Kötü Adamın 10 Günü: Kötü Olmak Her Zaman Kötü Olmak Değildir
Eski avukat yeni dedektifimiz, iyi adam Sadık yeniden bizlerle. Kayıp birini bulup, eski bir defteri kapatan bir gizemi çözerken mafyayı kızdırarak kaçan iyi adam Sadık yeni adıyla Adil yeni bir gizemi çözmek ve yine birilerini kızdırmak için geri dönüyor.
İyi Adamın 10 Günü: Bazen İyi Olmak İçin Kötülük Yaparsın
3 Mart’ta Mehmet Eroğlu’nun aynı isimli kitabından uyarlanan İyi Adamın 10 Günü ile karşımıza çıkan Nejat İşler serinin ikinci kitabından uyarlanan Kötü Adamın 10 Günü ile tekrar karşımızda. 18 Ağustosta Netflix’te yayınlanan ve yönetmenliğini Uluç Bayraktar’ın yaptığı 123 dakikalık yine kaliteli kadrosu ile dikkat çekiyor. Nejat işler karşımıza Sadık/Adil olarak yeniden çıkarken ilk filmden de tanıdığımız İlayda Akdoğan’ın hayat verdiği Pınar, Abi diye bildiğimiz mafya babasına hayat veren Erdal Yıldız’ın yanı sıra Buket Köseoğlu’na hayat veren Hazal Filiz Küçükköse, Abi’nin adamı Zeynel ve Hüso olarak Rıza Kocaoğlu ile Kadir Çermik’i izliyoruz. Çok Sahnesi olmasa da hikayede kırılma noktalarında karşımıza Hazal Subaşı’nın hayat verdiği Gülhan Köseoğlu çıkıyor.
İlk filmde adaleti sağlamak için oyunlar çeviren herkese hak ettiği sonu hazırlayan Sadık, onu yiyip bitiren geçmişi içinde adaleti sağlayıp. Mutlu ve tatmin olarak eşi Fatoş ve cici annesi ile yola çıkmıştı. İkinci film bir kaza sahnesi açılıyor ve Sadık’ı takla atan arabanın içinde ve yalnız görüyoruz. İlk filmin sonundan bu yana ne kadar zaman geçtiğini bilemezken Sadık’ı Abi’nin adamları Zeynel ve Hüso’nun abiye götürmesi ile hikaye yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. İlk filmde çevirdiği oyunları kefareti olarak Abi yine kayıp birini bulmasını ve borçlarının temizleneceğini söylerken bu sefer Sadık’a bir ev, bir araba, sınırsız para, Zeynel ve Hüso’yu tahsis ediyor. Bunun yanında bir iş daha alan Sadık bir cinayetin de peşine düşüyor. Zeynel ve Hüso gibi şahsına münhasır iki yardımcısının yanında ilk filmde hayatını düzene sokmasına yardımcı olduğu Pınar ile tekrar iletişime geçen Sadık, Abi’nin bulmasını istediği ismi Pınar’ın yardımıyla bulmaya çalışıyor. Bu noktada Sadık bir diğer olay olan Buket Köseoğlu ve annesinin kendisinden istediği cinayet şüphelileri üzerine daha çok eğiliyor. Bu iki konu aslında Sadık’ın Adil olarak yeni bir hayat başlamasının ardından başına gelenlerin yansıması biz yapımın en başında Sadık’ın başına neler geldiğini bilmesek de onu ne hale getirdiğini görüyoruz. Daha da umursamaz ve ilaç bağımlısı olan Sadık patavatsızdı ama korkusuz değildi onu bu filmde daha umarsız ve daha korkusuz görüyoruz. Bu noktada Sadık’ın başına gelenler filmin merak unsurunun büyük bir kısmını karşılıyor. Cinayet davasında Sadık’tan beklediğimiz dedektiflik performansı sergilenirken Buket’in annesinin ona Komiser Colombo demesi ile serinin ikinci filminde ünlü dedektiflerden kimi örnek aldığımız da belli oluyor. Abi’nin verdiği kayıp davasında ise Sadık’ın içinde bir şeyler değiştiğini daha yakından görüyoruz. Bazı anlarda herkesi kurtarmaktan ziyade hak edeni kurtarma gerekene gerektiği cezayı vermekten bunu yaparken de şiddetten geri kalmaması Sadık’ı daha durdurulamaz bir hale getiriyor.
Filmin yarısı hikayeler merdivenden çıkarmış gibi adım adım kurulurken “Bana mutluluk iyi gelmez” diyerek başına gelenleri özetliyor. Bu noktada Sadık’ın karakter değişimlerini ve olaylara yaklaşımının frensizleşmesini daha iyi anlıyoruz. Sadık bazı insanların değişmeyeceğini ve onların iyi olamayacağını anlayıp ona göre hareket ediyor.
