch’un ilişkisi.

Gilles yani Rıza hayatta kalmak adına bir insanın farklı şekilde nasıl sınırları zorlayabileceğini anlatıyor bize daha çok. Yeni bir dil öğrenmek şurada dursun bir dili yaratırken ve aynı zamanda hatasız bir şekilde karşındakine öğretmeye çalışırken ipin ucunda hayatının olduğunu bilmenin ne kadar zorlayıcı olduğunu Nahuel Perez sayesinde iyi anlayabiliyoruz. “Bu dönemde ne tür vahşetler yaşanmış, insanlar nasıl şartlar altında yaşamış ve sonunda ölmüş dil uydurmayı bu kadar süsleyerek anlatmanın anlamı yok.” diyebilirsiniz de. Hayatta kalmaya çabalarken en ufak hatanda ölebileceğinin farkında olmak ve bunun stresiyle her gününü her saniyeni bu işe ve aynı zamanda başka şeylere vermenin insanı yoran, tüketen bir durum olduğunu bence film güzel işlemiş. Kelime uydurmak ve bunları hatırlamayı kolaylaştırmak için kampta toplanan Yahudilerin isimleriyle kelime anlamlarını bağdaştırarak yeni kelime üreten Gilles filmin sonunda yaklaşık 2400 kişinin adını ezberlemiş bulunuyor; kampa gelen 25-30 bin insandan 2400’ü.

Anlatılan ilişkinin diğer tarafında bulunan Koch ise gayet masum isteklerle Farsça öğrenmek isteyen bir nazi. Kardeşini bulmak ve Tahran’da restoran açmak isteyen bir nazi. Rıza ile ne kadar empati kurabiliyorsanız Koch’un nazi olduğu gerçeği sizi bu karakter için empati kurmaktan bir o kadar itiyor. Zaman içinde gelişen ilişkilerine bakacak olursak eğer Koch’un Rıza’ya olan ilgisinin geliştiğini görebiliyoruz. Bu ilişki ve genel olarak filmin anlatmak istediğini en güzel anlatan diyalog Rıza’nın İtalyan bir dilsiz için ölmeyi göze alarak toplama kampından ayrıldığı sırada Koch’un onu bulup geri götürdüğü sahnede geçen diyalog kesinlikle.
Koch: Dilsiz İtalyan bir çocuk ha! Onun için hayatını feda mı edecektin? Onun için bu isimsizler sürüsüyle ölüme mi gidecektin?

Gilles(Rıza): Onlara isimsiz demenin tek sebebi adlarını bilmiyor olman. Senden daha kötü durumda olduklarını mı sanıyorsun? En azından onlar katil değil.
Koch: Ben katil değilim.
Gilles: Değilsin tabi. Sadece katillerin karnını doyuruyorsun.

Yaşanan bu diyalogtan sonra sonuna yaklaştığımız filmde Gilles’in Koch sayesinde kamptan kaçışını ve sonunda kurtuluşuyla birlikte rahat nefes alıyoruz. Uydurduğu dil sayesinde katledilen insanların adını tek tek saymaya başladığı o final sahnesinde yutkunmak zorlaşıyor bir süre. Kampta olduğu süre boyunca yaşananlara karşı duygularını saklamak zorunda kalan Gilles’in sonunda duygularını yaşayabildiği o sandalyede siz de onunla birlikte o duyguları yaşıyorsunuz. Tahran’a kaçan Koch ise her nazi gibi hak ettiğini yaşadığı bir sona sahip oluyor.
Hala devam eden ırkçılık, din ya da başka şeyleri gerekçe göstererek ötekileştirmenin devam ettiği günümüzde 80 sene öncesinde yaşanan olayların başka şekillere bürünerek devam etmesinin iğrençliğini anlatmak kolay. Zor olan bunların neden daha da artarak yaşanmaya devam ettiğini açıklamak. Huzur içinde yaşamanın her açıdan çok daha kolay olduğu açıkken insanların neden hala zoru seçtiğinin mantıklı bir açıklaması yok. Tarihte yaşanan olaylardan ders alıp bugün yapılmaya çalışılan ırkçılığa, ötekileştirmeye daha da dikkat edilmeli.

Persian Lessons: Hayatta Kalmaya Çalışmak (İKSV Özel)

Ahsen Aktaş’ın Diğer Yazıları İçin Tıklayın.

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...