Love Hard: Klişenin Dayanılmaz Hafifliği
Hernán Jiménez’in yönettiği Love Hard şanssız flört karşılaşmalarını anlatan Los Angeleslı bir gazeteci olan Natalie’nin (Nina Dobrev) gerçek aşkı bulma hikayesini konu alıyor. Natalie, internet üzerinden randevulaştığı kötü deneyimlerini bir internet sitesinde yazarak hayatını kazanıyor. Ta ki, Doğu Yakası’nda hayalinin erkeği olan Tag (Darren Barnet) ile eşleştiğinde. Tag’le yalnızca telefonda konuşarak ve mesajlaşarak harika iki hafta yaşayan Natalie, Noel sürprizi yapmak için Tag’in yaşadığı kasabaya gidiyor. Ancak Natalie belki de hayatının en büyük kandırmacasını yaşadığını, iki hafta boyunca konuştuğu kişinin Tag’ın çocukluk arkadaşı olan Josh (Jimmy O. Yang) olduğunu öğreniyor. Natalie ve Josh anlaşarak Josh’ın ailesine sevgili olduklarını söylüyor ve Josh, Natalie’ye gerçek Tag’le arasını yapacağına dair söz veriyor. Ancak Josh, Natalie’ye bir şart koşar: ailesine karşı Josh’un sevgilisi gibi davranması. Natalie, Tag’i elde etmek uğruna bu şartı kabul ediyor. Josh ve Natalie’nin planı gayet iyi giderken Josh’ın abisi Owen ve eşinin gelmesi olayları alevlendiriyor. Owen, her zaman Josh’ı ikinci plana atarak ailenin gözde çocuğu olmuş, bencil bir büyük kardeş.
Natalie, Josh’a abisinin gölgesinde kalmamasını öğütlerken aslında kendi bacağına sıkmış oluyor. Owen ve eşi bebek beklediklerini açıkladığında, Josh abisini gölgelemek için Natalie’ye evlenme teklifinde bulunuyor. Tam da burada işler sarpa sarıyor. Josh’ın ailesine Josh’ın sevgilisini oynarken Tag’e Josh’ın kuzenini oynayan Natatlie, Josh’ın ailesinin sürpriziyle deyim yerindeyse faka basıyor; Tag’in ailesinin restoranında bir nişan kutlaması. Gerçekler bu kutlamada ortaya çıkıyor. Natalie, hem Tag’i tavlamak için söylediği bütün yalanları hem Josh’ın ailesine söylediği bütün yalanları itiraf ediyor.
Film klasik Amerikan romantik komedi anlatımıyla çevrimiçi randevulaşma sisteminin risklerini ve sadece dış görünüşe bakmanın bir çeşit dışa vurumu olmuş. Filmde karakterimiz kendisi için doğru erkeğin, yalnızca dış görünüşüne aldanıp aslında dış görünüşün altındakinin önemini kavrayamıyor. Natalie dış görünüşü “harika” olan Tag’in aslında kendisine çok da uygun olmadığını filmin neredeyse sonunda anlasa da filmde gerçek Josh’la tanıştığında kendini ele veriyor. Her ne kadar Josh, kendisine uygun olmadığını düşünse de Josh’la çevrimiçi ortamda hayatının en güzel iki haftasını geçiriyor. Filmin başından sonunu tahmin etmek çok da zor değil. Klasik bir Amerikan romantik komedisi olmaktan çıkamayan bu yapım, sinemadan anlayanlar için boş bir film olarak nitelendirilebilir. Sanat anlamında film, sınıfta kalmış. Eksik noktaları olan filmin sonunda Josh ve Natalie mutlu sona ulaşsa da Tag’in kırılan kalbine hiç değinilmemiş. Gerçek hayattan ziyade peri masalı gibi bir son bizi karşılamış, bu da filmin aslında gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu gözler önüne seriyor. Bir diğer noktadan bakacak olursak Josh’ın ailesi bile filmin sonunda sanki Natalie bütün o yalanları söylememiş gibi mutlulukla onu karşılıyor. Bu duruma, Josh’ın mutluluğunu ön planda tuttuklarını düşünerek bakmak ben içi boş bir pozitivite olur. Özellikle filmin sonlarına doğru gerçekler ortaya çıktığında Josh’ın abisinin Josh’a sempati beslediğini düşünmek mümkün değildi. Natalie’nin Josh’la olamayacağına o kadar emindi ki her anını Natalie’nin açığını kovalamakla geçirdi. Filmin sonunda Natalie ve Josh’ın mutluluğunu paylaşması bana içi boş bir son olarak geldi açıkçası. Film, bitmiş olmak için bitmiş.
Uzun lafın kısası Love Hard, klasik bir Amerikan romantik komedisi olmaktan öteye geçemeyen zaman öldürmek için yapılmış içi boş bir film olmuş. Keşke filmdeki boş sahneleri, gereksiz müzikleri kaldırıp yerine daha gerçekçi daha hayattan sahneler eklenseymiş de klişe olmaktan sıyrılabilseymiş. Love Hard’ı bir örnek olarak sunacak olursak Amerikan filmlerinin en büyük sorunu klişeliğin arkasına sığınmak diyebiliriz.
Love Hard: Klişenin Dayanılmaz Hafifliği
2 Yorumlar
çok güzel yazmışsın <3
Çok güzel 😍