Las Chicas Del Cable: İnceleme
Las Chicas Del Cable (Cable Girls), Netflix’in ilk İspanyol yapımı orijinal dizisidir. Dizi sandığınızın aksine yalnızca bir dramadan ibaret değil tam tersine aşk, entrika, özgürlük, arkadaşlık ilişkileri, sırlar ve yalanlar, feminizm ve sevginin gücü gibi birçok noktaya değiniyor.
Hikaye Madrid’de 1928 yıllarında geçiyor. Baş karakterimiz olan Alba’nın geçmişinde hayatta kalmak ve ayaklarının üzerinde durabilmek adına yapmak zorunda kaldığı yanlışlar yüzünden, örneğin hırsızlık gibi, sabıkası vardır ve bu yüzden tanınmamak için sahte bir isim olan Lidia Aguilar’ı kullanmaya başlar. Lidia, hapse atılmak istemediğinden bir telekomünikasyon şirketini soymak zorunda bıraktırılır ve böylece yolu her şeyin başladığı yere düşer… Lidia kural tanımaz, güçlü, zeki ve mücadeleci bir ruha sahip olan alımlı bir kadındır. Lidia henüz 16 yaşındayken hayatının aşkı Francisco ile trene binip Madrid’e kaçarlar fakat olaylar istedikleri gibi gelişmez ve bu ikilinin yolları ayrılır. O günden sonra yaşamak Lidia için çok zor bir hâl alır ve hayat ona pek acımasız davranır, bu da Lidia’nın kişiliğini belirleyen en önemli faktör olur.
Öte yandan, Francisco için olaylar tam tersi yönde gelişmiştir ve telekomünikasyon şirketinin patronunun kızıyla evlenip potansiyelini kanıtlamıştır. Francisco, Lidia kadar zor badireler atlatmadığı için haliyle kişiliği de onunkinden farkı şekilde gelişir ve o oldukça romantik, masum, düşünceli ve güvenilir bir kişiliğe sahip olur. Birbirlerini bir daha görecekleri asla akıllarına bile gelmez ama işte yolları 10 sene sonra telekomünikasyon şirketinde kesişir. Lidia nasıl hissedeceğini bilemez, kafası karışır ve kendisini kalbiyle, hisleriyle savaşmak zorunda hisseder çünkü aşkın onu zayıf düşüreceğini zanneder. Ancak Francisco onu hiç unutmamıştır ve yıllar sonra ona tekrar kavuştuğu için her fırsatta onu geri kazanmaya çalışır. Ama artık çok geç olur çünkü Lidia çoktan gönlünü yakışıklı, eğlenceye düşkün ve oldukça çapkın olan Carlos’a kaptırmıştır bile.
Telekomünikasyon şirketine gelirsek, Lidia orada harika dostluklar edinir ve sevmeyi ve güvenmeyi tekrardan öğrenir. Lidia Àngeles, Marga ve Carlota ile çok güçlü bir arkadaşlık ilişkisi geliştirir. Àngeles şirketin en deneyimli, çalışkan ve başarılı olan çalışanıdır, kişisel hayatında da çok saf, yardımsever ve iyi niyetli biridir. Ailesine de çok düşkündür ancak ilerleyen zamanlarda eşi ona psikolojik ve fiziksel şiddet uygular, aldatır ve baskı yapar. Àngeles çaresizdir ve ne yapacağını bilemez, kocasından kurtulmak için bir çözüm yolu bulmaya çalışır. Marga, küçük bir kasabadan çalışmak için şehre gelmiştir. Şehre ve işe alışmaya çabalayan, utangaç, dürüst ve saf biridir. Carlota ise oldukça zengin bir ailenin kızıdır ancak özgürlüğünü kazanabilmek için ailesine karşı çıkıp çalışmak ister.
Tahmin edersiniz ki 1920’lerde bir kadın olmak, bir kadın olarak çalışmak ve özgür olmak pek de mümkün olan bir şey değildi, kazanılması çokça emek isterdi. Neyse ki bizim operatör kızlarımız da bu emekleri vermeye çoktan hazırdı. Carlota, şirkette çalışan Sara’yı daha yakından tanıdıkça kendisiyle ilgili bilmediği şeyler keşfeder ve cinsel yöneliminin farkına varır. Bu dört arkadaşın da en önemli ortak noktası “özgür olmak” istemeleridir. Lidia’nın da dediği gibi, “Sonunda, zengin ya da fakir, hepimiz aynı şeyi istiyoruz: Özgür olmak.” işte bu onların en önemli amaçlarıydı.
Bu sıkı arkadaşların önüne binbir türlü aksilik çıkar ama dayanışma, işbirliği ve bağlılıkla hepsinin üstesinden birlikte gelmeyi her defasında başarırlar. Ayrıca iletişim alanında katedilen yolun çok zorlu olduğunu ve bugünlere öyle kolay gelmediğimizi de gözler önüne seren bir dizi. Diziyi izlerken adeta 1920 yıllarında Madrid’de yaşıyormuşsunuzcasına o dönemin şartlarını, kıyafetlerini, kültürünü, mekanlarını, toplumunu ve sosyal hayatlarını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Kadınların aslında zaten doğuştan gelen haklarını bile kazanabilmek için hırsla ve tutkuyla ne kadar didindiğini çok güzel anlatıyor bu dizi.
Kadınlar yapamaz denilen birçok şeyi karakterlerimiz en iyi şekilde yerine getirerek herkese erkeklerin yapabildiği her şeyi kadınların da yapabileceğini, eşit olduklarını her fırsatta vurgularlar. Dizinin finalinde sevdikleri uğruna can verseler de, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeyi başarmışlardı. İşte diziyi en iyi özetleyen şey de dizinin finalinde yapılan açıklamadır. “Operatör kızlar, daha iyi bir dünya uğruna canlarını verdiler. Onlar, tarih boyunca milyonlarca kadının yaptığı fedakarlıklara sadece bir örnek. Cesur, özverili, gururlu kadınlar. İnsan olarak eşit hak ve özgürlük mücadelesi vermiş, hâlâ da vermekte olan kadınlar… Bunu onlara ithaf ediyoruz.”