İlk filmde iki olay birbiri ile bağlantılıyken burada iki olay arasında hiçbir bağlantı yok. Sadece iki olaya Sadık’ın yaklaşım farkı gözler önüne seriliyor. İçten içe artık ne adil ne sadık olmayan isteyen Sadık bir yandan da içindeki iyiliği de durduramıyor. Filmin ikinci yarısı ilk yarısının tam tersine yokuş aşağı çözülmeye başlıyor Abi’nin ayak oyunlarından zekası ve ilk filmde es geçilen bir kaynakla birlikte çözen Sadık burada acımasız olmayı ve kan dökmenin nasıl bir şey olduğunu deneyimlerken bundan biraz da zevk alıyor. İntikam almanın verdiği keyif ile verdiği sözleri artık unutan ve içki ile sigaraya yeniden dönen Sadık cinayet vakasında ise zekasını konuşturuyor ve onu “Adil” bir biçimde çözüme kavuşturuyor fakat artık ne adil ne sadığım artık adım “Öcal” diyerek yine bir değişim içine girdiğini bize anlatıyor.
Hikaye bu yönde ilerleyip sonuçlanırken dedektiflik unsurlarının ilk film kadar kaliteli kurulduğunu söyleyemem. İlk filmde Sadık zekasını daha iyi kullanıp daha çözüm odaklı bu oyunu oynarken artık daha sonuç odaklı ve kestirmeleri kullanarak çözüme yürüyor. Film seyir zevki bu noktada düşmezken hikaye örgüsü fazla hızlı çözülüyor gibi hissediliyor. Dedektif filmi hissi kaybedilmezken Sadık artık savaşmaktan kaçınmıyor.
Bunun yanında hikayeler bağlantılı olmasa da arka plan hikayeleri iyi kurgulanmış ve şaşırtıcı ve tatmin edici sonlara sahip. Sadık yine ilk filmdeki gibi bir mutluluğa sahip olurken bunun nasıl bozulup bozulmayacağı merak konusu.
Filmi hikayesinden çok bize izlettiren şeyler bu sefer ince nüanslar kurulan oyunlar ve dikkatle yazılan hareketler. Örnek vermek gerekirse Sadık ele geçirilen bir telefondan patrona adamın ağzından mesaj yazarken ne diyeyim? diye sormuyor, Nasıl diyeyim? diye soruyor. Bu beni etkileyen sahnelerden bir tanesi. Yapımda tercih edilen alegorik dil bize sembolik olaylar üzerinden yansıtılıyor. Eğer iyi bir polisiye roman okuyucusu değilseniz anlamanız biraz zorlaşıyor fakat verilmek istenen anlam size bir şekilde geçiyor.
İlk filmden ne kadar farklı bir işleyiş ve ilerleyiş olsa da verilen hava ve hikaye dinamikleri korunmuş bu ilk filmi sevenlerin beğenisini kazanan bir durum. Bunun yanında Pınar’ın öne çıkması, Zeynel ve Hüso’nun uyumu ve karakterleri de hikayeye renk katmış. Oyunculuklar ne gereğinden büyük ne de yetersiz olması gerektiği sadelikte bize yansıtılıyor.
Müzik olarak dedektif temalı müzikler devam etse ve fon olarak iyi kullanılsa da aksiyon sahnelerinde Vivaldi ve western temalı İyi Kötü Çirkin muadili müzikler başta ve sonda çok yerinde kullanılmış. Burada hem iyi hem kötü hem de çirkin Sadık. Hatta şöyle kodlayarak biraz bize foreshadow gösteriyorlar. İyi-Sadık, Kötü-Adil, Çirkin-Öcal böyle bakacak olursak 3. film Meraklı Adamın 10 Günü’nde neler göreceğiz merak konusu.
Çekim olarak birden fazla çekim tekniği tercih ediliyor. 3. şahıs, 1. şahıs çekim açıları birden çok kez geçişlerle kullanılıyor bu da dinamizmi ve olay bizi daha çok içine çekiyor. Bazı çekimlerde Sadık’ın kafasının içini de görmek bizi Sadık gibi düşünmeye itiyor ve ilgi çekici. Mekan olarak çok fazla bir değişim olmayıp film genelde sayılı mekanda geçse de kullanılan ışıklarla bize mekansal olarak zengin bir his geçiriliyor.
Toparlayacak olursak, Kötü Adamın 10 Günü, ilk film İyi Adamın 10 Günü’nün ardından verilen havayı koruyan ve baş karakter Sadık’ın değişimleri üzerinden çevresine ve içindeki meleklere-şeytanlara nasıl yaklaşacağını adım adım gösteren bizden bir dedektiflik hikayesi. Hayatını düzene sokmaya çalışan bu dedektifin hayata karşı ayakta durması da hikaye kadar ilgi çekici. Serinin son filmi Meraklı Adamın 10 Günü bakalım bize neler gösterecek.
Kötü Adamın 10 Günü: Kötü Olmak Her Zaman Kötü Olmak Değildir