Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Kar: Fikir Güzel ama İşleniş Yetersiz

Kar: Fikir Güzel ama İşleniş Yetersiz

Yazar: Oğuzhan Güre

Kar: Fikir Güzel ama İşleniş Yetersiz

Ülkemizde çekilen ve gündemde kendine bir yer edinebilen filmler genelde bizi anlatmayan, gerçek dışı hikayeler anlatır. Onlara nazaran çok nadir çekilir ve kabul görür bizim içimizden çıkan hikayeler. Emre Erdoğdu’nun 2017 yılında yayınlanan ilk uzun metrajlı filmi Kar da bu filmlere bir örnek. İlk uzun metrajlı filmi olmasına özellikle vurgu yapmak istiyorum çünkü film her ne kadar fikir olarak gerçekten güzel olsa da bu fikrin hikayeleştirilmesi, işlenişi açısından pek başarılı değildi benim için. Buna rağmen hem ulusal hem uluslararası birçok ödüle aday olması ve birçok ödül kazanması anlatılmak istenen mesajın ne kadar etkili olduğunu, oyunculukların filmi ne kadar ileri bir seviyeye taşıdığını göstermek için yeterli. Hikaye ve işleniş açısından da biraz daha başarılı bir yol çizilse film daha büyük bir etki yaratabilirdi diye düşünüyorum.

Kısaca konudan bahsetmek gerekirse; başrolümüz Müzeyyen, babası tarafından terk edilmiş, annesi tarafından her fırsatta ‘orospuyuz biz’ diyerek büyütülen, sokakta yetişmiş, kötü alışkanlıklar edinmiş ve içindeki nefreti en sert şekilde dışarı vuran bir karakter. Üvey kardeşi Ali, ablasının varlığını öğrendiğinde onu görmeye gidiyor. Ablasının yaşadığı ortamı gördükten sonra da onu kendi yaşam standartlarına kavuşturmak ve babası gibi olmadığını kanıtlamak için Bolu’ya götürmeye çalışıyor. Ali’nin iyi, Müzeyyen’in kötü bir ortamda yetişmiş olması, Bolu’nun soğuğu, Antalya’nın sıcağı gibi zıtlıklarla desteklenen hikayede hayatların yok oluşunu ve Ali’nin babasına dönüşme hikayesini izliyoruz.

Filmle ilgili en çok öne çıkan kısım bence oyunculuklardı. Özellikle Hazar Ergüçlü ve Halil Babür’ün göstermiş oldukları performans filmin elde ettiği başarılara ulaşmasındaki en büyük etkenlerden olabilir. Zaten iki oyuncu da Adana Film Festivali’nde kendi kategorilerinde Umut Veren Genç Oyuncu ödülünün sahibi oldu. Hazar Ergüçlü, yer aldığı yapımlarda göstermiş olduğu performanslar ile oyunculuğu en çok tartışılan yerli isimlerden birisi şu an için. Benim için de hem iyi olduğu hem bekleneni yerine getiremediği performansları var. Ancak Kar filmindeki Müzeyyen rolü ile bugüne kadar yer aldığı yapımlar arasında kariyerinin en iyi oyunculuğunu göstermiş. Varoşlar diye tabir ettiğimiz sokak hayatını performansı ile izleyenlere hatasız ve net bir şekilde aktarmayı başarıyor.

Oyunculuğuyla izleyenleri büyüleyen bir diğer isim Halil Babür. Kendisini ekranlarda görmeye başladığımız Pis Yedili dizisinden itibaren yer aldığı her yapımda üstüne koyarak kariyerini inşa eden Babür, Kar filmi ile birlikte beklenen çıkışı yapmış ve kendi döneminin en iyi erkek oyuncularından birisi olduğunu göstermiş. Hem Kar ile hem de Beni Sevenler Listesi ile En İyi Erkek Oyuncu ödülleri de bunu kanıtlar nitelikte. Kar filmi özelinde konuşmak gerekirse Hazerhan karakteri her ne kadar gerçek hayatta sevebileceğim bir karakter olmasa da filmde Halil Babür sayesinde ona bile içim ısındı diyebilirim.

Hazar Ergüçlü ve Halil Babür’ü ayrı bir noktaya koymak gerekiyor tabii ki ancak filmde yer alan diğer oyuncular da hikaye gereği çok ön plana çıkamasalar da film için yeterli bir performans ortaya koymuşlar. Bu noktada filmde Müzeyyen’in üvey kardeşi Ali’yi canlandıran Reha Erdem’in efsane filmi Korkuyorum Anne`de çocukluk haliyle de izlediğimiz Ozan Uygun’dan biraz bahsetmemiz gerekebilir. Ali’nin saflığını, başlangıçta uyum sağlayamamasını ama sonrasında mahalleden biri haline gelmesini ve hatta babasına dönüşmesini bizlere çok iyi yansıtıyor. Nazlı Bulum, Doğaç Yıldız, Arsevi Özkurt ve hatta Serhat Paril ise başta da söylediğim gibi hikaye gereği kendilerini yeterince gösteremiyorlar. Ancak gördüğümüz kadarıyla bile oyunculukları için iyi yorumlar yapabiliriz. Kendilerini farklı yapımlarda da görmek isterim ben şahsen.
Görüntü ve kurgu filmdeki en güzel unsurlardandı. Kamera geçişleri ve renkler yaşanılan anı izleyiciye en iyi şekilde yansıtmak üzere başarılı bir şekilde kullanılmış.

Kısaca toparlayacak olursak; Kar, ülkemizdeki popüler kültürün ve yaratılan sahte gerçekliklerin arkasındaki gerçekleri anlatmak, hayatın içinden bir kesitle bizleri buluşturmak isteyen cesur bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Nuri Bilge Ceylan, Müzeyyen Senar gibi büyük isimlere de değinmesi, saygı gösterisinde bulunması benim için oldukça değerli. Özellikle oyunculuklarla ön plana çıkan bu film, her ne kadar yazımda çoğu konuda olumlu yorum yapmış olsam da vermek istenileni tam olarak veremeyen, daha büyük bir potansiyeli olan ancak bu potansiyeli kullanamayan bir yapım. Hikaye ve bu hikayenin işlenişi, filmi iyi bir noktaya taşıyan en önemli etken. Kar filmi her şey yerli yerinde olsa da bir noktada izleyiciyi kendinden uzaklaştırıyor. 100 dakikalık filmin ilk 60 dakikası düz bir hikaye izliyoruz. Bu hikayeyle ne bir bağ kurabiliyoruz ne hikayenin içine girebiliyoruz. Sonraki 20-25 dakika filmin anlatmak istediklerini, karakterleri anladığımızı düşünmeye başlarken finaliyle birlikte yine en başa dönüyoruz ve kendimizi ‘Ben ne izledim şimdi?’ düşüncesiyle baş başa buluyoruz. Bunun sebepleri arasında yazımın başında dediğim gibi yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olmasının etkisi büyük diyebiliriz.

Başka bir yazıda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın!

Kar: Fikir Güzel ama İşleniş Yetersiz

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...