Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Küçük Şeyler: İçimizdeki Zebralar

Küçük Şeyler: İçimizdeki Zebralar

Yazar: Zeynep Yeni

Küçük Şeyler: İçimizdeki Zebralar

Türkiye’nin sahip olduğu ekonomik dinamoların etkilerini, iktidar savaşlarını, yaşamımızın bir çok yerinde kabul etmek zorunda kaldığımız haksızlıkları bir çift üzerinden yansıtan bu kara komedi aslında günümüzde yaşananların gerçekliğini çarpıcı bir biçimde gösterir niteliktedir. Seyircisini bir bakıma kafalarını ekrandan çevirip kendi yaşantılarına bakmaya teşvik eden, hayatlarının bu kurmacadan bir farkı olup olmadığını meydan okurcasına sorgulatan bu film, günümüz toplumunu yansıtması açısından oldukça önemli bir konumdadır.

Üçlemenin ikinci filmi olan Küçük Şeyler (2019) , ilk film Babamın Kanatları (2016) ‘nda gördüğümüz bina inşaatının tamamlanmış sitesinde oturan çiftimiz üzerinden işlenir. Günümüz burjuvasının yansıması olan bu çift, orta halli durumlarıyla ultra lüks bir sitede yaşama tutunma çabası içindeyken gerçekliklerini görmezden gelmekte gibidirler. Bu anlamda bize çok da uzak olmayan gerçekçi bir durumu yansıtırlar. Bu çiftimizden ağırlıklı olarak gördüğümüz bakış açısı Onur’un bakış açısıdır. Onun tarafından yaşanılanları seyreder ve kendini nasıl bir girdabın içine soktuğuna şahit oluruz. Büyük bir şirkette çalışmanın, saygı görülen bir beyaz yakalı olmanın verdiği yan etkilerle kendini zihin dünyasında bir yerlere taşıyan Onur’un gerçek hikayesi aslında bölge müdürü olarak çalıştığı ilaç şirketinden atıldıktan sonra başlar. Filmin ülke dışında vizyona girmiş olduğu isim ‘la belle indifference” Türkçe ifadesiyle “güzel aldırmazlık” gerçek bir psikolojik rahatsızlık olup, içinde bulunulan kötü duruma karşı pozitif ve umursamaz bir tavır takınmak olarak tanımlanabilir ve bu Onur karakterinin başına gelen durumun en iyi özetidir aslında. Anaokulu öğretmenliği yapan eşi Bahar, Onur’un yaşadığı bu sahte başa çıkış halinin onu gerçeklikten kopardığını anladığında kazandığı farkındalıklar, beraberinde büyük fedakarlıkları getirmesiyle sonuçlanacaktır.

Onur ve Bahar karakterlerinin yaşadıkları aslında yakından bakıldığında oldukça trajik bir parçalanma hikayesi olarak görülürken uzaktan bakılınca bu durumun oldukça komik olduğu fark edilir. Filmin dinamiği de bu şekilde ilerler. Mizah unsurları yaşanılan olayların trajedisini öne çıkarır. Filmdeki mizahın ve absürtlüğün altında, beyaz yakalıların hayatının bir parçası olan sıradan durumlar da yatar ve buradan Onur’un düşünce dünyasına daha çok dahil olmuş oluruz. Yönetmen Kıvanç Sezer’in ifadesiyle; ”Onur karakterinde beyaz yakalıların kurumsal işyerlerinde yaşadıkları halüsinasyonların vurgusunu yapmak benim için önemliydi.” (Sezer, 2019)

Aslında şimdilere de yalnızca Onur’un dünyasını değil bizim dünyamızı da ele geçirmiş olan bazı trendler ve akımlar yaşadığımız hayattan bağımsız niteliktedir. Başka hiçbir derdimiz yokmuşçasına bizlere empoze ettirilmeye çalışılır ve bu şekilde sorularımıza bir çözüm bulacağımıza dair bize sahte güvence verirler. Kıvanç Sezer işte tam bu durumu eleştirmek için etkili sahneler yerleştirmeyi başarmış bu filmine. Örneğin ilk sahne de yapılan ”orman banyosu” karakterimizi burada ne yaptığı hakkında bir sorgulamaya itse de arkadaşının direkt cevabıyla kısa sürede bu sorgulama sürecini sonlandırarak duruma adapte olup ne kadar absürt olursa olsun ayak uydurur. Bu da aslında daha giriş sahnesinden Onur’un ideolojik boşluk içinde olan bir karakter olduğu hakkında biz seyircilere ipucu verir.

Bu denli gerçekçi yaratılmış iki karakter toplumun doğru noktalarına dokunmalarından dolayı filmin seyircisi üzerinde bir etki yaratmış olacaktır ki Kıvanç Sezer bu durumu bir röportajında şöyle açıklar; “Mesela Türkiye’de Onur karakterine benzeyen erkek seyircilerin tepkili olduklarını gözlemledim. Bahar karakteri için, nasıl dayanamadı, diyenler oldu. Toplumsal cinsiyet rollerine bakışıyla paralel olarak önyargı ya da sempati olarak karşılık buldu diyebilirim. Mesela yurtdışında Bahar karakteri için, nasıl dayandı, diye soruldu. Yine de filmin bir evliliği yansıtma şeklinin gerek Türkiye’de gerek yurtdışında benzer çağrışımlar yarattığını gördüm (Sezer, 2019).” Yani bu durum aslında filmin, çiftlerin toplum bazında dinamik değişikliklerini kurcaladığını da işaret eder ve haklarında çıkarım yapmamıza yardımcı olur. Kıvanç Sezer aslında biz seyircisine filme de adını veren ”küçük şeylerin” birikimi özellikle de ihmali nedenli farkında olmasak da sessizce sürüklenebileceğimiz felaket senaryolarından yalnızca birini yansıtır. Böylece bu hikayeyi toplumun en küçük yapısı ve en bizden taraflı şekilde aktarmayı başarmıştır.

Küçük Şeyler: İçimizdeki Zebralar

Bunlar da ilginizi çekebilir

1 Yorum:

Avatar
Sinem 31/08/2023 - 16:01

Harika bir inceleme olmuş! Böyle güzel yazıların devamı gelir umarım. 😊

Yanıtla

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...